Eski Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Türkiye’nin “ortak tarihçi komisyonu kurulması” teklifinin hiçbir zaman Ermenistan ve diaspora tarafından kabul edilmeyeceğini söyledi. Halaçoğlu, “Rusya arşivlerinden ABD arşivlerine, Fransa arşivlerinden İngiliz arşivlerine kadar konuyla ilgili bütün arşivlere girdim. Şunu söyleyebilirim ki; elimizdeki belgelere göre Ermenistan asla “ortak tarihçi komisyonuna” evet deme cesaretini gösteremez” dedi.
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu Bayburt Üniversitesi’nin davetlisi olarak geldiği Bayburt’ta Şair Zihni Kültür Merkezi’nde, “Kafkasya Politikaları, Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan İlişkileri” konulu bir konferans verdi. Konferans konusunun “Kafkasya” olmasına rağmen Orta Doğu’daki son gelişmelerin Kafkasya politikalarından ayrı düşünülemeyeceğini ifade eden Halaçoğlu, tarihin her döneminde siyasi gibi görünen olayların temelinde aslında ekonomik çıkarların yattığını söyledi.
“Türkler 7 bin yıldır Anadolu’da”
Anadolu’nun, kavimlerin geçiş noktası olması ve insanların yaşamasına elverişli coğrafya olması sebebiyle çok değerli olduğunu ve bundan dolayı birçok medeniyetin kurulduğunu söyleyen Halaçoğlu, Türklerin Anadolu’ya gelişinin MÖ 5000 dolaylarında olduğunu ifade etti. Türklerin insani yönetim şeklinin tüm dünyanın ufkunu açtığını söyleyen Halaçoğlu, geçmişini iyi bilmeyenlerin bugünü iyi tahlil edemeyeceğini söyledi. Sevr haritasını üzerinden bilgiler veren Halaçoğlu, bugünü değerlendirebilmek ve analiz edebilmek için, bu topraklar üzerinde daha önce oynanan oyunları anlamak gerektiğini söyledi.
Büyük devletlerin stratejilerini uzun vadelere göre yaptıklarını anlatan Halaçoğlu şöyle devam etti;
“Günümüzde meydana gelen olayların temelinde çok eskiye dayanan planlamalar vardır. ABD Stratejik Araştırmalar Merkezi daha 1970 yılında SSCB’nin dağılacağı ve Türkî Cumhuriyetlerin dil ve din birliği ile büyük bir ortaklık kurabileceği öngörüsü yapmıştı. Dağılmadan önce SSCB ekonomisi çok kötü durumdaydı ve dağılmayla birlikte SSCB’nin sırtından büyük bir yük kalktı. Hemen ardından ABD’nin 1991’de Irak’a savaş açmasıyla yükselen petrol fiyatları yeni Rusya’yı ekonomik olarak rahatlattı. Tarihte bazı olaylar vardır ki bunlar kırılma noktasıdır. Hiç farkın varmadan siz bir başka olayı tetiklersiniz. ABD’nin Irak savaşı Orta Doğu’nun tarihinde büyük bir değişimi beraberinde getirmiştir.”
“Dünya nüfusunun yüzde 11’i petrolün yarısını tüketiyor”
ABD ve AB’nin nüfusunun, dünya nüfusunun yüzde 11’ini oluşturduğunu ancak dünya petrollerinin yarısını tükettiğini ifade eden Halaçoğlu, “İşte bu sebepten dolayı bu ülkeler şöyle düşünüyor; ben dünya petrollerinin yarısını tüketiyorsam, dünya ekonomisinde benim gidişatımı değiştirecek bir takım unsurları da ortadan kaldırmam gerekir.” dedi.
Halaçoğlu, Avrupanın sömürgelerini kaybettikten sonra ekonomik sıkıntıya girdiğini ve hammadde sağlayamayınca da üretimi Çin’e kaydırdığını, fakat bu sefer de Çin ekonomisini şahlandırdıklarını anlattı.
İslam dünyasında genel anlamıyla düşünüldüğünde diktaya yönelik yönetim silsilesi görüldüğünü, bu yönetimlerin işbirliği yaptıkları ülkelerinse ABD ve Avrupa ülkeleri olduğunun altını çizen Halaçoğlu bunun nedeninin, o devletlerin yönetiminin ABD ve Avrupa ülkelerinin o anki çıkarlarına uygun gelmesinden kaynaklandığını söyleyerek “Aslında çok da demokrasi ve insan hakları düşkünü değillerdir. Yani olay tamamen yine ekonomiktir.” dedi.
