YÜZDE ELLİNİN ARTÇILARI

Tarih; 29 Temmuz 2011. Yüksek Askeri Şuraya 3 gün kala Genelkurmay Başkanı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları emekliliklerini istediler.

2011 YAŞ toplantıları öncesi görüşmeler teamüllerin ikinci defa altüst olacağının, her şeyin normal seyrine döneceğinin ilk sinyallerini vermişti.

Daha 13 şehidin yarasını sarmadan kim terfi edecek, kimler hangi makamları işgal edecek hesapları yapılıyordu. Her şey terfilere odaklanmıştı.

Yavuz Sultan Selim Mercidabık Savaşından dönüşte vezirlerden birisi Mısır’a vali tayin edilen zatı kötüleyerek,”Sultanım bıraka bıraka o zatı mı layık gördünüz, halbuki bendeniz o göreve daha layıktım” diyor.

Yavuz Sultan Selim görülmemiş bir hışım ile “BOŞTANCIBAŞI…! AL ŞU ADAMIN KELLESİNİ” diye haykırıyor. Biz Mısır’a ikbal için gitmedik. İlayı kelimetullah için gittik diyerek idam edilen verizin başını 15 gün elindeki bir sopanın üzerinde taşıyor.

Şimdi bu günlere geldik, tutuklu paşalar terfi edemiyor diyerek Genel Kurmay başkanı ve Kuvvet komutanları (Kara, Deniz, Hava) istifa ediyor.

Yavuz gibi kahraman komutanlar lazımdı. Tarih bir kere daha şanlı yüzünü göstermeliydi.

Böyle bir girişten sonra TSK’nın içinden gelen, sıkıntılar çekmiş, inancı yüzünden zamanından erken emekli olmak zorunda bırakılmış bir adalet gönüllüsüne kulak verelim.

Ahmet TÜRKAN - Habername

Emeklilik talepleri hakkında duygularımı ifade etmeye çalıştım.

YÜZDE ELLİNİN ARTÇILARI

Tarih; 29 Temmuz 2011. Yüksek Askeri Şuraya 3 gün kala Genelkurmay Başkanı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları emekliliklerini istediler.

Hatırlıyor musunuz, 28 Şubatın anlı şanlı Yüksek Askeri Şuralarını? Medyanın bir hafta öncesinden manipülasyonlarını, gazetelerin irtica gerekçesiyle ordudan atılacak subay listelerini çarşaf çarşaf endam etmelerini, televizyonların bangır bangır bağırtılarını… Muktedir komutanların çatık kaşlar ve mahkeme suratlarıyla vesayetleri altındaki hükümetlerin zavallı üyelerini süzmelerini…Nereden nereye…Evet, referandum ile başlayan sürecin, son seçimdeki yüzde elli depreminin artçılarıdır, bugün yaşananlar.Ak tolgalı beylerbeyinin “bin yıl sürecek” gürlemesinin süklüm püklüm sıvışma fısıltısı haline gelmesidir.Bir taraftan da gümbür gümbür gelen ileri demokrasinin ayak sesleri…Pür heybet ahkâm kesen, milletini hizalamaya kalkan cuntacıların son uzantılarının içine düştükleri acziyet ile çaresiz son çırpınmalarıdır. Aslında çaresizliklerinin ve zavallılıklarının filmini seyrettiriyorlar Türk halkına.Aynı zamanda suç da işliyorlar. Koskoca! Kuvvet Komutanları toplu dilekçe vermenin askerlikte isyan anlamına geldiğini öğrenememişler mi?Akılları sıra tavır sergiliyorlar. Hükümete protesto yapıyorlar. Ülkeyi kaosa sokmanın son eylemini icra ediyorlar. Silivri’deki ağabeylerinden aldıkları talimatları uygularken, kendilerine doğruda yaklaşmakta olan çete sorgulamalarından kurtarmanın çırpınışlarını sergiliyorlar belki de…Yarım asır izzet, ikram, iltifat gördükleri, hizmetlerine mukabil lütfedilen makamlarına, devletine ve milletine nankörlüğün ve kadir kıymet tanımaz, nimet bilmez nankörlüğün de daniskasını arz ediyorlar. İşin manevi yönünü düşündüğümüzde; binlerce kahraman memleket evladına yapılan zulmün ilahi bir karşılığıdır. Mesleklerini en güzel şekilde yapmaya çalışırken arkadan hançerlenerek, kapı dışına itilen o Allah dostlarına mukabil bu şekilde; emekliliklerine bir ay kala; şerefinle uğurlanmak yerine ahmakane ayrılmak. Ömürlerini verdikleri ve yükselebilecekleri en üst makama geldikleri halde, büyük bir devlet töreniyle tarihe müspet isim bırakarak gitmek üzereyken bir ay öncesinde tarihe kara bir leke olarak geçerek sıvışmak; binlerce masum insana yapılan zulümlere karşılık ilahi bir tokattan başka ne olabilir? Dedik ya; Allah bir kere şaşırtmaya görsün, böyle rezil de eder ömürlerinin son demlerinde…Düşünemedikleri bir şey var. Millet artık uyandı. Cuntalar dönemi tarihe gömüldü. Adam gibi içlerine sindirecekler ileri ve çağdaş demokrasiyi…Yakın zamanda İç hizmet Kanunun 35. maddesi de değişecek; Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevi; “sınırları korumak” olarak işlenecek. Genelkurmay Başkanı Milli Savunma Bakanlığına bağlanacak. Güvenlik konusundaki her türlü karar parlamentoda alınacak. Asker milletin seçtiği hükümetinin emrinde olacak. Az kaldı. Bu gün yaşadığımız olay da işte buraya doğru yolculuğumuzun teyidinden başka bir şey değildir. Vesselam. 30.07.2011                                                                                     Gürcan Onat

NOT: Devlet güvenliğinde hiçbir zaman zafiyet olmaz. İsterse tamamı def olup gitsin darbeci çetenin. İtibarları iade edilen memleket evlatları aslanlar gibi nöbete davetlerini beklemektedir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Perde Arkası Haberleri