Konferans serisini, Baykal'ın yerine seçilir seçilmez Kemal Kılıçdaroğlu, Önder Sav'ın itirazına rağmen başlattı. Van Konferansı'nı, Kılıçdaroğlu'nun kurucu üyesi çıktığı TESEV'in Yönetim Kurulu Üyesi Oğuz Babüroğlu yönetti.
ABD'li spekülatör George Soros'un maddi olarak desteklediği TESEV'ci Babüroğlu yönetiminde şu kararlar alındı:
"Anayasa'da vatandaşlık tanımı yapılsın ve etnik vurgulara yer verilmesin. Ana dilde eğitim serbest bırakılsın."
"Silahlar sussun. (Öcalan'ı da kapsayacak) Bir genel af çıkarılsın. Hakikatleri araştırma komisyonu kurulsun."
Muhalifler, bu talepleri, "Parti nereye götürülüyor? Kılıçdaroğlu, bunlara açıklama getirsin" diye değerlendirdi.
Takvim Gazetesi'nden Emin Pazarcı'nın yazısı...
Kemal Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkan Koltuğu'na oturması ile birlikte CHP'de çok şey değişti. İddialar iddiaları kovalıyor.
Skandallar birbirini izliyor. CHP kendi içinde büyük dalgalanmalar yaşıyor. Şimdi de CHP'deki "Van Skandalı" ortaya çıktı...
İşte olayın hikâyesi:
Kılıçdaroğlu, CHP'ye Genel Başkan olur olmaz "Arama Toplantıları" düzenlemeye başladı.
Umut Oran'ın öncülüğünde ilki İstanbul Swissotel'de yapıldı. Toplantıya katılan Önder Sav, Kemal Anadol, Hakkı Suha Okay, Akif Hamzaçebi, Muharrem İnce, Haluk Koç gibi isimlerin son anda haberleri oldu.
Ortada CHP'nin alışık olmadığı bir tablo vardı. Toplantıyı Sabancı Üniversitesi'nden Oğuz Babüroğlu yönetiyordu. Herkesin yakasına ilk isminin yazıldığı bir kart takılmıştı.
Ayrıca, bütün partililerden hiyerarşiyi bırakıp birbirine ilk adı ile hitap etmesi isteniyordu.
İlginçtir, davetlilerin büyük bölümü CHP ile ilgisi olmayan, CHP'yi "tutuculukla" suçlayan, eleştirisel bakan, sivri ve aykırı isimlerden oluşuyordu. Bu yüzden de zaman zaman tartışmalar çıktı. Kemal Anadol ve Muharrem İnce gibi parti yöneticileri, konuşmacılara sık sık tepki gösterdiler. Kemal Kılıçdaroğlu da "müdahale etmeyin" diye uyardı.
En sert tepkiyi ise Önder Sav koydu:
- Bu "arama konferansı" adı da nereden çıktı? CHP neyi arıyor diye sorarlar. Böyle isim olmaz.
Toplantı yapıldı, ama Kılıçdaroğlu dışındaki parti yöneticilerinin tepkileri ve müdahaleleri yüzünden bir sonuç çıkmadı. Hemen ekleyelim: O günlerde Kılıçdaroğlu'nun TESEV'in kurucu üyesi olduğunu kimse bilmiyordu. Ayrıca, toplantıyı yöneten Oğuz Babüroğlu'nun da ABD'li ünlü spekülatör George Soros'tan para alan TESEV'in yönetim kurulu üyesi olduğundan herkes habersizdi. Bu yüzden de olup bitenler pek fazla yadırganmadı.
İlginçtir, o gün Swissotel'de CHP'yi savunan pek çok isim tasfiye edildi. CHP politikalarını yerden yere vuranlar ise sonradan milletvekili ve parti yöneticisi oldu.
Şimdi gelelim asıl bombaya: Kılıçdaroğlu baktı ki Kemal Anadol, Hakkı Suha Okay, Haluk Koç ve Önder Sav gibi isimlerle "Arama Toplantısı" yapılamıyor. Bu toplantıları onlardan habersiz sürdürdü.
Bir sonraki toplantı Van'da yapıldı.
Toplantının yöneticisi, yine TESEV'in yönetim kurulu üyesi Oğuz Babüroğluydu.
Ve bu toplantıda pek çok CHP'linin tüylerini diken diken edecek kararlar alındı:
BDP gibi "yeni bir anayasal vatandaşlık tanımı" istendi.
Yeni anayasada "etnik vurgulara yer verilmemesi" toplantı zaptına geçti. Bir başka ifade ile Anayasa'daki "Türk" tanımının çıkarılmasından yana tavır konuldu.
Ana dilde eğitim kararı alındı.
CHP'nin kamuoyuna yaptığı açıklamalarda tam tersini söylediği "Kürtçenin okullarda seçmeli dil olarak okutulmasından" yana tavır belirlendi.
Orta öğretimde seçmeli olarak "Kürt edebiyatı" ve "Kürt derslerinin" konulması istendi.
Silahların susması ifadesi tutanaklara geçti. Böylece terör örgütü PKK ile Türk Silahlı Kuvvetleri aynı kefeye konulmuş oldu.
Genel Af talebinin altı çizildi. (Abdullah Öcalan dahil bütün PKK'lıların serbest bırakılmasına yol açabilecek bir ifade toplantı tutanağında yer aldı.)
Bölgede politika yapan herhangi bir siyasi partiyi ya da grubu hedef almama kararı çıktı. (BDP ile çekişmeme yönünde bir eğilim belirlendi.)
BDP'nin ortaya attığı "Hakikatleri Araştırma Komisyonu" kurulması benimsendi.
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın kabulü yönünde alınan karar zapta geçirildi.
Vesaire, vesaire... Kılıçdaroğlu'nun da katıldığı CHP'nin "Van Arama Toplantısı"nda tutanağa geçirilen bu ifadeler kamuoyundan saklandı. Toplantıya katılmayan parti yöneticileri ile paylaşılmadı.
Nihayet sır gibi saklanan bu tutanak ortaya çıktı. CHP de alabildiğine karıştı.
Parti içindeki Kılıçdaroğlu muhalifleri doğal olarak soruyorlar:
- Parti nereye götürülmek isteniyor?
Bizim uğruna bir ömür boyu mücadele ettiğimiz CHP bu değil. Kılıçdaroğlu'ndan Van toplantısında alınan bu kararlara açıklama getirmesini bekliyoruz.
Gerçekten de gelinen bu noktada Kılıçdaroğlu'nun bir açıklama yapması gerekiyor. "Yeni CHP" derken Van toplantısında alınan kararlar doğrultusunda siyaset yapan bir CHP'yi mi kastediyor?
Ortada iki farklı CHP var. Kılıçdaroğlu'nun gerçekte hangisinden yana olduğunu bilmek herkesin hakkı!