Bugün gazetelerde en çok öne çıkan haberlerden birisi “yerli otomobili” yapacak “babayiğit”le ilgiliydi. Kimisi manşetten gördü haberi kimisi de birinci sayfadan büyükçe verdi.
Peki Başbakan Erdoğan’ın yaklaşık bir yıl önce TÜSİAD toplantısında “yok mu yerli otomobil yapacak bir babayiğit” sözü sonrası “tamamen yerli otomobil” için düğmeye basıldı.
“Tamamen yerli otomobil” sözü biraz ilginç gelebilir. Nedeni ise bugün çıkan haberlerde gizli. Yıllardan bu yana Amerika Ford ve İtalyan Fiat’la beraber otomobil üreten Koç Grubu, yerli otomobil için kolları sıvamış ve İtalyan Fiat’ın teknolojik desteği ile Bursa’da yerli otomobil üretmek için düğmeye basmış.
İşte “tamamen yerli otomobil” sözünün ilginçliği burada ortaya çıkıyor. Çünkü, yerli otomobil diye üretilecek otoların, motoru, teknik altyapısı, üretim hattı kısacası bir otomobilin ana aksamı İtalyan Fiat tarafından sağlanacak, Türkiye’deki fabrikada ise tasarım ve kaporto işleri yapılacak. Sonra da ilk Türk yerli otomobil diye piyasaya sunulacak…
Peki tamamen yerli otomobilden kasıt nedir?
Bir otomobilin en önemli aksamı motorudur. Eğer siz motoru üretemiyorsanız, yerli otomobil yapmış olmazsınız. Üretim hattı, şasi, motor İtalya’dan, civatalar Türkiye’den… Bunun adı yerli otomobil olmaz, olsa olsa çakma yerli otomobil olur.
Ki şu anda zaten Bursa ve Adapazarı’nda zaten bu şekilde üretilen yabancı lisanslı otomobiller mevcut. Gerek Fiat’ın gerekse Hyundai’nin fabrikalarında bu şekilde otomobiller üretiliyor. Hatta onların pek çok yan sanayi ürünleri Türkiye’de yapılıyor ancak bir otomobilin olmazsa olmaz aksanları Türkiye’de üretilmiyor.
Yerli otomobilde ortağı Koç Grubu’na teknoloji desteği sağlamayı vaad eden Fiat-Chrysler Başkanı Sergio Marchionne de yerli otomobil konusunda itiraf niteliğinde şu açıklamaları yapıyor:
"Türk malı otomobilde anlaşılması gereken konu şu: Temel altyapınız, tarihiniz ve motorunuz olmadan kağıt üzerinde ki bu fikri hayata geçiremezsiniz.”
Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin yerli bir otomobil markası olması gerektiğini söylerken, bu konuda elini taşın altına koyacak girişimcilere, teşvik anlamında destek olunabileceğini de ifade etmişti. En azından başlangıçta vergi muafiyeti ya da vergi indirimi olabilir. Şimdi çakma İtalyan otomobilini yerli diye üretip bir de vergi muafiyeti mi alacaklar?
Devrim’in hikayesini artık hemen herkes biliyor. Filmi bile çekildi. Geçtiğimiz günlerde Aziz Üstel, Türkiye’de yerli otomobilin üretilmesini kimin engellediği konusunda çarpıcı bir yazı yazmıştı.
İşte Aziz Üstel’in o yazısından ilgili bölüm;
“Devrim’in yapılmasından sadece beş yıl sonra Koç Holding, Ford Grubuyla ortak, Ford şasesi ve Ford motoruyla Türkiye’de seri olarak Anadol marka arabayı üretmeye başlar. Cemal Ünder, Mühendis ve Makina Dergisinin Şubat 1971 tarihli 166. sayısında Devrim tartışmasına yeni bir parantez açmıştır şu satırlarla: “Üzerinde durulacak diğer bir husus, Anadol’u üretenlerin, başlangıçta, ‘Türkiye’de otomobil yapılamaz’ diyenler oluşudur!” Varın gerisini siz düşünün!”
Tarih tekerrür mü ediyor yoksa? Yerli otomobil konusu ilk ortaya çıktığında buna en soğuk bakanlardan birisi Koç grubu idi. Yerli otomobil üretiminin yılda en az 5-6 milyon adet olması gerektiğini belirten Koç, 300-500 bin arabayla dünyada at oynatılmayacağını söylemişti.
Koç, aynı zamanda yerli otomobille ilgili şu çarpıcı tespitte bulunmuştu:
"Yerli otomobil tarifi pek sabit değil, ne kastedildiği belli değil. Biz 1962’de Anadol’u yaptık. Her tarafı yerliydi. Motoru, şanzımanı ve defransiyeli ithal ediyorduk sadece. Şimdi minibüsü, otomobili, kamyonu burada yapıyoruz. Yerliden kasıt; bunların üstüne 'Anadol' mu koyalım?
Bugün de 50 yıl önce yapılanın bir başka versiyonu mu deneniyor acaba? O zaman motoru, şanzımanı ithal edilen ve "Anadol" ismi ile piyasaya sürülen otomobille bugün teknolojisi İtalya'dan transfer edilen "yerli otomobil" arasında ne fark var?
Ve bu yerli otomobil olayında trenin yıllar önce nasıl kaçırıldığı konusunda çarpıcı bir anekdot daha;
Türkiye'nin seri üretilen ilk otomobil markası Anadol'un arkasında da Ford Motor Company vardı. Otosan fabrikasında 1966'da üretimine başlanan Anadol'un motoru Ford'dan alındı. Aynı tarihlerde Ford desteğiyle üretime başlayan Hyundai, montaj üretimle başladığı otomotiv yolculuğunda kendi markasını yaratırken, Türkiye tersini yaptı. Kendi markasını bırakıp, lisanslı üretime geçti.