Eski MHP'li milletvekilleri ile 12 Eylül darbesinin ardından cezaevinde işkencelere maruz kalan ülkücülerin anayasa paketini desteklemesine kızan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, bu kişileri 'kendinden menkul zavallılar' olarak nitelendirmesine ülkücülerden tepki geldi.
Bahçeli'nin "Biz, kendine eski ülkücü veya eski MHP'li diyerek, gittikleri yerin bir türlü yenisi olamayıp, itibarını bile hâlâ bu kutlu hareketin eskisi ve müsveddesi olmakla övünenlerin tuzaklarına düşemeyiz." açıklamasılarına ülkücüler tepki gösterdi. Açıklamaların kendisini üzdüğünü vurgulayan Yusufiyeli Ülkücüler Derneği Başkanı Hasan İlter, "Benim çektiğim acıların, işkencelerin, gördüğüm maddi manevi baskıların hesabını kim verecek?" diye sordu. Ökkeş Şendiller ise, “Müsvedde ifadesini Bahçeli'ye iade ediyorum” dedi.
Balıkesir Ülkücüler davasında yargılanıp 12 yıl hapis yatan Ahmet Ulu, Bahçeli'ye şöyle cevap verdi: "MHP Genel Başkanı'nın, ülkücüleri eski ve yeni gibi bir ayrıma tâbi tutması üzücü. Söyleyecek çok sözümüz var. O bir söylerse, biz on bir söyleriz. Biz parti taassubundan ziyade, ülke menfaatlerini gözönünde tutuyoruz. Kime yarar veya kime yaramaz diye bağnaz bir düşüncede değiliz. Geri adım atacak insanlar da zaten olmadık. Doğru bildiğimiz yolumuza devam edeceğiz."
12 Eylül askerî darbesi sürecinde idamla yargılanan ve Mamak Cezaevi'nde yatan Ömer Türer, çileyi çekenin kendileri olduğunu vurguladı. Türer, şunları kaydetti: "Sayın Bahçeli, cezaevinde yatmadı ki. Bahçeli'nin bu sözlerinden utanıyorum. Bir ülkücü, bir ülkücüye bunları nasıl söyler? Bir ülkücü olarak MHP'nin tutumundan vicdan azabı çekiyorum. Yıllarımızı verdik. Biz ülkücüyüz diyen MHP'nin genel başkanı ve yardımcıları, bize dil uzatanlar, geçmişteki sermayemizi tüketiyor. Bizim sermayemizin üzerinde oturuyorlar. Söylediklerini aynen kendisine iade ediyorum."
Cihan Haber Ajansı'na konuşan İlter, cezaevinde kalan ülkücüler olarak 'Geçici 15. maddenin mutlaka kaldırılmasını istediklerini vurguladı. Geçici maddenin yerine '12 Eylül mahkemelerinden verilmiş bütün kararların yok sayılması' hükmünün konulmasını da isteyen İlter, bu hüküm konulduğunda cezaevinde yatmış olan sağdan, soldan, bütün kesimlerden binlerce insanın haklarını arama yoluna gidebileceğini belirtti.
Türkiye mahkemelerinden alınacak 'tatmin edici olmayan sonuç' nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemeleri'ne başvurulabileceğini dile getiren İlter, "Yüklü miktarlarda tazminat elde etme hakkı elde edecekler. Hiç olmazsa bu şekilde çekmiş oldukları işkence, baskı ve zulümlerin, yıllarca ödedikleri hürriyet bedellerin karşılığını almış olacaklarını düşünüyorum." dedi.
Çok uzun yıllar cezaevinde yatmış insanlar olduklarını, ateşin düştüğü yeri yaktığını anlatan İlter, 11 yıl çeşitli cezaevlerinde yattığını ve 65 gün ayakta aç ve susuz kalmak suretiyle işkence gördüğünü söyledi.
Cezaevlerinde maddi, manevi, psikolojik akıl almaz işkencelere uğradıklarını kaydeden İlter, şöyle devam etti: "Annelerimiz, kardeşlerimiz, dışarıda sürüm sürüm süründürdüler. Bizler içerde ceza çektik, ailelerimiz dışarıda ceza çektik. Ateş düştüğü yeri yakar. Sadece ülkücüler bu cezayı çekmedi. Toplumun bütün kesimlerinden insanlarda paylarına düşün miktarda çeşitli şekillerde eza ve cefa gördüler. 11 yıl cezaevinde yattıktan sonra, uğramış olduğum haksızlıkları bir şekilde bertaraf etmek amacıyla cezaevinde, dışarıda liseyi bitirme imtihanlarına girdim ve liseyi bitirdim, Daha sonra hukuk fakültesini bitirdim, avukatlığa başladım. Bunu neden yaptım; cezaevinde akıl almaz şekillerde haksızlığa, hukuksuzluğa uğrayan insanları gördükçe, bizzat kendime yapılanları gördükçe, bunun ancak ve ancak hukuk yoluyla bertaraf edilebileceğini anladığım için yaptım ve bugünlere de geldim."
KİMSE ARAYIP SORMADI
1991 yılında cezaevinden çıktıktan sonra çeşitli vesilelerle basında şahsi başarısını gösteren haberler çıktığını hatırlatan İlter, ama hiçbir zaman kendi camiasından tek bir kişinin arayarak tebrik dahi etmediğini vurguladı.
