Elif Urgu'nun röportajı
TÜSİAD’la bazı konularda çok farklı düşündüklerinin de altını çizen Vardan, “TÜSİAD bütün iş camiasını kapsıyor olsaydı MÜSİAD kurulmazdı. Biz değişik tabana hitap ediyoruz. Ama amacımız sonuçta Türkiye çıkarlarını gözetmek, kalkınmak. Yollar farklı olabilir, düşünce tarzı farklı olabilir ama hedef ortak: Ülkenin kalkınması” dedi.
MÜSİAD Başkanı Ömer Cihad Vardan... 1962 Hendek doğumlu. Çukurova Isı Sistemleri adlı bir şirketi var. MÜSİAD Başkanı olduğundan beri işlerini ortağı olan iki dayısına emanet etmiş. “Enerjimin büyük bir kısmını MÜSİAD için harcıyorum” diyor. 2008 yılında başkan seçilen Ömer Cihad Vardan, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’i ziyaret eden ilk MÜSİAD Başkanı olarak dikkat çekti.
20 yıl önce kuruldu MÜSİAD. Kuruluşundan bu yana çok değişti desem, buna katılır mısınız?
Türkiye de çok değişti. Dünyada artık STK’lar çok etkin. 2004 yılında fuarlarımıza 1.200 işadamı gelirdi, 2006 ‘da 1.600’e, 2008’de 2 bin 200’e çıktı. Son fuarımıza 3 bin 402 işadamı katıldı. 71 ülkeden katılım oldu. Eskiden devlet, kuruluş şeklinde hareket ederdi, bizimle irtibatı yoktu. Artık hükümet işadamları kuruluşlarının da fikirlerini alıyor. 2008’den bu yana birçok konuda fikirlerimizi iletme şansına sahip olduk.
Bunu Özal başlatmıştı... İşadamlarına danışırdı. Siz AK Parti döneminde daha etkin oldunuz...
Haklısınız. Özal döneminde başladı, sonra kopukluk oldu. Şimdi yine başladı.
Türkiye’nin ekonomik büyümesinin sürdürülebilir olması için neler yapılmalı?
Türkiye 2008’de başlayan birçok yerde hâlâ devam eden önemli bir ekonomik kriz döneminden geçti. Türkiye açıklanan yüzde 10.3’lük 2. çeyrek ve ortalama yüzde 11’lik ilk 6 ay büyüme oranıyla diğer ülkelerden ayrıştı. ABD, AB ve Japonya’daki aynı dönem büyüme yüzde 1-4. Biz dünyada ilk 10 ekonomi arasına girmek istiyorsak önümüzdekileri geçmemiz gerekiyor. İleri teknoloji ve yüksek katma değerli ürünler üretmemiz gerekiyor. Bu mentalite bizim kafamıza yerleşmeli. Aynı zamanda ülke kalkınmasına ve yeni yatırımlara katkı sağlayacak gemicilik, TOKİ, sağlık gibi mega projelerin tekrar gündeme alınması gereği de ortada. Zaten hepimizin duyduğu gibi tekrar bazı büyük projelerden bahsedilmeye başlandı. Hatta bazılarına ‘çılgın projeler’ dendi. Bunlar desteklenmeli. ‘Elektriğin, suyun fiyatını indirin’ demekle olmuyor.
One minute turist getirdi
Şu ortamda cari açık tehlike arzetmiyor mu? Bu cari açık rakamlarıyla Türkiye nereye gidiyor?
Cari açık keşke olmasa... Olduğu ölçüde de biz bunu kaldırabilir miyiz? Biz yeteri kadar üretim yapabiliyor muyuz? Büyüme sürecinde mecbur katlanacak gibi görünüyoruz. Bu süreçte katma değerli ürünler ne kadar yaratacağız, bu önemli. Turizm de bu konuda önemli.
Son dönemde Körfez ülkelerinden gelen turist sayısı çok arttı. Kurtarıcı mı oluyorlar sizce?
Çok önemli hale geldiler. Dünya ölçeğinde yaptığınız bazı atraksiyonlar, vesile olduğunuz olaylar ülkenin tanınırlığını etkiliyor. One minute olayı Körfez ülkelerinden talebi oluşturdu. Muazzam bir akın var. Biz ezelden beri aslında bu konuda çok şanslıyız. İslami değerlerimiz var. Hıristiyanlar için de cennet, Almanya Cumhurbaşkanı geldi, Tarsus’ta ayine katıldı. Efes var, Ayasofya var. Türkiye’de sadece Sümele Manastırı olsa onun için bile gelinmeye değer, sadece Boğaz görülmeye değer. Bizim bunları iyi pazarlamamız lazım.
Hepsi AK Parti döneminde oldu mu demek istiyorsunuz?
Siyasi istikrarı korumamız lazım. Ekonomik gelişmeyi sürdürülebilir kılmanın yollarından belki de en önemlisi, ülkemizde siyasi istikrarın devam etmesinin sağlanması. Bununla beraber ileri demokrasiye ulaşmada bugüne kadar gösterilen gayretlerin ısrarla sürdürülmesi şart. Artık insanlarımızın kafasından anti-demokratik uygulamalar kalkmalı.
