Ulusa Sesleniş'te Ermenistan ayrıntısı

Başbakan Ulusa Sesleniş'te yerel seçim ve ekonomik krizin etkilerine değinirken Ermenistan ve Azerbaycan'la ilgili gelişmelere dikkat çekti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin, ''şu anda dünyadaki kriz şartlarını mukayeseli olarak mümkün olan en alt seviyede yaşadığını'' bildirdi.

Erdoğan, ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında, vatandaşların evlerine televizyon aracılığı ile misafir olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

29 Mart'ta yapılan Yerel Yönetimler Seçimi ile gelecek dönemde il, ilçe, belde, mahalle ve köyleri teslim ettikleri belediye başkanları, İl Genel Meclisi, Belediye Meclisi üyeleri ve muhtarların belirlendiğini anımsatan Başbakan Erdoğan, ''Bizim için sevindirici olan seçimin demokrasimizi taçlandıracak bir olgunluk içinde geçmiş olmasıdır'' dedi.

Bu vesileyle tüm yerel yöneticilere başarılar dileyen Başbakan Erdoğan, yeni dönemin Türkiye'ye hayırlar getirmesini diledi.

Yerel yönetimlerin başarısının Türkiye'nin kalkınması ve ilerlemesi için hayati öneme haiz olduğunu daima ifade ettiklerini, bu kanaatlerini bugün de daha güçlü bir şekilde muhafaza ettiklerini anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Türkiye her seçimden olduğu gibi son seçimden de yüz akıyla çıkmış, milletimizin demokrasiye bağlılığı ve ülkemizin geleceğine olan inancı tartışılmaz bir gerçek olarak teyit edilmiştir.

29 Mart'ta milli irade bir kere daha bu doğrultuda tecelli etmiş, Türkiye'de demokrasinin ne kadar yerleşik bir varlık kazandığı millet oyuyla bir kere daha tasdik ve tescil edilmiştir.

Umudumuz, Türk siyasetinin bütün kurum ve bireyleriyle 29 Mart'tan doğru sonuçları çıkarması ve Türkiye'nin geleceği için çözüme dönük, yapıcı, olgun, istikrarı güçlendiren yeni bir siyaset döneminin el birliğiyle açılmasıdır. Bu sinerji, ülkemizin ve milletimizin en önemli en hayati ihtiyacıdır.''

-MİLLİ EGEMENLİK BAYRAMI-

Her yıl olduğu gibi bu yıl da 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın, coşku ve heyecanla kutlandığını anımsatan Başbakan Erdoğan, ''milli egemenliğin sembolü ve milli iradenin tecelligahı'' olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 89. kuruluş yıl dönümünde ülkeyi aydınlık yarınlara taşıma azminin tazelendiğini bildirdi.

Dünyanın ilk ve tek çocuk bayramında dünya çocuklarının tertemiz neşe ve heyecanlarına ortak olduklarını belirten Erdoğan, ''Bu vesileyle Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı bir kere daha gönülden kutluyor, çocuklarımızla birlikte bütün dünya çocuklarına da sevgilerimi sunuyorum'' dedi.

-''ÖNEMLİ KÜRESEL AKTÖR''-

Seçimlerden hemen sonra, tekrar yoğun bir diplomasi trafiği içine girildiğini, bu hareketliliğin, Türkiye'nin son yıllarda yakaladığı diplomatik dinamizmin hem gereği hem de sonucu olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, ''Hükümetimizin bu dönemde uluslararası camiada yürüttüğü dinamik diplomatik çalışmalar Türkiye'yi önemli bir küresel aktör haline getirmiştir'' diye konuştu.

Erdoğan, şöyle devam etti:

''Uluslararası camiada Türkiye'nin yıldızının her geçen gün daha fazla parlamasından, ağırlığının artmasından, itibarının milletimize yakışan bir seviyeye yükselmesinden büyük mutluluk duyuyoruz.

