Karanlık odanın sahibi Soner Yalçın’la ilgili bugüne kadar çok şey yazılmış çizilmiştir ama herhalde hiçbirisi Türk Solu Dergisi’nin yazdıkları kadar damardan olmamıştır.
Eski dostun attığı kazık başka oluyor tabi.
2003 yılında, Ankara’da yapılan ‘Rektörler Yürüyüşü’nde açtığı ‘Ordu Göreve’ pankartıyla adını duyurmuştu Türk Solu Grubu.
Ayışığı ve Sarıkız darbe planlarının uygulamaya konduğu en hararetli günlerin yaşandığı o günlerde.
Daha sonra 1990’lı yıllarda birlikte hareket ettikleri İşçi Partisi lideri Doğu Perinçek’le ‘Kim daha ulusalcı?’ diye amansız bir kavga içine girdiler.
Soner Yalçın’ın Perinçek’in 2000’e Doğru Dergisi’nde Ankara Büro Şefi olarak çalıştığı günlerle ilgili detaylı yazılar yayınladılar.
Çok iyi arşiv çalışması yapmışlar Soner Yalçın’ın çalışmalarını konu alan.
Soner’in Odatv’sine ‘Masatv’ adını vererek PKK’ya dair yazılarını aktarmışlar.
Ertuğrul Özkök’ün Abdullah Öcalan’a gönderdiği sıcak mesajların kodlarını da okumaya çalışmışlar.
2000’e Doğru Dergisi’nin PKK’ya verdiği destekten Soner’in Apo sevgisine, MİT bağlantılardan Aydın Doğan’la Doğu Perinçek’in ilişkilerine kadar ilginç tespitlerde bulunmuşlar.
Bugün Türk Solu’nda Soner Yalçın’la ilgili çıkan yazılardan birinden ilginç anekdotlar aktaracağız.
Soner’in karanlıkta kalan yüzünün aydınlanması için bir ölçüde faydası olabilir.
Türk Solu Dergisi’nde Ali Özsoy tarafından 2009 yılı Temmuz sayısında yayınlanan “Soner Yalçın’ın arkasında olmayan var mı?” başlıklı yazının satır başları şöyle:
• Soner Yalçın’dan mı solculuk, devrimcilik öğreneceğiz. Sen değil misin MOSSAD ile birlikte Mahir’lerin kanını döken MİT’çi Hiram Abas’tan bir “efsane” yaratan. Ona “Bay Pipo” diyen, “karizmatik istihbaratçıyı” yerlere göklere koyamayan.
• Sen ne zamandan beri solcu, devrimci oldun. Sen “MİT’in gayriresmi tarihini” yaz. Sabetayistlerden bahset. Devrimciliği kirletmeye kalkma.
• Bir de utanmadan TÜRKSOLU için “sözde Kemalist” demiş. Sen Yüce Önder Atatürk için Sabetayist-Yahudi yakıştırmasını yapan birisin. Biraz köşeye sıkışınca da ben öyle demedim ama isteyen araştırsın diye kıvırırsın. Sen Kemalist misin ki, bizi beğenmiyorsun?
• Senin yazdığın her kitap bir operasyon… Yalçın Küçük ve senin sayende kelli felli adamlar Atatürkçülüğü, devrimciliği ve antiemperyalizmi bıraktı, isimlerdeki harfleri toplayıp çıkarmaya, mezar hırsızı gibi mezarlık dolaşmaya, en ilkelinden bir Yahudi karşıtlığına başladı.
• Ne güzel iş değil mi? Millet beş on bin Sabetayist ile uğraşırken, ABD ve İsrail bu ülkede her istediğini yapsın. Bu ülkenin ilericileri de isimlerin içindeki harflerle, mezar taşlarıyla uğraşsın. Bu işi kışkırtan adam da Türkiye’de siyonizmin ve Amerikancılığın en sağlam kalesi Hürriyet gazetesinde çalışsın.
• Soner Bey sen hâlâ “TÜRKSOLU’nun arkasında kim var” diye sor. Bizim Soner’in arkasında kim var diye sormamıza pek gerek yok. Kitapların MİT’ten, maaşın ve sigorta primlerin Aydın Doğan’dan…
• Aydın Doğan ile Perinçek arasında çok ilginç bir ilişki var. Türkiye’nin en Amerikancı patronu ne hikmetse “solcu” Perinçek ne açıklama yaparsa hemen gazetelerinde yayınlıyor. Perinçek’in Kaynak Yayınları diye bir yayınevi var. Ama oğlu ve veliahdı Mehmet Rusya’dan aşırdığı Ermeni belgelerini Doğan Yayıncılık’tan basıyor. Niye?
