Ülkücüler davaya hazır

Ülkücü Başkan: İşkence gördüm, 13 Eylül tarihli şikayet dilekçem hazır

13 EYLÜL TARİHLİ ŞİKAYET DİLEKÇEM HAZIR

Yusufiyeli Ülkücüler Derneği Başkanı Hasan İlter, 1980 darbesinin en soğuk yüzünü görenlerden biri. Çıkarılan kardeş kavgasında sekiz kurşunla ağır yaralandı. Darbeciler tarafından tutuklanarak 11 yıl hapis yattı. Darbe sonrası cezaevine giren arkadaşlarını savunmak için hapiste üniversite sınavlarına hazırlanarak hukuk fakültesini kazandı. Zor durumdaki dava arkadaşlarına avukat olarak yardım eden İlter'le 12 Eylül'de yapılacak anayasa referandumuna ilişkin bir söyleşi gerçekleştirdik.

12 Eylül sürecinin mağdurlarındansınız, 8 kurşun yediniz, yılmadınız, liseyi cezaevinde bitirdiniz ve 1989 yılında cezaevinden girdiğiniz imtihanla Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni kazandınız. Şimdi avukat kimliğiniz ile 15. madde devre dışı kalınca hesap soracak mısınız?

Kendime, ülkücü arkadaşlarıma ve aileme yapılan zulümlerin, işkencelerin ve her türlü baskının hesabını elbette soracağım. 13 Eylül 2010 tarihli şikayet dilekçem hazırdır. Allah kısmet eder de referandum sonucundan "EVET" çıkarsa -ki evet çıkacağından zerre kadar kuşkum yoktur- ilk işim 13 Eylül 2010 pazartesi günü bu dilekçeyi Cumhuriyet Savcılığına vermek olacaktır. Zira; darbeciler 12 Eylül öncesinde planlı, programlı ve sistematik bir şekilde memleket meselelerine duyarlı toplumun her kesiminden 15-25 yaş arasındaki gençleri birbirlerine kışkırtmak suretiyle kaos ortamı oluşturmuşlar, sol görüşten insanlara 'Faşist Türkeş ihtilal yapacak, solcuları imha edecek', sağ görüşten insanlara da 'Türkiye'de komünist bir ihtilal gerçekleştirilecek, din, namus, memleket elden gidecek, vatan komünist boyunduruk altına girecek' şeklinde 5. kol faaliyetleri yürüterek önceden planlamış oldukları darbenin altyapısını oluşturmuşlardır. Aradan yıllar geçtikten sonra bütün bu yapılanlar, darbecilerin bizzat ağızlarından dökülen itiraflarla, ortaya çıkan belgelerle, hatıratlarla, yabancı ülkelerin gizli servislerinin birtakım belgeleri açıklamalarıyla su götürmez bir gerçek olarak tamamen ortaya çıkmış bulunmaktadır. 12 Eylül öncesinde ülkenin memleket meselelerine duyarlı gençlerini belli bir plan ve program dahilinde birbirlerine düşüren darbeciler, 12 Eylül darbesinin yapılmasından hemen sonra da aynı gençleri cezaevlerine doldurmak ve insanın aklına ve hayaline gelmeyecek surette çeşitli sistematik işkencelerden geçirmek, onlarca suçsuz günahsız insanı darağaçlarında katletmek, yüzlerce insanı işkencelerle öldürmek, binlerce insanın sakat bırakılmasına, akli dengesinin kaybettirilmesine, yüz binlerce insanın psikolojik travmalar yaşattırılmasına sebep olmak suretiyle en büyük zulümleri yapmışlar, dünyanın ünlü zalimleri listesinin en üst sıralarına isimlerini şerefsizce yazdırmışlardır. Bütün bu sebeplerden dolayı elbette ki hesap soracağım.

Darbe döneminde ülkücülerin işkencehanelerde nasıl mağdur edildiğini biliyoruz. Peki buna rağmen MHP neden 12 Eylül ile hesaplaşmıyor? 'Evet' cephesinde yer alan ülkücülerin MHP tarafından 'ihanet' ile suçlanmasını nasıl karşılıyorsunuz?

