Kılıçdaroğlu doğruyu söylemiyor Anayasa değişikliklerinin belki en önemli maddesi, yüksek yargının yerindelik denetiminin kaldırılması olacak. Çünkü yüksek yargı yetkisi olmadığı halde ekonomik yatırımları "kamu yararı yoktur" diyerek geciktiriyor ya da engelliyor. 1980'lerden beri pek çok özel yatırımcının, kamu kaynaklarını kullanmadan 'yap-işlet ve yap-işlet-devret' modeliyle kendi imkanlarıyla yapacağı yatırımlar, yüksek yargının yerindelik denetimi kararlarıyla yapılamadı. Türkiye ekonomisi hem gelir hem de istihdam kaybına uğradı. Hatta yargının engellemesi yüzünden Türk Telekom'un zamanında özelleştirilememesi, Türkiye ekonomisini büyük zarara soktu. 1990'ların ortasında dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in ifadesiyle, 40 milyar dolara kadar fiyat biçilen Türk Telekom 2005'te üçte bir fiyatına, 12.6 milyar dolara özelleştirilebildi. Peki yüksek yargının böyle yerindelik denetimleri yapması yasaya uygun mu ve doğru mu? Cuma akşamı CNN Türk ekranındaCHPGenel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gazetecilerin sorularını cevaplandırırken, yüksek yargının yerindelik denetimi yapmasının doğru olduğunu TÜPRAŞ özelleştirmesini örnek vererek savundu. Eğer Danıştay, TÜPRAŞ'ın özelleştirmesini 2003'te engellemeseydi, Kılıçdaroğlu'na göre Tüpraş 1.3 milyar dolara satılacaktı. Üç yıl sonra 2006'da TÜPRAŞ, Koç Holding-Shell ortaklığına 4.1 milyar dolara satıldığı için Danıştay'ın yerindelik incelemesinin devlete daha fazla para kazandırdığını ileri sürdü. Bu nedenle yüksek yargının yerindelik denetimi yapmasının anayasa değişiklikleriyle elinden alınmaması gerektiğini savundu. Kılıçdaroğlu'nun söyledikleri ne ekonomik olarak ne de hukuki olarak doğru. Çünkü, ilk ihaleyi 1.3 milyar dolara kazanan Zorlu Holding ve Rus Efremov Kautschuk ortak girişim grubuydu ve o tarihtekiborsafiyatının iki katı fiyat vermişti Tüpraş'a. Ayrıca Kılıçdaroğlu'nun iddiasının aksine, düşük olduğunu söylediği fiyattan satışın yapılmasının Türkiye'ye 'alternatif getirisi', o tarihte daha yüksekti. Çünkü 2003'de Türkiye ekonomisinin yüksek faizler vererek kaynak bulmakta nasıl zorlandığını biliyoruz. Herhalde Kılıçdaroğlu da biliyordur. Gelelim tekrar TÜPRAŞ satışının yüksek yargıda başına gelenlere... 2003'te engellenen satışının ardından Tüpraş, 2006'da Koç Holding-Shell ortak girişim grubuna satıldı dedik ya... İşte bu satışın da yürütmesini,Danıştayönceki TÜPRAŞ ihalesi gibi durdurdu. Kılıçdaroğlu'nun televizyonda ileri sürdüğünün aksine, Danıştay bu satışa da onay vermedi. Ama o tarihte Ankara'ya kar yağdığı için Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu geç toplandı ve yürütmeyi durdurma kararı gecikti. Bukar yağışısırasında Koç Holding ve Shell, TÜPRAŞ hisselerini devir aldı. Böylece hisseler devir alındığından yürütmenin durdurulmasına rağmen hukuki işlem tesisinin mümkün olamayacağı iddia edildi. Hatta davacı Petrol-İş Sendikası bu yapılanın doğru olmadığını, Koç Holding ve Shell'in yargı kararına uyarak hisseleri devlete iade etmesini istedi. Yürütmenin durdurulması kararının uygulanması için de Danıştay'a tekrar başvurdu. Tam bu sırada İlhan Selçuk Cumhuriyet'teki köşesinde, "TÜPRAŞ ya Araba ya çoraba gideceğine, Koç'a gitsin" diye yazdı. Hatta İlhan Selçuk'un bu önerisine ters düşen Prof. İzzettin Önder'in yazısı gazetede sansürlendi. Bunun üzerine Prof.Önder yazarlıktan istifa etti. Kemal Kılıçdaroğlu'nun Tüpraş'ın 'özelleştirilme hikayesini' bilmemesi mümkün değil. Tüpraş konusunda gerçeği neden söylemediğini bilmek isteriz doğrusu. Herkes biliyor ki, Zorlu'ya uygulanan yüksek yargı kararı, nedense Koç'a uygulanmadı. Gene üstünlerin hukuku işledi. "Üstünlerin hukukundan, hukukun üstünlüğüne" geçebilmek için yargının yerindelik denetiminin kaldırılması şart. İşte bu nedenle, bu denetimi kaldıran anayasa değişikliğine, referandumda 'evet' demek gerekiyor. Süleyman Yaşar / Sabah |