  Türkiye'nin dış politikasındaki barıştan ve çözümden yana aktif tutumunu bundan sonra da aynı kararlılıkla sürdüreceğinden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Ülke olarak gerek geçmişten gelen gerek bugünün küresel şartlarının karşımıza çıkardığı sorunların üstüne gitmekte kararlıyız.

  Bunun yanında bölgesel meselelerin çözümüne ve dünya barışına da bugüne kadar olduğu gibi aktif biçimde katkılarımızı sürdüreceğiz.

Türkiye bu birikime, bu tecrübeye, bu öz güvene fazlasıyla sahiptir. Kendi içine kapanan, dünyadan kopuk, bölgesine ilgisiz, sorunlarından korkan, çözümü çözümsüzlükte arayan silik ve etkisiz bir dış politika anlayışıyla Türkiye'nin bir yere varamayacağını çok iyi biliyoruz. Bunu sizler de en az bizler kadar iyi biliyorsunuz.''

-''DIŞ POLİTİKA AÇILIMLARI''-

Demokrasisiyle, istikrarıyla, zengin tarihi tecrübesiyle, büyük ekonomik ve askeri gücüyle Türkiye'nin kendine yakışan ağırlığı her uluslararası zeminde layıkıyla taşımaya devam edeceğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, bunun devam edeceğini söyledi.

 Bu çerçevede Nisan ayının Türkiye'nin dış politika takviminde son derece yararlı açılımların gerçekleştiği bir ay olarak hatırlanacağını söylemek istediğini dile getiren Başbakan Erdoğan, 2007 yılında Türkiye'nin öncülüğünde başlatılan Afganistan-Pakistan-Türkiye üçlü zirvesinin üçüncüsünün, Nisan ayı başında Ankara'da gerçekleştirildiğini anımsattı.

Üç ülke cumhurbaşkanını bir araya getiren zirvede, Türkiye, Afganistan ve Pakistan'ın tarih boyunca dostluk ve kardeşlik temelinde devam eden ilişkilerini daha da güçlendirmek adına önemli kararlar alındığını belirten Erdoğan, üç ülkenin, başta terörizm olmak üzere bölgede barış ve istikrarı tehdit eden her türlü problemin çözümünde daha yakın bir işbirliği geliştirmeleri için mutabakat sağlandığını bildirdi.

-G-20 ZİRVESİ-

Bu zirvenin hemen ardından küresel kriz şartlarında dünya ekonomisinin geleceğinin masaya yatırıldığı G-20 Londra Zirvesi'ne katılmak üzere İngiltere'ye gittiğini hatırlatan Erdoğan, ''Bildiğiniz üzere küresel ekonomik kriz başta gelişmiş ülkeler olmak üzere bütün ülkeleri etkisi altına almış durumda'' dedi.

Dünya ekonomisinin, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez daralma gerçeğiyle karşı karşıya olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Şiddeti değişiyor da olsa bugün bütün ülkeler krizin etkilerinden payına düşen sıkıntıları alıyor ve bunu yaşıyor. Küresel boyutta etkili olan bu çapta bir krizle mücadelede ülkelerarası işbirliğinin önemi de çok büyük... Bildiğiniz gibi G-20, dünyanın en güçlü ekonomilerine sahip ülkelerini bir araya getiren ve küresel ekonominin gidişatına yön veren bir oluşum...

Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu G-20 üyeleri, değişen kriz şartlarına karşı küresel ölçekli bir mücadele planı oluşturmak üzere periyodik olarak bir araya geliyor. Londra Zirvesi de dünya kamuoyunun beklentilerine uygun yoğun bir gündemle toplandı. Washington'da toplanan bir önceki zirvede alınan kararların uygulama sonuçlarının gözden geçirildiği bu zirvede önümüzdeki dönemde alınacak tedbirler de bütün detaylarıyla tartışıldı ve karara bağlandı.

Türkiye adına görüş ve önerilerimizle bu zirveye önemli katkılarda bulunduğumuza inanıyorum. Ayrıca zirve süresince Londra'da bulunan birçok ülke temsilcileriyle ikili görüşmelerimiz oldu, hem küresel kriz hem de diğer dünya meseleleri ile ilgili yararlı temaslarda bulunduk.

