Aydın, Baro Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte anayasa değişikliği çalışmalarına ilişkin düzenlediği basın toplantısında, ''iktidarın kendi anlayışına uygun önerisi ile yapılmak istenen anayasa değişikliğinin kuvvetler ayrılığından, kuvvetler birliğine gidişle sonuçlanacağını'' ifade etti.
''Bu değişikliğin bağımsız olması gereken yargıyı, yasamanın ve yürütmenin, dolayısıyla siyasal iktidarların denetimine ve güdümüne sokacağını, hukuk devleti olma niteliğini ortadan kaldıracak bir yöntem ve içerik taşıdığını'' öne süren Aydın, bir toplumsal sözleşme olan anayasanın değişikliği için gereken asgari uzlaşma ortamının bile bulunmadığını söyledi.
Türkiye'de olağanüstü dönemler hariç yapılan anayasa değişikliklerinde partiler arası uzlaşma ile ortak teklif verildiğini ve yine Mecliste partilerin ortak desteğiyle kabul edildiğini hatırlatan Aydın, şimdi anayasa değişikliğine ilişkin önerinin anayasal geleneklere ve anayasanın toplumsal sözleşme olma niteliğine aykırı olarak sadece iktidar partisi tarafından hazırlandığını belirtti.
Aydın, ''Bu şekilde başlatılan sürecin katılımcılık ve çoğulculuktan uzak olmasının yanında diğer siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerine ve giderek ulusumuza dayatmaya dönüştüğü açıktır'' diye konuştu.
Yapılmak istenen anayasa değişikliğinin asıl amacının ''iktidar partisinin geçmişteki anayasa ve hukuk dışı davranışlarından dolayı hesap vermekten kurtulmak ve gelecekte de bu tür davranışlara zemin hazırlamak'' olduğunu öne süren Aydın, yargı bağımsızlığını güçlendirmek için köklü reformlara gereksinim varken sadece HSYK ve Anayasa Mahkemesi gibi yargının üst kurumlarında yapısal değişikliğe gitmenin bir yargı reformu değil ''yargıyı denetim altına almaya yönelik bir aldatmaca olduğunun açıkça görüldüğünü'' iddia etti.
Bir anayasa değişikliğinden çok Cumhuriyet'in temel niteliklerini ortadan kaldıracak ve ülkeyi otoriter bir yönetim değişikliğine götürecek olan rejim değişikliği yapılmak istendiğini öne süren Aydın, şöyle konuştu:
''Katılımcı ve çoğulcu bir süreç içinde gelişmeyen, temel uzlaşmaya dayanmayan ve bu nedenle milli iradeyi yansıtmayan böyle bir anayasa değişikliğinin ve bunun halk oyuna sunulmasının özünde yöntem olarak 12 Eylül Anayasası'nın hazırlanma ve kabul sürecinden hiçbir farkı yoktur. Bu şekilde yapılmak istenen bir halk oylaması süreci gerçek anlamda halkın görüşünün sorulması değil, tıpkı 12 Eylül Anayasası gibi bir dayatma ve aldatmaca olacaktır.
Kısaca siyasi iktidar özgürlükler ve haklar ülkesi yaratmak için değil, iktidarının daha da güçlendirmek, yargı erkini vesayet altına almak, antidemokratik ve baskıcı bir düzen kurmak istediği için bu yönde bir değişiklik yapmak istemektedir. Bu değişikliğin gerçekleşmesi durumunda ne anayasa ruhu, ne de demokrasinin adı kalacaktır. Bu tehlikeli gidişe dur demek ve yapılmak istenenlerin karşısında olmak sağduyulu ve ülkesini seven her vatandaşın ödevidir.''
Gazetecilerin baronun bu değişikliğe tamamen karşı olup olmadığını sordukları Aydın, taslağın içeriğine hiç değinmediklerine dikkati çekerek, önerinin ortak bir uzlaşı ile hazırlanması gerektiğini belirtti.
''Ben sizin adınıza hazırladım, Benim aklım bu'' anlayışı ile getirilen bu değişikliği kabul edemeyeceklerini ifade eden Aydın, ''İstanbul Barosunun görüşü, anayasa değişikliği ile ilgili usulün doğru olmadığıdır'' şeklinde konuştu.
Aydın, öncelikle siyasi partiler yasası, seçim barajı ve dokunulmazlıkların kaldırılması noktasında değişiklikler yapılması gerektiğini ifade etti.