Yargı Eğitime Müdahale Etmemeli

YÖK'ün katsayı düzenlemesini ikinci kez iptal eden Danıştay'a rektörlerden tepki yağıyor. Rektörler, yargının eğitime müdahale etmesinden rahatsız...

YÖK'ün katsayı düzenlemesini ikinci kez iptal eden Danıştay'a rektörlerden tepki yağıyor. Yargının eğitime müdahale etmesinden rahatsız olan rektörler, katsayı konusunun eğitim bilimcilere bırakılmasını istiyor.


Her şeyin Danıştay'a taşınmasını eleştiren Galatasaray Üniversitesi Rektörü Ethem Tolga, sınıfta kalan öğrencilerin bile mahkemeye başvurduğuna dikkat çekiyor. Meslek liselerine üniversite yolunun açılması gerektiğini belirten Tolga, öğrencilere de 'karamsar olmayın, derslerinize çalışın' çağrısı yapıyor. Katsayının, hukukçuların değil eğitimcilerin işi olduğunu vurgulayan Yozgat Bozok Üniversitesi Rektörü İnci Varinli de, "Yargı, eğitime bu kadar müdahale etmemeli." uyarısında bulunuyor. Sakarya Üniversitesi Rektörü Mehmet Durman, yargının meseleyi çözmeye yönelik tavır belirlemesini isterken, Gelişim Meslek Yüksekokulu Mütevelli Heyet Başkanı Abdülkadir Gayretli, "Danıştay inadı bırakıp çözüme yardımcı olmalı." diyor.

Boğaziçi Avukatlar Derneği Başkanı Bilal Çalışır, Baro'nun açtığı davanın hukuka uygun olmadığını söyleyerek, "Baro insan haklarına aykırı nedeniyle başvurduklarını söylüyor ama açtıkları dava ile yüz binlerce insanın eğitim hakkının yok sayıldığını da biliyor. YÖK'ün, ortadaki mağduriyeti gidermek, daha iyi koşullar oluşturmak için yaptığı düzenleme hukuka aykırı diye iptal ediliyor." diyor. Baronun meslek örgütü alanında bu kadar çaba sarf etmediğini belirten Çalışır, baronun dava açma yetkisi olmadığına da dikkat çekiyor: "Baronun iptal açma gibi bir yetkisi yok. Çünkü baronun subjektif taraf ehliyeti yok. İdari Yargılama Kanunu 2. maddesinde iptal davası açabilmeniz için kişisel hakkınızın ihlal edilmesi ve menfaat koşulu aranması gerekiyor. Ama baronun böyle bir hakkı ihlal edilmemiştir." Çalışır, kararın içeriğini ise şöyle değerlendiriyor: "Danıştay, idarenin faaliyetlerine sadece hukukilik açısından bakabilir. Yani yapılanın, yasal düzenlemelere uygun olup olmadığı hususunda bakabilirler. Burada Danıştay, yerindelik denetimi yaptı. Ama buna yetkisi yok. Danıştay, daha önceki kararlarında 'YÖK yetkilidir' diyor. Arkasından ekliyor: 'Ama çizdiğim çerçevede yetkilidir.' Bu yanlış."

İstanbul Barosu eski başkan adayı Şadi Çarsancaklı, mevcut yönetimin baroyu bir kavganın tarafı haline getirdiğine işaret ediyor. Baro mensuplarını buna karşı çıkmaya çağıran Çarsancaklı, "İktidar kavgasında mevzi tutabilmek için binlerce genci mazlum konuma sokacak bir tasarrufun ayıplı olduğu, bu ayıbın baro eliyle gerçekleştiği ortada. Hepsinden daha vahimi, bu iktidar kavgası hukukun bizatihi kendisini ortadan kaldırmakta. Bu hukuk ihlalini yapanlar unutmasınlar, tahrip ettikleri hukuk uygulaması gün gelecek onlara da lazım olacak." diye konuşuyor.

Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı Başkanı Avukat Necati Ceylan da baronun, temel hak ve özgürlüklere güvence sağlayacak bir kurum olması gerekirken aksi bir tutum takındığını ifade ediyor: "Hukuksuzluğu savunanlar hukukçuların kendisi. Bu ülkenin onlarca sorunu var. Baronun bu konular üzerine tek bir beyanatının olmaması manidar. Ancak Ergenekon davası ile katsayı konusunda tavır koymasını biliyor." Türkiye'de yargı vesayeti olduğunu dile getiren avukat Ceylan, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Onu kırmak lazım. Baro, Danıştay'a eşitlik için başvurduğunu söylüyor ama Danıştay aynı konuda kendisine başvuran Diyarbakır Barosu'na sen taraf olamazsın deyip, talebini geri çeviriyor."