• Ve çok ilginç bir detay. Adeta İmralı bülteni gibi çalışan Masa tv’de bir kere evet bir kere bile Apo için “terörist” denmiyor. Masa tv’ye göre Apo muhatap alınması gereken saygın bir siyasi lider. Hatta Apo konfederalizm ile “büyük Türkiye tezlerini anımsatan birlik önerisinde” bulunuyor ve Musul ile Kerkük’ü bile Türkiye’ye kazandırmak istiyormuş.
• Nitekim bu söylem Perinçek’te de asla değişmez. Apo’nun ulusalcı hatta Kuvayı Milliyeci olduğunu, devletin asla onu idam etmemesi gerektiğini, Apo’nun “Türkiyeci” bir çözüm istediğini sürekli vurgular. Koşullar ne olursa olsun Apo’yu savunmaktan vazgeçemiyor Aydınlıkçılar. Yoksa Apo’nun Perinçek’in ilk gazetelerinden Şafak gazetesine militanlık yaptığı günlere mi dayanıyor bu muhabbet. Belli ki yine bir “masa” ortaklığı var.
• Soner Yalçın sürekli Apo’yu göklere çıkarıyor. Bakın Ertuğrul Özkök’e yağcılık olsun diye çıkan en az 20 yazısından birinde ne diyor Soner? Bu iki idolünü, Ertuğrul ve Apo’yu nasıl yüceltiyor:
“Ertuğrul Özkök’ün 17 Mart tarihli Hürriyet’teki makalesi Kürt sorununun çözümü konusunda bugüne kadar yazılmış en cesur yazılardan biridir. Bir dönemeçtir bu yazı. Özkök, Kürt sorunu çözümü konusunda PKK’sız bir çözümü dayatanların bugüne kadar başarısız olduğunu ve artık bu tavrın bırakılmasını yazdı. Çoğu kişi bu yazıya genellikle askerlerin karşı çıkacağını düşünebilir. Biz sanmıyoruz…
İkinci soru önemlidir; çünkü Barzanici Kürtler, “Öcalan askerlerle anlaştı, Kemalist oldu” propagandası yapmaktadır. Onlara göre, Öcalan Türkiye’nin üniter yapısının bozulmaması konusunda askerlerle anlaştı. Yani Öcalan, Türkiyeli bir çözümden yana...
Dönelim ABD’li diplomatların Türkiye’ye gelip Kürt sorununu çözümü konusunda kimlerle görüştüklerine: Şerafettin Elçi, Esat Canan ve Orhan Miroğlu. Bunun saklısı gizlisi yok; bu üç isim KDP’lidir, Barzanicidir. Bunlar Taraf Gazetesi yazarıdır. Erbil toplantısına methiyeler düzmektedirler.
Bunların PKK ile hiçbir ilişkisi yoktur. O halde...
Kürt sorunun çözümü konusunda Türkiye’de iki önemli siyasal gelişme yaşanmaktadır. Birincisi Barzani-Cemaat-ABD-İsrail ittifakıdır. İkincisi Ertuğrul Özkök’ün PKK’yı dışlamayan Türkiyeli bir çözüm arayışıdır. Umarız DTP bunun farkındadır...”
• Soner’deki bu Apo sevgisi çok eskilere gidiyor. Bu konuda da hocası Perinçek. 2000’e Doğru dergisi ve Aydınlık gazetesi 80’lerin sonu 1990’ların başında kelimenin tam anlamıyla PKK yayın organı gibi çalışmaktadır. “Gerilla ordu kurdu”, “Kürdün ateşle imtihanı” gibi manşetler… Bu sırada Soner Yalçın bu çevrenin en aktif muhabiri ve en “belgeli” istihbarat kaynağıdır. 2000’e Doğru her hafta başka bir PKK kampını tanıtırken, derginin Ankara Bürosunun şefi Soner’dir. O zamanlar yine bol bol imzasız yazılar yazmış Soner. Genellikle Hiram Abas, MİT, Mehmet Eymür üzerine. Ancak sıradan bir muhabirin asla bilemeyeceği detaylar, hatta devlet sırları. Hiram Abas ve MİT hayranlığı o günlerde başlamış. Anlayacağınız bir nevi Tuncay Güney’dir kendisi. 1996-2001 yılları arasında Soner’in boşalttığı koltukta Tuncay oturuyordu. İşleri aynı. Biri sonra haham oldu, diğeri araştırmacı gazeteci.
• Perinçek’in meşhur bir lafı vardır. “MİT’in ulusal kanadı…” Ne demekse? Her şeyi, her türlü işbirlikçiliği ve provokasyonu böyle aklar bu adamlar. “MİT’in ulusal kanadı”nın altında tünemiş bu isimlerde Apo sevgisi ne hikmetse hiç bitmiyor. Dediğimiz gibi kesinlikle bir “masa” arkadaşlığı söz konusu. Sakın o “masa” MİT’in değil CIA’nın olmasın…
Postmedya