Yeni kurulan ANA Parti'nin kurucu Genel Başkanı Ahmet Özal, düzenlenen toplantıda, partisinin programı ile hedef ve stratejilerini açıkladı.
Toplumu ayakta tutan en büyük gücün halkın devlete karşı duyduğu güven olduğunu söyleyen Özal, "Bireylerin mutluluğu, maddi ve manevi zenginliğin yanında güvende olmasına bağlıdır. Bu bakımdan adalet sisteminin tarafsız, bağımsız, güvenilir bir yapıya kavuşturulması ana hedeflerimizdendir" diye konuştu.
Kadınların bazı kesimlerce küçümsendiğini dile getiren Özal, şöyle devam etti:
"Maddi ve manevi konularda eşit olan erkek ve kadın ile ilgili bakışımız çok açıktır. Eşit işe eşit ödeme ve eşit haklar. Partimizin adı da ANA Parti'dir. Anneler kutsaldır ve kadın annedir. Kadın cinayetleri, son derece üzücü ve ülkemize yakışmamaktadır.
Kadınlara yapılacak şiddet belirtileri cinayete varmadan önce çok ağır bir şeklide cezalandırılmalı ve buna göre kanuni düzenlemeler yapılmalıdır. Anayasa, bireysel hak ve özgürlükleri fiilen teminat altına almalı, insan haklarını ihlal eden hiçbir kanun yürürlükte kalmamalıdır.
Dinde zorlama yoktur. Kişiler, mensup oldukları din veya mezhebe uygun bir hayat tarzı sürdürebilir. Herhangi bir sebeple insanların ibadet hürriyetine ve inandıkları şekilde yaşamalarına engel olunmaz."
'ANA PARTİ'YE NASİP OLACAK'
Özal, yakın dönemde verilen kararlarda Türkiye'nin Aleviler ile ilgili hak ihlallerinde bulunduğu hususunun yer aldığını, bu kararların ülke adına utanç verici olduğunu öne sürerek, başka dinlere ve Alevi mezhebine mensup olanlara "Zorunlu Din Dersi" uygulamasına derhal son verilmesi gerektiğini söyledi.
Kürt meselesinin çözümü için 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın tüm düşünce ve çözümlerini bildiğini ifade eden Özal, "Kürt meselesini çözüme kavuşturmanın bize nasip olacağını çok iyi biliyoruz" dedi.
Turgut Özal döneminde, 1986'da yürürlüğe giren Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu konusunda AK Parti'nin doğru bir hamle yaptığını dile getiren Özal, "Türkiye'de sosyal yardımlar ne kadar artmış olsa da henüz AB ortalamasını tutturamadı. AB ülkelerinde ortalama yüzde 2,5 düzeyinde" ifadelerini kullandı.
Özal, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'na (RTÜK) her yıl çok fazla para ayrıldığını, RTÜK'ün kaldırılması, bu kuruma ayrılan paralarla yerel kanalların desteklenmesi gerektiğini anlattı.
"Yaklaşık 1 milyar 500 milyon liralık bütçesiyle TRT, dünyanın en büyük bütçesine sahip dev bir kamu medya kuruluşu oldu" diyen Özal, TRT'nin diğer televizyon kanallarıyla "haksız rekabet"e girmemesi gerektiği görüşünü dile getirdi.
'SEÇİM BARAJI YÜZDE 5'E İNDİRİLMELİ'
Özal, konuşmasının ardından bir gazetecinin "yüzde 10'luk seçim barajı" konusundaki düşüncelerini sorması üzerine, şunları kaydetti:
"Biz siyasete barajı geçmek için değil, iktidar olmak için girdik. Baraj bizim için önemli değil ama Türkiye'de olması gereken, seçim barajın yüzde 5'e indirilmesidir. 'Dar bölge', 'daraltılmış bölge' kavramları, doğru değildir. Dar bölge, 1950-1960 arasında uygulandı ve çok adaletsiz sonuçlar verdi.
Sağ seçmenin daha fazla olduğu Türkiye'de her zaman dar bölgede sol çok aşağıda kalır ve her zaman sağ, hak ettiğinden fazla milletvekili çıkarır. Siyasette sağ-sol dengesi olmazsa ihtilaller, darbelerle karşılaşırsınız."
ANA Parti'ye diğer partilerden katılımın olup olmayacağı sorusu üzerine de Özal, "Partilerden, yeni ve eski milletvekillerinden bizimle temas eden arkadaşlar var. İsimlerini burada söylemek doğru değil ama ANA Parti'ye katılımlar olacağını biliyoruz" yanıtını verdi.
Özal, İstanbul merkezli "paralel yapı" operasyonuyla ilgili de şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye, 2007 veya 2008'den beri çok iyi şeyler yaşamıyor. 'Gizli tanık' kavramı, özel yetkili mahkemeler, özel yetkili savcılar gibi, uydurulan kanunen ve anayasaya insan haklarına aykırı olarak verilen yetkilerle, bu yargılamalarla, sahte delillerle insanlar, çok çok yara aldı. Bunların nasıl olduğunu sonunda öğrendik, gördük. Türkiye'de insan haklarına gerçekten sahip çıkacak bir parti aranıyor.
En son çıkan kanunla makul şüpheyle insanlar içeri alınabilir duruma geldi. 'Makul şüphe' 12 Eylül 1980'de bile yapılmadı. Böyle bir kavram oluşmadı. Bunlar hiçbir fayda getirmez ancak zarar getirir. Son 6 yıldır yaşananları ve yaşadıklarımızı görünce, her sabah kalkıp olanları okuyunca kötü bir rüya gördüğümü hissediyorum. Bunlar gerçekten 21. asırda Türkiye'de konuşulmaması gereken şeyler. Merak etmeyin, Türkiye, güçlü bir ülke, bunları aşar."