Avukat Hakları Merkezi kurucusu avukat Mehmet Uçum, baro yönetiminin kendi ideolojik görüşü ve siyasi eğilimini 24 bin üyeli bir kurumun ismini kullanarak dile getirmesi hem hukuk hem de etik açısından doğru bulmadığını vurguluyor. Uçum, yönetimi şöyle eleştiriyor: "Barolar davalara müdahil olmak için elbette girişimde bulunabilirler. Burada önemli olan, anayasal bir yetkinin hangi alanda nasıl kullanıldığıdır. Ergenekon davası sanıkları için çırpınacaksınız ama yaşlarının kat be kat üstünde ceza alan çocuklar için sesiniz çıkmayacak, işte asıl yanlış burada. Hukuk ihlallerinde seçicilik olmaz."

Hukukçular Derneği Başkanı avukat Kamil Uğur Yaralı ise baronun kaybettiği itibara dikkat çekiyor: "Mensuplarının ciddi sorunları varken iki katsayı davası açarak özgürlük ve hukuk karşıtı tavırlarında ısrarcı olduklarını göstermiş oldular." Katsayı adaletsizliğinin YÖK Kanunu'nun 45. maddesine aykırı olduğunu belirten Yaralı, şunları kaydediyor: "Baro yönetiminin 28 Şubat'ın hukuk mirasına sahip çıkarak darbeci baro sıfatını benimsediğini söyleyebiliriz. Baronun mensuplarını, darbeci sıfatını baroyla özdeşleştiren bu yönetimin görevden alınması için her türlü hukuki girişimde bulunmaya çağırıyoruz."

Özgürlüklerin karşısında

İstanbul Barosu eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun yol göstermesine uyarak 'katsayı adaletsizliğinin' iptali için iki kez Danıştay'a başvurdu.


Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde görülen Leyla Şahin davasına müdahil olarak katıldı ve başörtüsü yasağının devam etmesini istedi.

Ergenekon soruşturmasına ilişkin girişimleri tespit edilen YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'na destek verdi.

Ocak 2009'da Sabih Kanadoğlu'nun evinin Ergenekon soruşturması kapsamında aranmasına tepki gösterdi.

19 Ocak 2009'da yaptığı basın açıklamasında Hurşit Tolon'un GATA'ya sevk edilmesi çağrısında bulundu.

Şubat 2009'da, Ergenekon davası sanıkları emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ve emekli Albay Arif Doğan'ın 'sağlık' gerekçesiyle tahliye edilmesi için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdu.

Stajyer avukatların Staj Eğitim Merkezi'ne başörtüsü ile girmesini yasakladı.

'Gözaltı, tutuklama, gizli tanık, teknik takip, iletişimin dinlenmesi ve tespiti' başlıklı Ceza Muhakemesi Kanunu uygulamalarına ilişkin bir dizi panel düzenledi. Panellere Ergenekon sanığı Kemal Alemdaroğlu'nun avukatı Metin Çetinba ş'ın da arasında bulunduğu birçok sanık avukatı konuşmacı olarak çağrıldı.

Başkan Muammer Aydın ve yönetim kurulu üyeleri 20 Temmuz'da Silivri'de görülen ikinci Ergenekon davasının duruşmasına katıldı. Aydın, başta Hurşit Tolon olmak üzere birçok sanıkla samimi bir şekilde sohbet etti.

'Katsayı, yargı reformuyla çözülür'

Demokrasi ve Özgürlük İçin Yargıçlar ve Savcılar Birliği (Demokrat Yargı) Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin, Danıştay'ın katsayı kararının, hukuksal zeminden yoksun siyasi bir karar olduğunu belirtti. Demokratikleşebilmek için katsayı sorununu artık yargı reformuyla birlikte çözmek gerektiğini vurgulayan Ertekin, "Sadece yasama ve yürütmenin değil, aynı zamanda yargının da yasalara uygun davranması konusunun tüm taraflara sürekli yinelenmesi gerekir." dedi.