Dünya ekonomisinin nabzının attığı bu zirvenin, yaşanan sıkıntıların aşılmasında bütün ülkelere çok değerli kazanımlar getireceği aşikardır. Türkiye daha önce olduğu gibi bu tecrübelerden azami derecede yararlanıyor ve yararlanacaktır.''

-TÜRKİYE EKONOMİSİ-

Türkiye'nin ekonomik gidişatına ilişkin bazı bilgileri de paylaşmak istediğini dile getiren Erdoğan, ''Şundan her insanımız emin olmalıdır ki Türkiye şu anda dünyada yaşanan kriz şartlarını mukayeseli olarak mümkün olan en alt seviyede yaşamaktadır'' dedi.

Dünyanın en gelişmiş ekonomilerini ciddi ölçüde sarsan, küresel finans kuruluşlarını, devasa uluslararası şirketleri iflasın eşiğine getiren bu çaptaki bir krizin, Türkiye'ye de ulaşan etkilerinin var olduğunu ve olacağını kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:

''Hükümet olarak kriz emarelerinin belirdiği ilk günlerden bu yana gelişmeleri dikkatle izledik, tedbirlerimizi günü gününe aldık, krizi, hem mali hem de psikolojik boyutuyla en iyi şekilde yönetmeye çalıştık.

Türkiye ekonomisinin dışında gelişen olumsuz şartların ekonomimize dolayısıyla da insanlarımıza vereceği zararı en aza indirmek için gecikmeden adımlar attık. Altmış civarında somut uygulama başlatarak ekonomimizi özellikle dışarıdan gelen o şok dalgalarına dayanıklı hale getirdik. Bugün hepimizin bazı sıkıntılar yaşadığı, ekonomimizin son altı yılda gerçekleştirdiği büyümede bir miktar duraklama olduğu doğrudur.

Ancak şu önemli gerçeği de görmek durumundayız: Türkiye sadece bizim değerlendirmelerimize göre değil, dünya ekonomi otoritelerine göre de krizden en az hasarla çıkabilecek nadir ülkelerden biridir.

Bugün, bu global krizin etkilerini çok yoğun bir biçimde yaşayan ülkelerin büyük bir kısmında, özel sektörün yaşadığı bu çok çöküntüyü belli bir noktada durdurmak ve topyekun iflası önlemek için devlet kaynakları devreye sokulmuştur.

Piyasalardaki durgunluğu gidermek üzere devlet bütçelerinden bankalara ve büyük şirketlere milyarlarca dolarlık kaynak aktarılmıştır. Bu fatura o ülkelerin vatandaşların sırtına yüklenmiştir, bu bedeli o toplumlar ödeyecektir.

Bugün, dünyanın en ileri ülkeleri arasında bankaların finans kuruluşlarının battığı, buna bağlı zincirleme iflasların yaşandığı, üretimin durma noktasına geldiği, dev markaların birer birer çöktüğü ülkeler vardır. Şükürler olsun ki bizler ülkemizde bu ölçeklerde dramatik yıkımlar yaşamadık, yaşamıyoruz.  Evet, altı seneyi aşkın bir süredir istikrarlı büyüme trendimizde bir duraklama olmuştur. Evet, bazı insanlarımız işlerini kaybetmiş, bazı sektörlerimiz sıkıntılı bir dönem yaşamıştır.

Bütün bunlar doğrudur ama bir doğru daha var ki Türk ekonomisi dimdik ayakta kalmıştır.''

-''SAMİMİYETLE ÇALIŞIYORUZ''-

 Bütün sıkıntıları gidermek, mağdur insanları en kısa zamanda çok daha iyi şartlara kavuşturmak için samimiyetle çalıştıklarını anlatan Başbakan Erdoğan, ''Bu sıkıntılı zamanları da birbirimize inanarak, birbirimize güvenerek sabırla fedakarlıkla inançla aşacağız. Türkiye'nin rotasında bir değişiklik yoktur, ekonomimizin sağlam bir zeminde olduğundan asla şüpheye düşmeyiniz'' dedi.

