Tuncer yaptığı yazılı açıklamada, 8 Nisan’da Ankara Büyük Tiyatro’da sahnelenen "Genç Osman" oyununun temsili sırasında bir sahnede ön sırada oturan iki hanım seyircinin salonu terk ettiğini gördüğünü, üç sezondur 177 kez kapalı gişe oynanmış bir oyunda böyle bir davranışla ilk kez karşı karşıya kalmanın bir sanatçı olarak kendisini ve diğer sanatçı arkadaşlarını üzdüğünü ifade etti.
"TEPKİ VERENİN KİM OLDUĞUNU BASINDAN ÖĞRENDİM"
Tuncer, şu ifadelere yer verdi:
"Bu olayın devamında bu tepkiyi veren seyircimizin kim olduğunu internette ve basında yer alan haberlerden öğrendim. Söz konusu davranışın, bir yanlış anlamadan kaynaklandığını düşünüyorum. Çünkü ben bu oyunu bu güne kadar her oynayışımda ulaşabildiğim seyircilerle göz teması kurup onları da oyunun içine çekebilmek için oyunculuğun araçları olan jest, mimik, vücut dili gibi temel unsurları sürekli kullandım. Anladığım kadarıyla böyle bir oynayış biçiminin yarattığı algılama, yukarıda da söylediğim gibi amacından farklı biçimde değerlendirilmiştir. Bana, sanatçı arkadaşlarıma ve asıl önemlisi mensubu olduğum kuruma yönelik birçok haber ve yorum çıkmıştır."
"SAKIZ NÜKTESİNİN KIYAFETLE BAĞDAŞTIRILMASI BENİM İÇİN ÜZÜNTÜ KAYNAĞI OLDU"
Bu yorum ve haberler üzerine gelişmeler konusunda bir açıklama yapma gereği duyduğunu bildirerek, şunları kaydetti:
"İnteraktif sahnenin akışında bir seyircinin sakız çiğnemesini kullanarak yapmış olduğum nüktenin kıyafetle bağdaştırılması benim için ayrıca bir üzüntü kaynağı olmuştur. Eğer oyunun birinci perde finali seyredilmiş olsaydı, benim de içinde bulunduğum yeniçeri ve sipahilerin yapmış olduğu bu şımarık ve askere yakışmayan disiplinsiz davranışların, padişah Genç Osman tarafından en sert şekilde uyarıldığını ve aynen ’Askerlerim meddahlığa, soytarılığa kapılırsa ben bu devleti kimlerle ayakta tutacağım?’ diyerek ’Yallah kışlanıza!’ emriyle birinci perdenin kapanmış olduğu görülecekti. Bilindiği gibi meddahlık, bire bir seyirciyi de oyunun içine katarak öykü anlatma sanatıdır."
Devlet Tiyatroları’nın, din, dil, ırk ayrımının yapılmasının düşünülemeyeceği bir sanat kurumu olduğunu vurgulayan Tuncer, 60. yılını kutlayan, yurdun dört bir yanında hizmet veren, mensubu olmaktan onur duyduğu Devlet Tiyatroları’nın, tüm yazılı kuralları ve yazılı olmayan geleneklerinin yaşamımın vazgeçilmez ilkeleri olduğuna da işaret etti.
Tuncer, bu ilkelerin en önemlisinin sanata olduğu kadar seyirciye de saygı olduğunu bildirerek, açıklamasında, "Hele hele bir seyirciye; kim olursa olsun bilerek, isteyerek hakaret etmek, kendimi, mesleğimi, kurumumu, sanatçı arkadaşlarımı; aldığım eğitimi inkar etmek anlamına gelir. Geleneksel tiyatromuzun son sözüyle (sürçülisan ettiysek o gün oyunumuzu izleyen tüm seyircilerden affola)" ifadelerine yer verdi.
OLAY NEYDİ?
Bir gazetenin 10 Nisan tarihli sayısında yer alan "Tiyatroda Sümeyye Erdoğan Krizi" başlıklı haberde, Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenen "Genç Osman"ın 8 Nisan’daki temsilinde, aralarında Sümeyye Erdoğan’ın da bulunduğu bir grup izleyicinin "Curcuna Sahnesi"nde oyuncuların hareketlerinden rahatsız olduklarını ifade ederek salondan ayrıldıkları kaydedilmişti.
Devlet Tiyatroları haberin yayınlandığı gün yaptığı açıklamada, "gerekli inceleme ve soruşturmanın başlatıldığını" duyurmuştu.