Kararın çok tehlikeli sınıf ilişkileri üretilmesine sebep olduğuna işaret eden Ertekin, buna şöyle açıklık getirdi: "Ailenin veya 14-15 yaşında bir çocuğun almış olduğu bir kararın bütün hayatının sabitlendiği bir karar olarak değerlendirilmesi, daha sonraki hayatında farklı tercihlerde bulunma hakkının verilmemesi özgürlüklerinin elinden alınması anlamına gelir. Bizce bu karar, kişinin temel hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi adına hukuk devletinin bir aracı olma niteliğini kaybettiğini gösteren örnek bir karardır." Demokratikleşmek içinse şunları önerdi: "Katsayı tartışmasının yargı reformu ile bir düşünülmesi gerekir. Çünkü yasal değişiklikler son 3-4 yıldır çok ciddi sonuçlar doğurmuyor. Yargının bu konuda ciddi bir direnci var. Bu direncin daha demokratik yönde işleyebilmesi için yargı reformu yapılmalıdır."
Baro, önce kendini düzeltsin sonra siyasetle uğraşsın

YÖK'ün katsayı farkını ortadan kaldıran düzenlemesini Danıştay'a gizlice götüren İstanbul Barosu'nun üyelerine yönelik uygulamaları tepki çekiyor. Son olarak 5 yıldır İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi başkanlığı yapan av. Uğur Poyraz görevinden istifa etti. Baronun avukatlık mesleğinin sorunlarıyla ilgilenmemesini eleştiren Poyraz, "Baro önce kendini düzeltsin daha sonra siyasetle uğraşsın." çağrısında bulundu.

Poyraz, yıllardır avukatlık mesleğinin onuruyla ilgili verdiği mücadele ile tanınıyor. Yargının hakim ve savcılarla birlikte kurucu unsuru olan avukatların duruşma salonunda da eşit muamele görmesini istiyor. Bu kapsamda mahkeme salonlarında savcılar ve avukatların eşit statüde durması, avukatların da oturarak konuşması, karar anında oturarak dinlemesi gerektiğine ilişkin mücadele veriyor. Bu nedenle hakim ve savcıların şikayetleri ile hakkında açılan birçok dava çeşitli adliyelerde sürüyor. Buna rağmen mücadelesinden vazgeçmeyen Poyraz, son olarak bağlı bulunduğu meslek örgütünün kendisine sahip çıkmaması nedeniyle istifa ederek, tepkisini gösterdi. İstifaya neden olan süreçte bardağı taşıran son damla, 4 dosyayla ilgili hakkında inceleme yapılan Poyraz'ın baro yönetim kurulunca oybirliği ile disipline sevk edilmesi oldu. Avukatların birçok problemi bulunduğuna dikkat çeken Poyraz, uzun yıllardır mücadele verdiğini, ancak ne barodan ne de meslektaşlarından destek görmediğini vurguladı.

Baronun daha çok güncel siyasi tartışmalarla gündeme gelmesinden de rahatsız olan Poyraz, şunları söyledi: "Baro önce kendini düzeltsin, daha sonra siyasetle uğraşsın. Barolar, hukukla ilgili siyasi konulara uzak kalamaz. Ama kendi sorunlarına sahip çıkmadan başka sorunlara sahip çıkması absürt kaçıyor. Her yere hukuk fakültesi kondurdular. Meslek kalitesi yerlere düştü. Avukatlık ücretleri çok düşük, bin-2 bin liraya ağır ceza mahkemesi davasına bakanlar var. Baro bunlar için mücadele etmiyor. Ben de anlaşamadığım için yolumu ayırdım."
Rektörler isyanda

Bu kararı beklemiyordum

Prof. Dr. Ethem Tolga (Galatasaray Üniversitesi Rektörü): Yeni sınav sistemini hazırlayan komisyondaki tek rektör bendim. Katsayı kısmını YÖK belirlemişti. Katsayıları koymasan da makas klasik liseler lehine açıldı. 0,3–0,8 katsayısı tamamen anlamını yitirdi. Başarı puanının payı yüzde 20'ye kadar yükselmişti. Sistem, başarı puanıyla öğrenciyi ölçüyordu. Artık 0,3-0,8 sistemine dönüş olmaz ama YÖK, makası daraltan yeni bir teklif getirir. Katsayıya da, katsayı farkına da gerek yok. Sınav sistemi, o makası kendiliğinden zaten açtı. Danıştay'ın kararını beklemiyordum. AOBP 50 üzerinden katsayı farkı azaltılarak çözüme gidilebilir. Meslek liselerine üniversitenin yolu açılmalı. Öğrenciler karamsar olmasın. Her şey düzelecek.

Bu iş, eğitimcilere danışılmalı

Prof. Dr. Mehmet Durman (Sakarya Üniversitesi Rektörü): Yanlış bir sistem içerisinden doğru çıkmaz. Katsayı, anlamı olmayan bir şey. Yeterliliklere dayalı bir sistem kurulmalı. Genel ve mesleki eğitimde kazandırılması gerekenler kazandırılmış mı bunları ölçmeliyiz. Mutlaka bir seçme sınavı olacak ama daha anlamlı bir sınav olmalı. Öğrenciyi yarışa sokuyorsanız, şartları eşit olmalı. Çocuklar dershanenin esiri oluyor. Bu iş eğitimcilere danışılmalı. Hukukçuların, bu işi çözmeye yönelik tavrı olmalı. Şeffaf olunmalı.
 