Erdoğan, şöyle konuştu:

''Şunu çok açık yüreklilikle söyleyebilirim ki Türkiye'nin mutlu ve müreffeh yarınlara ulaşacağına dün ne kadar inanıyorsam bugün de o kadar çok inanıyorum.

Hamdolsun, batan bankalarımız yok, yine inanıyorum marka, güçlü firmalarımız yok ve ben kriz Türkiye'ye teğet geçecek derken işte bunu kastediyorum; elbette bu kötü şartlar bize de dokunacak, elbette bizim de sıkıntılarımız olacak ama biz milletçe ayakta kalmayı, hedeflerimizi kaybetmemeyi başaracağız.

  Türkiye'nin sıkıntıları vardır, çözülmesi gereken meselelerimiz vardır, ama umutsuz olmak için hiçbir sebebimiz yoktur.

Herkesin dikkatli olması, bu ülkenin insanlarını ümitsizliğe, paniğe sevk edecek tavır ve açıklamalardan kaçınması lazımdır. Sıkıntılarımızın nerede olduğunu biliyoruz, imkanlarımızı azami derecede zorlayarak o sıkıntıları gidermeye gayret ediyoruz. Bu çerçevede özellikle ve öncelikle, üretimi ve istihdamı teşvik edecek adımlar attık, atmaya da devam edeceğiz.

Paranın dolaşımını hızlandıracak, iç talebi canlandıracak tedbirler aldık, almaya devam ediyoruz.

Dediğim gibi, bilhassa işsizliği azaltacak çareler üzerinde hummalı biçimde çalışıyoruz, bunların olumlu sonuçları da peyderpey görülecektir. Yaşanan sıkıntıların aşamalı olarak azalacağını, önümüzdeki yıldan itibaren ekonomide önemli rahatlamaların yaşanacağını kuvvetle muhtemel görüyoruz.

Cari işlemler açığının gerilemesi, enflasyon hedefinin tutturulması gibi konularda beklentilerimiz son derece olumludur.

Hiçbir insanımız endişeye kapılmasın, bu ülke sahipsiz değildir, bu fırtına kesildiğinde, dalgalar durulduğunda, gemimizin, rotasından şaşmadığını, hedeflerinden geri kalmadığını, inanıyorum ki hep beraber müşahede edeceğiz. Yeter ki bu ülkenin bütün insanlarının aynı gemide olduğunu unutmayalım, birlikte inanalım birlikte yürüyelim. Yeter ki umutsuzluğu, karamsarlığı bu ülkenin gündeminden çıkarıp atalım.

Türkiye, bütün olumsuz küresel şartlara rağmen global ölçekte esen fırtınalara rağmen, rotasından sapmadan hedefine doğru ilerlemektedir.''

-''TÜRKİYE'NİN PARLAK GELECEĞİ''-

''Aslında kendi iç gündemimizden çıkıp dünyanın gözüyle Türkiye'ye bakmayı bir başarsak, Türkiye'nin nasıl parlak bir geleceğe doğru ilerlemekte olduğunu rahatlıkla görebileceğiz'' diyen Erdoğan, ''birbirimize bağlılığımızın, ülkemize sadakatimizin, büyük tarihi birikimimizin, zengin insani ve kültürel değerlerimizin bizi nasıl yıkılmaz kıldığını daha kolay fark edebileceğiz'' dedi.

Türkiye'nin son yıllarda, öz güvenini kazanarak, potansiyelini en iyi şekilde kullanarak ne büyük bir atılım gerçekleştirmekte olduğunun mutlaka görüleceğini anlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Türkiye için bugünün dünden farklı olduğunu, yarınların çok daha farklı olacağını mutlaka gözleyeceğiz. Şuna inanınız, çıktığımız her seyahatte, bulunduğumuz her uluslararası zeminde bu fark bize açıkça telaffuz ediliyor. Türkiye'yi temsilen bulunduğumuz böyle ortamlarda ülkemize bakışın yıl yıl nasıl değişmekte olduğunun canlı şahidiyiz.

