Mehmet Avlar, 25 Ocak 2009 tarihinde kendi isteğiyle gittiği Adana Terörle Mücadele Şubesi’nde verdiği ifadede, Kuveyt Merkez Bankası’ndan çalınan 480 milyon Kuveyt Dinarı (2 buçuk milyar TL) ve 3 konteyner altının Ergenekon bağlantılarıyla ilgili son derece çarpıcı bilgiler verdi.
Veli Küçük’le bağlantılı olduğu tespit edilen ve Ergenekon’un finansman işlerine baktığı iddia edilen Mehmet Çelik’le bir dönem çalıştığı Bolpat Gıda şirketinin satışı sürecinde tanıştığını anlatan Mehmet Avlar, “Kendisini 2 trilyon liralık bir zarardan kurtardığım için bana güven duymaya başladı. 2007 yılı Kasım ayından itibaren Mehmet Çelik’le çalışmaya başladım. Böylece Mehmet Çelik ve bağlantılı kişilerle ilgili çok detaylı bilgilere sahibim” dedi. Avlar’ın polise verdiği ifadesinde özetle şu bilgiler yer aldı:
3 TIR ALTIN: Mehmet Çelik kendisine ait Mersin’de bir depoda 52 palet 480 milyon Kuveyt Dinarı bulunduğunu ve bu paraların Denizbank’tan sigortalı olduğuna dair evrakı gösterdi. ABD’nin Irak’a yönelik harekatı ile birlikte Saddam Hüseyin’e ait Kuveyt Merkez Bankası’ndan çalınan bu paralar ve 3 konteynır altının Veli Küçük ve Aytaç Yalman isimli komutanlar tarafından, önce Suriye’ye getirildiğini, burada El Muhaberatın organizasyonuyla birlikte 3 konteynır altının bu ülkede kaldığını, paraların ise Kıbrıs’a gönderildiğini ve burada bir askeri depoda saklandığını belitti.
SİGORTA PARASI: Bu paraların bankacılık sistemini sokulabilmesi amacıyla İsviçre Swissbank üst düzey yöneticisi Albert Keller Kıbrıs’a giderek palet barkotlarını okutmak suretiyle, 52 palet Kuveyt Dinarı’nı bankacılık sistemine soktuğunu ve sigortaladığını söylediğini belitti. Albert Keller parayı sigotaladıktan sonra paranın depodan kaybolduğunu belirterek paranın sigorta bedeli karşılığını sigota şirketinden aldığını, bu işlem için kendi hesabına 420 milyon dolar yatırıldığını, İsviçre Zürih HSBC bankasındaki paranın bu para olduğunu söyledi.
52 PALET KUVEYT DİNARI: Kıbrıs’ta bulunan 52 palet Kuveyt Dinarı’nın daha sonra askeri malzeme görüntüsünde Mersin iline getirildiğini ve burada bir depoda bulunduğunu, bu paranın kayda girdikten sonra kaybolduğunun açıklanması nedeniyle kara para konumunda olduğunu belirtti. Bu paranın sadece Kuveyt’te birebir değiştirilebileceğini bunun için bu paralara alıcı bulmaya çalıştığını söyledi.
KARA PARA AKLAMA: Mehmet Çelik, paraların yurtdışından getirilmesi için çeşitli kişilerle bağlantılar kurdu. İstanbul’da yapılan bir toplantıya Muzaffer Tekin’in avukatı Ertaç Giray katıldı. Toplantıya İsviçre’nin kantonlarından birinde bankası olan Rıfat Tunç adına Hamit adlı bir kişide katıldı. Giray, bu adamın uluslararası karapara trafiğinden rant sağladığını, aktarılacak paranın rengine göre Tunç’un komisyon aldığını anlattı. Aktarılack para silahtan ise yüzde 10, uyuşturucudan ise yüzde 15, yasadışı örgüt parasıysa yüzde 20 olduğunu söyledi. Oran çok yüksek olduğ için Mehmet Çelik vazgeçti.
DÖNMEZ’E PAKET VERDİM: 2008 yılının Nisan ayında Mehmet Çelik bana rulo şeklinde bir dergi sayfasına sarılı, her iki tarafı ve ortası bantlanmış bir paket vererek bu paketi açmadan evimdeki buzluğa koymamı ve orada muhafaza etmemi önemle tembih etti. Bu paketin yurtdışından getirilen ilaç olduğunu söyledi ve ertesi gün İstanbul’dan gelecek adı Mustafa olan bir şahsa vermemi istedi. Pazar günü gelen misafirle beraber evime giderek buzlukta sakladığım paketi kendisine verdim. Kendisiyle Praktikerden buzluk aldık. Kuru buz da alıp paketi bunun içine koyduk. Bu şahıs halen Ergenekon’dan tutuklu bulunan Yarbay Mustafa Dönmez’dir.
Danıştay saldırısıyla bağlantı
Mehmet Avlar’ın verdiği bilgiler Danıştay saldırısıyla ilgili bir iddiayı hatırlattı. İddiaya göre, tetikçi Alparslan Arslan, Irak kaynaklı çok yüksek miktardaki bir paranın Türkiye’ye sokularak Adana’da bir depoya tesliminde görev almıştı. Arslan’ın, Veli Küçük ve emekli bir generale ait olan bu parayı teslim ettiği halde hakettiği komisyonu alamadığı için çıkan anlaşmazlık sonucu saldırıyı gerçekleştirdiği iddia edilmişti. Aktüel Dergisi’nde konuya ilişkin yayımlanan haberde Türkeş’in avukatlığını da yapan Abdülkadir Erdil, Alparslan Arslan’ın bir işadamıyla birlikte kendisine geldiğini ellerinde 500 milyon dolarlık bir alacak evrakı olduğunu ancak icra takibi için gerekli 4 buçuk milyon doları bulamadıkları için işin yarım kaldığını anlatıyordu. Bütün bu ayrıntılar ilginç bir şekilde, Veli Küçük’ün evinden çıkan dökümanlar arasında “Danıştay olayı” başlığını taşıyan 299 numaralı notta da yazıyordu.
Vatan