Katsayı, eğitime zarar veriyor

Prof. Dr. Ömer Asım Saçlı (Arel Üniversitesi Rektörü): Katsayıya karşıyım. Mesleki eğitime zarar veriyor. Bu yaklaşımlar eğitimi ve öğrenci akışını engeller. Verilen karar, öğrencilerin motivasyonunu bozdu ancak çocuklarımız pes etmemeli. Katsayıya mutlaka bir çözüm bulunacak. YÖK itiraz edecek ancak Danıştay'ın vereceği kararı tahmin etmek mümkün değil. YÖK itiraz edilemeyecek çözümler üretmeli ki, Danıştay olumsuz karar vermesin.

Eğitim özgür olmalı, karar çağdışı

Prof. Dr. Serdar Omay (Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü): Alınan karar siyasi. Yüz binlerce öğrencinin eğitim hayatı karartıldı. YÖK'ün katsayı ile ilgili adımları meslek lisesi öğrencileri için çok hayırlı oldu. Ancak Danıştay'ın iptalleri objektif ve ilmi olarak verilen kararlar değil. Türkiye'nin önünü tıkamaktadır. Dünyanın hiçbir yerinde eğitimde böyle oyunlar ve kararlar alınmaz. Eğitim özgür olmalıdır. Meslek liselilerin önünü tıkamak, ilme ve eğitime büyük ihanettir. Böyle çağ dışı bir uygulama olmaz.

Yargı, eğitime müdahale etmemeli

Prof. Dr. İnci Varinli (Yozgat Bozok Üniversitesi Rektörü): Meslek lisesi öğrencilerimizi avantajlı duruma getiren sistemden rahatsız olundu. Eğitimde eşitlik bekliyoruz. Meslek lisesi memleket meselesi gerçekten. Sanayicinin de ihtiyacı varken tüm yollar kapatılıyor. Yargı eğitime bu kadar müdahale etmemeli. Bu iş eğitim bilimcilerine bırakılmalı. Tek yetkili YÖK iken çelişen kararlar verilmesi anlamsız. Hukukçulardan ziyade bu iş uzman eğitimcilerimize düşer.

Çocuklar mağdur oluyor

Prof. Dr. Mehmet Füzün (Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü): Süreç en çok meslek lisesi öğrencilerini üzdü. Çocuklar demoralize oluyor, mağdur oluyor, aksini söylemek mümkün değil. Sınavın yetişmemesi durumunda eğitim de geç başlayacak. Gerçekten ne olacağını, nasıl bir sonuç olacağını bilmiyoruz. Artık belirsizliği ortadan kaldırmak lazım. Danıştay'daki hakimler bizim hakimlerimiz, YÖK'teki hocalarımız da hepimizin hocası.

Meslek liselerine yazık ediliyor

Prof. Dr. Abdülkadir Gayretli (Gelişim Meslek Yüksek Okulu Mütevelli Heyet Başkanı): Danıştay, eğitimin önünü tıkıyor. Karar, mesleki eğitime önem verilmediğinin de göstergesi. Meslek liselerine yazık ediliyor. Genç nüfusumuzla Avrupa'ya adım atma imkânımız var ancak bu şekilde mümkün değil. Türkiye'nin geleceğini yönlendirme açısından olumsuz bir karar. Gelişen Türkiye'de böyle basit meselelerle uğraşılmamalı. YÖK itiraz edecek, bu konudaki kararlılığını destekliyoruz. Referanduma kadar gidilmeli ve yasa çıkarılmalı. Danıştay, inadı bırakıp çözüme yardımcı olmalı.

Öğrencinin önü kapanmamalı

Prof. Dr. Yavuz Coşkun (Gaziantep Üniversitesi Rektörü): Kişisel başarıya dayalı olarak, öğrencinin nereden mezun olursa olsun önünün kapanması doğru değil. Kararın, başvuru takviminin hemen öncesinde açıklanması öğrencilerde belirsizliğe yol açtı. Karar, çocukların motivasyonunu ve çalışma düzenlerini ciddi anlamda etkileyecek. İnşallah kısa sürede YÖK buna bir çözüm bulur. Meslek liseleri ve meslek yüksekokulları daha cazip hale getirilmeli.

Eğitim Haberleri