Yurt dışında yaşayan ya da sık sık yurt dışına gidip gelen insanlarımız da bu farkı çok bariz şekilde görüyorlar. Türkiye ağırlıklarını üstünden atıyor, sıkıntılarına rağmen ayakta durmayı ve medeniyet yürüyüşünü sürdürmeyi başarıyor.

Bizim en önemli kazancımız işte budur, bu istikrardır, bu inançtır, bu kalkınma umudu ve heyecanıdır. Türkiye artık bir güven ülkesidir. Türkiye sadece kendi insanları için değil, bölge halklarının da dünya barışının da umut kaynaklarından biridir.

Bu ülkenin insanlarının gözlerine asla keder düşmemelidir. Bu milletin asırlar öncesine uzanan büyük medeniyet mirasıyla bugünün dünyasına ispat edeceği çok şey vardır, inşallah o günleri hep birlikte göreceğiz.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Türkiye Cumhuriyeti'nin; Azerbaycan'a, Azerbaycan Hükümeti'ne ve halkına zarar verecek bir girişimin içinde olması mümkün değildir. Aksine Türkiye, bulunduğu her uluslararası zeminde Azerbaycan'ın hak ve menfaatlerini kendi hak ve menfaatlerinden asla ayrı tutmamış ve bütün imkanlarıyla savunmuştur'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin normalleştirilmesi yönündeki çabaların, bölgede barışın tesisi, çatışmaların yol açtığı ortak zararların giderilmesi, bölgede güven ve istikrarın tesisini amaçlayan gayretler olduğunu vurguladı.

Erdoğan, televizyonlarda yayımlanan ''Ulusa Sesleniş'' programında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin sadece Nisan ayı içinde yaşadığı uluslararası harekete şahitlik etmenin bile  ülkenin nereden nereye geldiğini açık seçik ortaya koyduğunu söyledi.

Yine bu ay içerisinde Cumhurbaşkanı, Dışişleri ve Milli Savunma Bakanlarının, 60. kuruluş yılını da kutlamakta olan NATO Zirvesi'ne katıldıklarını anımsatan Başbakan Erdoğan, Almanya ve Fransa'nın ev sahipliğini ortaklaşa üstlendiği bu zirvenin, Türkiye'nin hassasiyetlerini ve itirazlarını açıkça dile getirdiği bir toplantı olduğunu söyledi.

Dünya barışı için faaliyet gösteren NATO'nun yıpratılmaması ne kadar önemliyse, bugüne kadar bu teşkilatın faaliyetlerinde fedakarca roller üstlenen Türkiye'nin hassasiyetlerinin ifade edilmesinin de o kadar önemli olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

''Yapılan birtakım spekülasyonların aksine, NATO zirvesinde, Türkiye'nin, muhataplarına meramını en iyi şekilde anlattığından, özellikle terörle mücadele konusundaki kimi yanlışlıkları ve ihmalleri görünür hale getirdiğinden şüphe duymuyoruz.

NATO zirvesinin hemen ardından yine yoğun bir programla Türkiye'ye döndük. Bu defa Türkiye'nin ev sahipliğinde bizim çok önem verdiğimiz bir başka önemli zirve İstanbul'da toplanıyordu. İspanya ile birlikte eş başkanlığını yürüttüğümüz Medeniyetler İttifakı'nın 2. Forumu'na katılmak üzere birçok ülke lideri ve temsilcisini İstanbul'da misafir etmekten onur ve mutluluk duyduk.

İstanbul'un Medeniyetler İttifakı fikriyle özdeşleşen atmosferi içinde liderler arasında dünya barışı adına çok değerli temaslar gerçekleştirildi. Ülkeler arasında yakınlaşmalar yaşandı.

Bu süreçte İspanya ile zirve toplantılarının da ilkini gerçekleştirme imkanı bulduk, ilgili bakanlarımız bir araya gelerek müzakereleri sürdürdüler ve en son da imzalar atılarak bu müzakereler karara bağlandı. Bu buluşma vesilesiyle İstanbul'dan dünyaya, dünya barışı ve insanlığın esenliği adına çok güzel mesajlar verildi, bundan da ayrı bir gurur ve mutluluk duyduk.''