İşsizlik büyük sorun değil mi?
Ekonomik anlamda başarı kriterlerimizin istihdam ve satın alma gücünden geçtiğini düşünüyorum. Türkiye’yi satın alma gücünde 16’ncı dünya ülkesi yapan bir iyileşme söz konusu. 2009’daki yüzde 14’lük işsizlik oranlarından yüzde 10’luk dilime inmek büyük bir başarı olmakla birlikte tek haneli rakamlara inme ihtiyacı halen devam ediyor. Bunu başarabilmek için de geçici iş bulma olanakları yaratılmalı ve mikro projelere önem verilmeli.
Değişik tabana hitap ediyoruz
TÜSİAD ile MÜSİAD’ın benzerlikleri, farklılıkları neler?
Onlar 40 yıl önce kuruldu, biz 20 yıl önce... İçimizde aynı firmalar var şimdi ama baktığımızda hitap ettiğimiz şirketler çok farklıydı. Hâlâ farklılıklar içeriyor.
Hem MÜSİAD hem TÜSİAD üyesi olan kaç firma var?
İnanın bilmiyorum. TÜSİAD bütün iş camiasını kapsıyor olsaydı MÜSİAD kurulmazdı. Bizden sonra da farklı kuruluşlar kuruldu. Biz değişik tabana hitap ediyoruz. Ama amacımız Türkiye çıkarlarını gözetmek, kalkınmak. Yollar, düşünce tarzı farklı olabilir, hedef ortak: Ülkenin kalkınması.
‘TÜSİAD MÜSİAD’laşıyor’ diyenler var. Siz bu yorumdan ne anlıyorsunuz?
Bu konu çok konuşuldu, konuşuluyor. Biz TÜSİAD’la iletişim kurduk.
İletişimi kurarken, Ümit Boyner’i ziyaret ederken üyelerinizin olurunu aldınız mı?
Arkadaşlarım da iletişimi olumlu gördüler. Bazı safhalarda görüşüyoruz. Bence Türkiye adına ortak projeler üretebiliriz. Devam etmesi lazım. Ama bazı konularda çok farklı düşünüyoruz. Biz örneğin ‘IMF’siz olabilir’ dedik, TÜSİAD ‘IMF ile mutlaka masaya oturmalı’ dedi. Sonuçta IMF ile anlaşmadı hükümet, krizden de IMF’siz çıktı. Bizim dediğimiz oldu demek için söylemiyorum, devlet yetkilileri IMF ile yürümeye de devam edebilirdi. Bir konuda benzer de düşünebiliriz, farklı da. KOBİ’lerle ilgili benzer düşüncelerimiz var örneğin. Farklılıklar olmasa iki farklı kuruluş olmaz.
Sermayenin el değiştirdiği yok Anadolu Kaplanları pastayı büyüttü
Sizin için Anadolu Kaplanları, Aslanları deniliyor... Son yıllarda Anadolu Kaplanları güç kazandı. Nereden nereye geldiler?
Başta pasaportu olmayan, hiç yurtdışına çıkmamış üyelerimiz vardı. Teknolojiyi de yakalayamamış çok üyemiz vardı. Eğitim çalışmalarıyla çok konu aşıldı. Kurulduğumuz 1990 yılında Türkiye’nin ihracatı 13 milyar dolardı. 2008 sonu itibariyle bu rakam bildiğiniz gibi 132 milyar dolara kadar çıktı. Türkiye’nin GSMH’nda da benzer bir ilerleme söz konusu oldu.
Anadolu’da kurulmuş olan, son yıllarda hızla büyüyen atılım içinde olan şirketler var. Evet Türkiye de son 20 yılda hızla büyüdü ama bir yandan da aktörler hızla değişiyor. Ak Parti dönemindeki en bariz değişim de bu. Anadolu Kaplanları uykudan nasıl uyandı?
Öncelikle şunu söylemeliyim, Anadolu Kaplanları mevcut pastadan pay almadı, pasta hep büyüdü, büyüyen pastadan da pay alanlar çoğaldı. Büyüklerin çoğu payını kaybetmedi. Sonuçta Anadolu kaplanları veya aslanları tabiriyle ortaya çıktığı söylenen işadamları grubu pastanın büyümesine vesile oldular ve tabii ki büyüyen pastadan da pay aldılar. Türkiye’nin dışa açılmasında, Anadolu’daki firmalar iş yapmayı öğrendikçe, dışarıyı tanıdıkça, taleplere karşılık vermeye başladıkça ülke de büyümeye başladı.Bölgesellik yapmak da yanlış. Biz potansiyeli canlandırdık. Eskiden belli kesimlerde sermaye birikimi söz konusuydu, şimdi sermaye yayılıyor. Pasta da büyüyor.
Sermaye el değiştiriyor demiyorsunuz...