Rahmetli Başbuğumuzun ahirete intikalinden sonra bin bir umutlarla ve büyük beklentilerle seçtiğimiz Devlet Bahçeli yönetiminde ülkücü ve milliyetçi tabanın, ülke gerçeklerinin, bu ülkenin milli ve manevi değerlerinin, tam aksine politikalar üretmiş, partinin karar mekanizmaları, ülkücü ve milliyetçi tabanın değerlerine, görüşlerine ve düşüncelerine zıt insanlar tarafından ele geçirilmiştir. Partinin karar mekanizmalarını ele geçiren bu kişiler, masa başında ülkücü ve milliyetçi tabanın görüş ve düşüncelerine ters birtakım kararlar almakta ve bu kararları milliyetçi, ülkücü tabana dayatmaktadırlar. Bütün bu olan bitenlerden haberdar olan, her konuda kendini yetiştirmiş ve her biri hem siyasette hem de kendi işinde uzman, her biri binlerce kişiyi etkileme yeteneğinde, gerçek ülkücü ve milliyetçi, partisinin gidişatından rahatsız. 35-40 yılını ülkesi ve milleti için, Nizamı-Alem ve İ'layı Kelimetullah için feda eden ülkü devleri bu dayatma ve partiyi eritme politikalarına karşı durunca, MHP tavanı, koltuklarının altlarından kayabileceği endişesiyle bu insanlara ateş püskürmekte ve olmadık iftira ve karalamalara muhatap olmaktadırlar. MHP, maalesef bizlere karşı Milliyetçi Hakaret Partisi gibi davranmaktadır. Bir partinin var oluş sebebi olan, bizim çalışmalarımız ve gayretlerimiz neticesinde başbakan olan, bakan olan, milletvekili olan hasılı bizim omuzlarımıza basarak bir yerlere ulaşan kişilerin bizim gibi insanlara karşı böylesine hakaretlerde bulunmasını başka bir şekilde açıklamak mümkün olmamaktadır. Hallacı Mansur'a izafe edilen meşhur bir söz vardır "Dostun gülü düşmanın güllesinden ağır geliyor" diye. Ne acıdır ki bırakın gül atmayı bizim gibi nadide insanlara gülleler atmakta, ellerinden gelse bir kaşık suda boğmak istemektedirler. Ancak artık insanlarımız uykudan uyanmışlardır. Kimin ne yaptığını, kimin ne yapmadığını çok iyi bilmektedirler. Güneş balçıkla sıvanamaz. Milliyetçi Hareket Partisi, vesayetçilerin safında yer almaktan kurtulmadıkça, darbecilerin tarafını tutmaktan sıyrılmadıkça, Cumhuriyet Halk Partisi'nin dümen suyundan çıkmadıkça, bu ülkenin ve bu milletin milli ve manevi değerleriyle tekrar ve daha güçlü olarak buluşmadıkça üzülerek beyan etmekteyiz ki eriyip gitmektedir. Birileri bu yok oluş sürecine yeter artık dur demelidir. Bugünkü MHP'nin 12 Eylül'le hesaplaşması mümkün değildir. Bugünkü MHP yöneticilerinin böyle bir dertleri ve endişeleri yoktur. Tuzları kurudur. Bizim gibi insanlar onlar için üç beş cezaevi kaçkını, çapulculardan ibarettir. Böyle bir zihniyetin 12 Eylül'le, 27 Mayıs'la, 28 Şubat'la, 27 Nisan'la hesaplaşmak gibi bir niyetinin olduğunu düşünmek veya böyle bir beklenti içerisine girmek çok safdillik olur.

Hukukçu kimliğiniz ile anayasa değişiklik paketini nasıl değerlendiriyorsunuz? Ülkücü camiayı ve gerçek milliyetçileri rahatsız edecek bir değişiklik söz konusu mu?

Anayasa değişiklik paketi içerisinde bulunan bütün maddeler bu ülkenin, bu milletin faydasına, demokrasinin gelişmesine, insan hak ve hürriyetlerinin artmasına, vesayet sisteminin zayıflatılmasına, darbe heveslilerinin, heveslerinin kursaklarında kalmasına, 60 yıldır belirli bir zihniyetin elinde bulunan ve belirli bir siyasetin emrinde çalışan siyasallaşmış bir yargının siyasi bağlarından kurtulmasına sebep olacak hükümlerden ibarettir. Objektif olarak bakıldığında halkoyuna sunulan hiçbir anayasa değişiklik maddesinin reddedilmesi mümkün değildir. Değişiklik paketine karşı çıkanlar birtakım subjektif değerlendirmelerle karşı çıkmaktadırlar. Değişiklik paketine karşı çıkanların en güvendiği Anayasa Mahkemesi dahi bu yapılan değişikliklerin Anayasaya uygun olduğuna karar vermişken, hayır cephesinde bulunanların bütün reddiyatları havada kalacak iddialar olduğunu her insanın bilmesi gerekir. Anayasada yapılacak olan değişikliklerin hiçbiri ülkenin milli ve manevi değerlerinin savunucuları olan ülkücü hareketin görüş ve düşüncelerine aykırı değildir. Yapılan değişikliklerin sadece CHP yi rahatsız etmesi gerekirken diğer partilerin rahatsız olmalarına anlam vermek mümkün değildir.

Son olarak eklemek istedikleriniz?

Son olarak, her türlü darbelere, işkencelere, zulümlere, son vermek için, darbecilerden, işkencecilerden, katillerden hesap sormak için, vesayet sisteminin son bulması için, darbe heveslilerinin, heveslerinin kursağında kalması için, ülke düşmanları için kullanılması gereken silahların, ülkenin masum vatandaşlarına yöneltilmemesi için, Türkiye Cumhuriyetini çağlar üzerinden sıçratarak muasır medeniyetlerin zirvesine taşıyacak kapıyı aralamak için, mutlu, huzurlu ve müreffeh bir Türkiye için, çocuklarımızın geleceği için, ilahi bir tesadüf olduğuna inandığımız 12 Eylül darbenin 30. yılında yine bir 12 Eylül'de anayasa değişikliği ile ilgili yapılacak halkoylamasında darbeden en çok mağdur olan YUSUFİYELİ ÜLKÜCÜLER OLARAK "EVET" DİYECEĞİMİZİ kamuoyuna ilan ediyoruz.

Başak Medya Ajans

Özel Röportajlar Haberleri