İŞTE O MEKTUP:
SAYIN BAŞBAKAN’IM
Yüksek Askeri Şûra kararlarıyla yargılanmadan, hizmet etmekten şeref duyduğumuz kutlu asker ocağından ihraç edildiğimiz için yıllardır maddi, manevi rahatsızlık içindeyiz. Gönlümüzdeki bu yara merhem kabul etmez bir hâl aldı. En iğrenç suçları işleyenlerin bile her türlü linçe karşı korunduğu nice avukatlarla savunulduğu bu insanlık arenasında savunma hakkı bile verilmeden “parya” muamelesi gördüğümüz bu hukuksuzluk atmosferini ortadan kaldıracağınızı umarım. Çünkü demokratikleşme sürecinde yapılan bunca olumlu işler bu meselenin halledilmesiyle tamama erecektir. Yoksa yapılan her şey yarım kalacaktır. Çünkü ihraç edilirken biliyoruz ki devletin başı (Başbakan, Cumhurbaşkanı) şerh koydu. Devleti yönetenlerin bile vicdanen, hukuken mutmain olmadıkları, bir meselede zulmün hala devam etmesini anlayabilmiş değilim.
İspanya ve Avrupa devletlerinden, ortaçağ engizisyon’undan kaçan Yahudiler Osmanlı devletinden sığınma hakkı istemişler, Osmanlı Devleti de “Mazlumun dini sorulmaz” anlayışından hareketle topraklarını ve gönlünü Yahudi milletine açmıştı. Ülkemizde ise Ortaçağ zihniyeti ile “Yüksek Askeri Şûra”da dini vecibelerini yerine getirdikleri için irtica damgası vurularak TSK’ den rütbeli personeller atılmıştır ve atılmaya devam etmektedir. Daha ne kadar bu zulüm devam edecek? Yargılama hakkı dahi olmayan bütün özlük hakları elinden alınan bu zümreyi ne zaman göreceğiz. Y.A.Ş’ da alınan kararlara şerh koyarak gösterdiğiniz devlet ciddiyetine yakışan bu onurlu davranışınızı devlet adamlığı payesine bihakkın lâyık olduğunuz anlamına gelecek bir eylemle taçlandırmanız ne kadar anlamlı olacaktır. Çünkü şerh koymanız bu yaralara merhem olmamakta, bu zulmü ortadan kaldırmamaktadır. Bu yazıyı kaleme alırken cesareti yine sizin Hz. Ömer’e benzeyen adalet terazinizin hassasiyetinden aldım. Çünkü ülkem adına yapılan onca doğru işler bende bu cesareti ve coşkuyu uyandırdı.
İstiklâl şairi Akif:”Kenar-ı diclede bir kurt aşırsa koyunu
Gelir de adl-i ilâhi sorardı Ömer’den onu” diyordu
Bizler de kendimizi Dicle kenarında yok edilen koyunlar gibi görüyoruz ve Ömer’in adaletini bekliyoruz.
Aziz Vatanımıza hizmet neşesinde iken bizleri naçar kılan bu zihniyet neşemizi, eşimizi, dostumuzu, aşımızı elimizden aldı; fakat bizler hala ülkemizden umudumuzu kesmiyoruz. Ordumuza, devletimize küsmedik. Bir gün mutlaka bu yaraların sarılacağına inanıyoruz. Çünkü çalmadık, çırpmadık, rüşvet almadık, askerin sevdiği saydığı bir asker olmaya çalıştık. Velhasıl büyüklerimizden bu neşemizi tekrar kazandırmalarını hiç olmazsa yargılanıp devlet vicdanının aklanmasını istiyoruz. Bu mesele dosya altı edildikçe kanamaya devam edecektir. Böyle olunca da ülkemin yükselişi adına yapılan bütün gelişmeler yarım kalacaktır.
05 KASIM 2009
Çetin ZAMANTIOĞLU