MHP lideri Bahçeli'nin ya da bir partilinin açıklamalar çıktıktan sonra kendisini arayıp niyetini neden sormadığını ifade eden İlter, "Ülkücü hareketin, övünmek için söylemiyorum, şerefiyim. Şeref duyulacak bir insanıyım. Hal böyle iken ülkücü hareketin hamiliğini yapan, ülkücü hareketin başında bulunan bir partinin lideri tarafından, yaptığım açıklamaların yanlış anlaşılarak 'kendinden menkul insanlar' diyerek aşağılanmam beni son derece üzüntüye sevk etti. Ben 15 yaşından beri ülkücüyüm, 15 yaşından 52 yaşına kadar hiçbir partinin, grubun, zümrenin, cemaatin organik bağı olmadım. Şimdi de öyleyim, geçmişte de öyleydim. Hiçkimse çıkıp da 'bu bizim partimizdendir, bu bize şöyle böyle hizmet etmiştir' diyemez." diye konuştu.
Önlerine 12 Eylül darbesiyle milleti inim inim inleten darbecilerin yargılanması ve geçici 15. maddenin kaldırılma fırsatı çıktığını anlatan İlter, bu fırsatı ülkücüler olarak değerlendirmelerin işlerine geldiğini belirtti.
"İşkenceleri biz gördük, çileleri biz çektik, bizim annelerimiz ağladı. Biz yıllarımızı verdik cezaevlerinde. Hal böyle iken biz, bir takım insanlar istemiyor diye oturup sesimizi çıkartmayalım mı?" diye soran İlter, "Bu işkencelerin hesabını sormayalım mı, bedelini ödediğimiz hürriyetlerin bedelini istemeyelim mi? Benim çektiğim acıların, işkencelerin, benim gördüğüm maddi, manevi baskıların hesabını kim verecek? Benim annelerimin gözyaşlarının hesabını kim verecek. Yıllarca cezaevine taşınan annelerin, bacıların, kardeşlerin, ihtiyar ninelerin, dedelerin hesabını kim verecek? Bu hesabı sormayalım mı? Biz sadece Milliyetçi Hareket Partisi'nden değil, bütün partilerden hiç olmazsa geçici 15. maddenin kaldırılmasına destek vermesini talep ettik. Bundan tabi daha ne olabilir ki. Başka bir şey istemiyoruz. Bizim gayemiz, geçici 15. maddenin kaldırılıp yerine 12 Eylül mahkemeleri tarafından verilmiş bütün kararların yok sayılmasından ibaret. Böyle bir düzenleme istiyoruz. Bizim HSYK ile seçim barajının düşürülmesiyle başka sebeplerle alışverişimiz yok. Bunu istemek en tabi hakkımız." şeklinde konuştu.
ÇOCUĞUNA BAHÇELİ'NİN ADINI KOYDU
Bahçeli'nin diğer maddeler olmasa bile en azından geçici 15. maddenin kaldırılmasına destek vermesi gerektiğini vurgulayan İlter, erkek çocuğuna Bahçeli'nin adını vermesini ise şöyle anlattı: "Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in vefatından sonra sayın Devlet Bahçeli'nin MHP Genel Başkanlığı'na aday olmasından hemen sonra ikinci çocuğum dünya geldi. O sırada genel başkanlık seçiminde Bahçeli'nin ileri gitmesi için sürekli çalışmalar yapıyordum. Arkadaşlarımı arıyordum. Devlet Bahçeli'nin seçilmesinin ülkücü camia için çok hayırlı olacağı yönünde propaganda yapıyordum. İsminin ne konulması şeklinde eşimle konuşmaktayken benim ezelden beri aklımda olan Abdulkerim Saltuk Buğrahan ismi aklıma geldi. Fakat daha önce Abdulkerim isminin vefat eden bir yeğenime vermiş olmam nedeniyle bu ismi vermek doğru olmaz diye düşündüm. İsmini Muhammed Saltuk Buğrahan koymak istedim. Annesi de 'Devlet Bahçeli'nin ismini koyalım, çok yakışır, genel başkanlık geçimlerinde de önde gözüküyor, büyük ihtimalle seçilecektir, ismi Devlet olsun' dedi. Ben de çok uygun gördüm ve ismini Muhammed Devlet Saltuk Buğrahan olarak koydum. Şu anda ismi nüfus cüzdanında aynı şekilde yazmaktadır."
Bahçeli'nin böyle bir açıklama yapmasını yadırgadığını belirten Ökkeş Şendiller ise, "Müsvedde ifadesini Devlet Bahçeli'ye aynen iade ediyorum. Bizim ülkücülüğümüz iman ve yürek meselesidir. Dolayısıyla ülkücülüğümüzü kimsenin eline bırakmayacak kadar şahsiyetli insanlarız." dedi.
Devlet Bahçeli'nin deklarasyonu okumadığını ve imzalayan isimlere bakmadığını ileri süren Şendiller, deklarasyonda eski ülkücü eski MHP'li ifadelerinin olmadığını da hatırlattı. Şendiler, "Sayın Bahçeli kendisini ülkücülerin ve MHP'lilerin tescil makamında görme alışkanlığından bir an önce vazgeçmelidir." şeklinde konuştu.
Şendiller ayrıca deklarasyon yayınlamalarındaki ana sebebin 12 Eylül darbesine ve diğer darbelere tepkilerini ortaya koymak olduğunu hatırlattı ve sivil anayasa taleplerini dile getirerek sözlerinin arkasında olduğunu vurguladı.