-OBAMA'NIN TÜRKİYE ZİYARETİ-

Aynı günlerde dünya kamuoyunun merakla izlediği Amerika Birleşik Devletleri'nin yeni Başkanı Barack Hüseyin Obama'nın da Türkiye'ye bir ziyarette bulunduğunu anımsatan Başbakan Erdoğan, ''Bu ziyaret vesilesiyle Türkiye bir kere daha dünyanın gözlerini çevirdiği bir ilgi merkezi haline geldi'' dedi.

Erdoğan, şöyle konuştu:

''Ülkemizde bulunduğu süre içinde bu beklentileri doğrulayan barışçı ve uzlaşmadan yana mesajlarıyla hem milletimizde, hem dünyada olumlu izlenimler bıraktı.

Gerek Sayın Cumhurbaşkanımızla yaptığı görüşmede, gerek TBMM'de yaptığı konuşmada, gerekse benimle bir aradayken son derece yapıcı değerlendirmelerde bulundu.

Biz de bu değerlendirmelerden hareketle, dünyanın, barışa savaşlardan, dostluklara düşmanlıklardan daha çok değer veren bir dünya olması gerektiğini, Türkiye olarak, bu süreci bütün gücümüzle destekleyeceğimizi bir kere daha teyit ettik. Ancak Türkiye'nin gösterdiği bu hassasiyetin iyi algılanmadığına da zaman zaman şahit oluyoruz.

1915 olaylarıyla ilgili açıklamalar gerçeği yansıtmayan kabul edilemez bir tarih yorumuydu. Zira açıklama metni, olayların bir bölümünü tek yanlı ve ağır bir yorumla değerlendiren mahiyette kaleme alınmıştı.

Tarihe ve tarihçilere bırakılması gereken böyle hassas bir konunun, sürekli politik malzeme olarak kullanılması, her yıl lobilerin istismar meselesi haline getirilmesi, halklar ve ülkeler arasındaki ilişkilerin normalleşmesini de engelliyor.

Türkiye olarak, 1915'te yaşanmış olayların tarihçiler tarafından bütün boyutlarıyla incelenmesi ve gerçeğin açığa çıkarılması için her zaman samimi gayret içinde olduk.''

Ortak tarih komisyonu kurulması gibi iyi niyetli önerilerin karşılık bulmadığına işaret eden Başbakan Erdoğan, ''Her zaman geçmişe takılıp kalmak yerine, geleceğe odaklanmamız gerektiğini vurguladık. Siyasetçilerin görevi, 'geçmişi ön yargılarla yargılamak değil, geleceği barış üzerine kurmaktır' dedik. Bugün de aynı şeyi bir kere daha söylüyoruz'' dedi.

-ALMANYA ZİYARETİ-

Nisan ayındaki diplomatik temasların, bunlarla da sınırlı olmadığını belirten Erdoğan, 18-19 Nisan tarihlerinde yaptığı Almanya seyahatinde, orada faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri ve iş adamları ile bir araya geldiklerini anımsattı.

Hem kendilerinin görüş ve şikayetlerini dinleme, hem de kendi fikirlerini oradaki insanlarla paylaşma imkanı bulduğunu anlatan Erdoğan, yine bu seyahatte, uluslararası medya temsilcilerinin de bulunduğu bir kahvaltıda basın mensupları ile bir araya geldiğini, ayrıca Almanya'nın bundan önceki Şansölyesi Schröder'in davetine katıldığını kaydetti.

Erdoğan, Schröder'le de yine onun geçmiş tecrübesiyle bugünü ve yarınları değerlendirme fırsatını bulduğunu belirtti.

Bu arada, İsveç Başbakanı'nın Türkiye'de ağırladığını belirten Erdoğan, ''Bildiğiniz gibi önümüzdeki dönem Avrupa Birliği'nin, evet, başkanlığını İsveç üstlenecek ve şimdiden gelecek dönemin hazırlık görüşmelerini yapma fırsatını bulduk'' dedi.