Sermaye el değiştirmiyor. Büyük sermayenin elindekiler bitti mi? Hayır. Eski büyük firmalar battı mı, imkanlarını mı kaybetti, o ayrıma karşıyım. Bizim görevimiz de orta ölçekli firmaları büyük ölçekli hale getirmek... Belki onlar böyle olunca bir adım öne çıkıyorlar. Bir üyemiz geçen sene 1 milyar dolarlık yatırım yaptı... Çok büyüyenler var...
İŞ HAYATINA STINGER FÜZELERİYLE BAŞLADI!
Endüstri mühendisisiniz... Nerede, nasıl bir ailede büyüdünüz?
3 kardeşiz. Hendek’te doğdum. Babamın işi dolayısıyla farklı yerlere gittik. Çukurova’da büyüdüm. İlkokula Ankara’da başladım, Adana’da, Mersin’de yaşadım. Okul sırasında babamla beraber işe giderdim. Ofisteki masaları silerdim, hak ediş raporlarındaki hesaplamalara yardımcı olmaya çalışırdım. İstanbul’a üniversite döneminde, 1979’da geldim. Üniversiteden sonra Ohio Eyalet Üniversitesi İmalat Mühendisliği’nde yüksek lisans çalışmamı yaptım. Dönünce Kalekalıp’ta Stinger füzelerinin bazı parçalarının imalat mühendisi olarak işe başladım. Sonra UTE Bilgisayar’da endüstriyel ekipman satış serüvenimiz, kendi firmamız Çukurova Isı Sistemleri ile 1990‘dan beri sürüyor.
Arçelik fabrikasının, Fenerbahçe ve Kayseri stadlarının ısıtma sistemini siz yapmışsınız.
Evet. Büyük alanların, fabrikaların endüstriyel ısıtmasını yapıyoruz. Açık alanlarda uzmanlaştık.
Yeni anayasa için TÜSİAD ile çalışabiliriz
Yeni Anayasa üzerinde TÜSİAD ile birlikte çalışabilir misiniz?
Onlar da bir çalışma başlattı, biz de... Bu olay herkesi ilgilendiriyor. Geniş bir istişareye ihtiyaç var. Ortak çalışma da yapabiliriz. Bu noktada asgari müştereklerde birleşilmeli. Yalnızca TÜSİAD ve MÜSİAD’ın anlaşması da değil konu. Burada önemli bir nokta da şu: Birileri çıkıp ‘Benim dediğim dedik, çaldığım düdük’ dememeli. Geniş uzlaşmayı sağlayacak, daha az maddeli bir anayasa olmalı. Yeni Anayasa birey odaklı olmalı. TÜSİAD’la bu konuda olumlu bir noktaya geliriz diye düşünüyorum.
TÜSİAD, Kürt Sorunu konusunda “Özerklik de dahil birçok konu masaya yatırılmalı” diyor örneğin. Üyeleri bunu dile getiriyor. Siz üyelerinizle nasıl görüş alışverişinde bulunuyorsunuz?
Bizim yapılanmada farklılığımız var. Bu tip konulara karşı tavrımız da bu yapılanmayla ilgili. 31 şubemiz var. Diyarbakır’da da Malatya’da da şubemiz var. Yakında Batman’da da açacağız. Bu işadamları buradan oraya gitmedi. Aramızda Laz da var Kürt de var. Biz onlara balık tutmayı öğretiyoruz. Biz onların işlerini geliştirmelerini istiyoruz. Biz de rapor hazırladık. Tespitlerde bulunduk. 2008’de Güneydoğu’nun Kalkınmasına yönelik çalışma yaptık. Hükümet de bu raporu kullandı.
Helal kazanıyorsan harcama sınırın yok
İslami kesimin lüks harcamaları çok dikkat çekiyor ve eleştiriliyor. Lüks arabalar, giyim, şaşaalı bir yaşam... Sizin de üyeleriniz arasında hızla büyüyenler var. Para kazandıkça kazandıkları parayı göstermek isteyenler sizin çevrenizde de var...
İnsanların şahsi düşünceleriyle ilgili bu. Niye bu İslamı yaşam biçimini kabul edenlere soruluyor bu soru...
İsraf...
Bu iş yanlışsa herkes için yanlış ya da doğru. Ne göze çarpıyor tam bilemiyorum. Cip kullanımı eleştirildi bir dönem. Kapalı bir kadın cip kullanırken dikkat çekiyorsa, başı açık bir kadın kullandığında farklı mı değerlendirmeli? Toplum sanki dindarlığı kimseye bırakmak istemiyor. “Namaz kılsam da kılmasam da dindarım” diyorlar, bak bu namaz kılıyor, bunu da yapıyor, o zaman yanlış denebilir mi? Bu arada dindar kesim için değil, insanlar bir anda para kazandıklarında harcama isteği duyabilirler. Bu beklenti midir, bir arzu mudur, bir şeyin dışarı taşması mıdır?
Sizce nedir?
Ölçü çok önemli. Her şey para değil. Para da kalıcı değil. İsrafa kaçmamak önemli. Dindarsanız onun yükümlülüklerini yerine getrmelisiniz. Helal kazanıyorsan harcamayla ilgili bir sınırlama da yok.
Vatan