İşte Mahçupyan'ın yazısı:
Seçimlerde toplumun nasıl bir tavır ortaya koyacağı, iktidara olan desteğini çekip çekmeyeceği haliyle çok önemseniyor.
Çünkü yargının siyasete yürütmenin de yargıya müdahale ettiği, hukukun araçsallaştığı ve yeniden tanzim edilme ihtiyacı gösterdiği bir dönemde, halkın vereceği onay kritik bir unsur. İktidarın kalıcı olmayı hak edip etmediği, seçim sonuçlarından çıkacak meşruiyete bağlı. Eğer Başbakan’ın mitinglerini izliyorsanız hükümetin istediği desteği alacağına inanabilirsiniz. Ama bunun karşısında bir de epeyce özgüvenli bir şekilde dillendirilen karşı tez var. Geçenlerde Şahin Alpay aktarmıştı (6 Şubat). Bugüne dek Türkiye hakkında her yazdığı doğru çıkan AB Komisyonu eski büyükelçisi Marc Pierini şöyle demiş: “Türkiye, halkını fantastik teorilere inandırabileceğiniz bir ülke değil… Artık insanların zihinlerini şekillendiremezsiniz… Komplo teorileri işe yaramaz.” Sağlam bir Türkiye uzmanından bu sözleri duyduğunuzdaferahlıyorsunuz. Demek ki Başbakan’ın ısrarla vurguladığı darbe senaryosu toplumda bir karşılık bulmayabilir.
Ancak tatmin olmak için içerden bir gözleme de ihtiyaç var. Neyse ki Şahin Alpay’ın “Bu millet ‘bidon kafalı’ değildir” başlıklı 1 Mart yazısı boşluğu kapattı. Giriş kısmından öğrendiğimize göre ‘Erdoğan ve kliği’ daha üç yıl öncesinden Rusya tipi bir rejim kurmak istemişler ve önümüzdeki üç seçimi kazanacaklarını ummuşlar. Neyse ki 17 Aralık’ta ortaya çıkan “Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturması” durumu tersine çevirmiş. Nitekim “Erdoğan ve kliği iktidarda kalabilir, Türkiye’yi bir polis devletine çevirebilir mi?” sorusuna Alpay şöyle yanıt veriyor: “Benim cevabım net ve açık. Hayır, asla!” Sunduğu gerekçe ise çok inandırıcı… “(Erdoğan ve kliği) milletin vicdanında çoktan mahkum oldu. Milletin giderek büyüyen bir çoğunluğu artık bu kliğin arkasında değil. Oyları giderek yükselen muhalefet partileri, Erdoğan ve kliği hakkındaki hükümlerini verdi.” Böylece son dönemde bütün kamuoyu anketlerinde AKP oyunun niçin düştüğünü ve CHP ile MHP oylarının neden bu kadar arttığını da anlıyoruz. İlave olarak Alpay, üç önemli noktayı vurguluyor. Birincisi “Bu kliğin çözüm sürecine de engel olduğu giderek daha iyi anlaşılmakta.” Laik kesimin kişilikli yazarları uzun zamandır bu noktayı vurgulamaya çalışıyor ama yetersiz kalıyorlardı. Belki de Kürtlerin siyasi tecrübesizlikleri bu basit gerçeğin idrak edilmesini engelledi. Ama şimdi herhalde durumu kavramaktadırlar… Alpay, ikinci olarak “Sivil toplumun giderek safları genişleyen kesimleri Erdoğan ve kliğinin istifa edip yargılanmasını istiyor” gözlemini yapıyor. Bunu duymak da iyi oldu. Çünkü sivil toplumun demokrasiyi sahiplenmesi gerçekten çok önemli… Üçüncü olarak ise “AB üyelik müzakerelerini askıya almaya hiç bu kadar yakın gelmedi” değerlendirmesi var. Umarız seçimler öncesinde bu yönde bir hamle görülür…
Ama muhakkak ki en önemlisi şu: “AKP’ye oy vermiş olan yurttaşlarımızın giderek büyüyen kesimi Erdoğan ve kliğinden uzaklaşıyor… Görünen köy kılavuz istemez. Ne yaparsa yapsın, Erdoğan ve kliğinin iktidarının sonu gözükmüştür.” Alpay’ın delili de herkesin gönlünü ferahlatacak cinsten: “Bu halk… ‘bidon kafalı’ olmadığı için Erdoğan ve kliğinin iktidarına son vermeyi bilecek, ‘milletin anasını bellemesine’ izin vermeyecektir”. Bu güçlü satırları okuduğumda endişelerimden öylesine kurtulmuştum ki, itiraf edeyim yurtdışına göç etme planımı bile erteledim.
Yine de içimde çok ufak da olsa bir tedirginlik yok değildi. Ama sadece bir gün sürdü… Mümtaz’er Türköne, 2 Mart tarihli ‘Adalet elbette yerini bulur’ başlıklı yazısıyla bendeki bu son şüphe kırıntılarını da ortadan kaldırdı: “Başbakan meşruiyetini hızla kaybediyor. Sandığı tek referans göstermekte haklı: Meşruiyetin biricik ölçüsü seçimler.” Ben bu beklenmedik ve heyecan verici özgüven yükselmesinin nedeni ne diye düşünmeye başlamıştım ki, gözüm sonraki satırlara takıldı: “AK Parti’nin bugün itibariyle genel seçim oyları 2002 düzeyinin altına inmiş durumda.” Ve yazının sonuna doğru gelen vurucu tekrar: “Başbakan… gücün kaynağı olan sandıktaki meşruiyetini kaybediyor.”
Doğrusu yüreğime su serpildi. Anladığım kadarıyla bu iş bitmiş… Seçimlerde AKP’yi büyük ve kaçınılmaz bir hüsran bekliyor. Hele Facebook ve YouTube çıkışından sonra, eğer sonuç böyle çıkmazsa benim tek bir açıklamam var: Demek ki iktidar oy çalmış, manipülasyon yapmış, seçime şaibe karışmıştır. Alpay ve Türköne’nin sağlam analizlerini veri alırsak başka ne olabilir bilemiyorum… Düşündüm düşündüm, ben bulamadım…