-ERMENİSTAN İLE İLİŞKİLER-

Lübnan Cumhurbaşkanı'nı, Finlandiya Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı'nı da Türkiye'de ağırlama onurunu yaşadıklarını anlatan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bildiğiniz gibi Nisan ayında diplomasi gündemimizin önemli bir maddesi de Ermenistan'la sürdürdüğümüz ve iki ülke arasındaki ilişkileri normalleştirmeye dönük bazı temaslar oldu.

Maalesef bu süreçte Türkiye'nin bölge barışını hakim kılmak adına giriştiği bu çabaları yanlış değerlendirerek, Türkiye ile kardeş Azerbaycan halkı arasındaki muhabbeti zedelemeye dönük bazı girişimler oldu.

Türkiye, tarihi boyunca olduğu gibi hükümetimiz döneminde de Azerbaycan'a daima kardeşlik hukukunun gereklerine uygun bir yakınlık içinde olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti'nin Azerbaycan'a, Azerbaycan Hükümeti'ne ve halkına zarar verecek bir girişimin içinde olması mümkün değildir. Aksine Türkiye, bulunduğu her uluslararası zeminde Azerbaycan'ın hak ve menfaatlerini kendi hak ve menfaatlerinden asla ayrı tutmamış ve bütün imkanlarıyla savunmuştur.

Türkiye ile Ermenistan ilişkilerinin normalleştirilmesi yönündeki çabalar, bölgede barışın tesisi, çatışmaların yol açtığı ortak zararların giderilmesi yolundaki gayretlerdir. Bölgede güven ve istikrarın tesisini amaçlayan gayretlerdir. Bundan hiç kimsenin, en başta da Azeri kardeşlerimizin şüphesi olmaması gerekir.

Bu görüşlerimi yine bu hafta içinde misafir ettiğimiz Azerbaycan Savunma Bakanı Sayın Sefer Abiyev'e de bütün açıklığıyla ifade ettim.''

-KKTC-

Bu ay Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde de bir seçim yapıldığını anımsatan Başbakan Erdoğan, demokratik bir ortamda gerçekleşen bu seçimin, KKTC için hayırlı olmasını temenni etti.

Erdoğan, Ada'da, Türk tarafının, barışın tesisine dönük gayretlerinin, bu yeni dönemde de süreceğine, Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın başlattığı görüşmelerin aynı esas üzerinden sürdürülerek tamamlanacağına inandığını bildirdi.

Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ülkemizin gündemini ve meselelerini paylaştığımız bu beraberliğimizin sonunda bir kere daha Türkiye'nin büyüklüğüne ve aydınlık geleceğine inancımı yinelemek istiyorum. 

Bu umut ve heyecanı canlı tutmak hepimizin görevi.

Zorlukları aşmak ve daha güzel günlere ulaşmak için hepimiz ortak bir duyguda buluşmak, aynı memleket sevdasıyla donanmak mecburiyetindeyiz. Çünkü bu ülke hepimizin ve başka Türkiye de yok. Ben Türkiye'nin, şartlar ne olursa olsun büyük medeniyet hedeflerine ulaşacağına gönülden inanıyorum. Sizlerden ricam, bu büyük hedefe, benimle birlikte inanmanızdır.''

-1 MAYIS-

Yarının 1 Mayıs olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

''Biliyorsunuz geçen yıl Emek ve Dayanışma Günü olarak ilan ettiğimiz 1 Mayıs'ın, aynı zamanda resmi tatil olmasını öngören hükümet tasarısı da Meclisimizce kabul edildi ve Cumhurbaşkanımız tarafından da onandı. Başta işçi, memur ve emekçi kardeşlerim olmak üzere, bütün milletimizin Emek ve Dayanışma Günü'nü kutluyorum.

Allah Türkiye'nin yolunu ve bahtını açık etsin. Kardeşlik, barış duygularıyla sözlerime son veriyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.''

Perde Arkası Haberleri