1991 yılında Avrupa kaynaklı bazı Kürdistan haritalarının ortaya çıktığını kaydeden Halaçoğlu, Abdülhamid döneminde Alman mühendislere yaptırılan petrol araştırması sonuçlarına göre elde edilen petrol haritasıyla Avrupa kaynaklı Kürdistan haritalarının birebir örtüştüğünü belirtti.
Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde nükleer enerji bulunduğunu ancak İslam ülkelerinde bir tane bile nükleer enerji bulunmadığın ve Batılıların buna müsaade etmediğini ifade eden Halaçoğlu, güven konusunda ABD’nin ve Avrupa’nın atom bombası sabıkası bulunduğunu söyledi.
“Batı’nın derdi sona eren petrol anlaşmaları”
Orta Doğu’da yeni bir harita çizilmeye çalışıldığını vurgulayan Halaçoğlu şöyle devam etti;
“Irak’ı ele geçirseniz bile Kafkasya’ya hakim olmadığınız sürece Kazakistan, Azerbaycan ve Orta Asya rezervlerini kontrol edemezsiniz. Yeni elde edilen bilgilere göre Afganistan’da 1 trilyon dolarlık lityum madeni var. Türkiye de dünyadaki bor madenlerinin yüzde 75’ine sahip. Bakın petrol, lityum ve boraks. Bu üç maden geleceğin en önemli hammaddeleri. Bütün bunlar değerlendirildiğinde, binlerce kilometre öteden gelerek buralarda milyarlarca dolarlık askerî harcamalar yapan ülkelerin beklentisi ne olabilir? Iraklıların karakaşı kara gözü mü? Saddam’ın devrilmesi mi? Irak’ı demokratikleştirmek mi?..”
Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki diktatörlüklerin on yıllarıdır var olduğunu ancak Batı’nın bunlara müdahale etmediğini, son bir-iki ayda baş gösteren ayaklanmalaraysa destek verdiklerini ifade eden Halaçoğlu, bu ülkelerin petrol anlaşmalarının yakında sona ereceğini, Orta Doğu’daki çalkalanmanın temelinde aslında bu gelişmenin yattığını öne sürdü.
“Hangi Ermeni cematinin hengi Kürt aşiretinin ismini aldığı ABD arşivlerinde var”
Orta Asya’da Ural dağlarında ABD ve İngiliz şirketlerinin dışında sadece Total petrol şirketinin faaliyet gösterdiğini, Azerbaycan’da da ABD ve İngiliz şirketlerinin dışında kimsenin bulunmadığını söyleyen Halaçoğlu, Irak’ın işgalinin temelindeki sebeplerden birinin de Orta Asya petrollerinin Akdeniz’e güvenli bir şekilde indirilmesi olduğunu ifade etti. Halaçoğlu şunları söyledi;
“Kimse durup dururken size dost olmaz. Kimse de durup dururken size düşman olmaz. Birileri sizinle uğraşıyorsa bunun iki sebebi vardır. Birincisi yer altı kaynaklarınız çok güçlüdür ve ilerde onların menfaatlerine dokunursunuz, ikincisi de köklü bir devlet yapısına sahip olmanız sebebiyle o bölgeyi tekrar derleyip toparlayacağınız korkusuna kapılırlar. Dikkat ederseniz tam da bu zamanlarda önce sağ-sol çatışmaları, ardından ASALA terörü ve 1984’te de PKK terörü Türkiye’nin kanını emmeye başladı. Türkiye’nin bölünmesi ve bir Ermeni devleti kurulması emperyalistlerin bir asırlık rüyasıdır. 1900’lü yılların başında Batılılar toplandılar ve Osmanlı topraklarında kurulacak Ermeni devleti için çalışmalar yaptılar. Van, Bitlis, Erzurum, Sivas, Elazığ ve Diyarbakır sonradan Trabzon’un da eklenmesiyle bu yedi vilayette Ermenilere bir devlet kurdurmak istiyorlardı. Şubat 1914’te Osmanlıya bir anlaşma imzalattılar. Bu anlaşmaya göre; Batılıların teklif ettiği üç gayrimüslimden biri Osmanlı devleti tarafından bu bölgeye vali olarak tayin edilecek, arazi meseleleri bu valiler tarafından çözülecek, güvenlik güçleri yarı yarıya Ermeni ve Müslümanlardan oluşacak, bu bölgede askerlik çağına gelenler başka bölgelerde askerlik yapmayacak, mahkemelerde ve diğer yerlerde Ermenice, Türkçe yanında resmi dil olacak. Bu size neyi çağrıştırıyor? Ermeniler bu bölgede devlet kuracak çoğunluğa sahip olmadığı için iki yol vardı; terör hareketleriyle kendi nüfusunuzun dışındakileri buradan kaçırmak ve nüfusunuzu artırmak. Birinci yol zaten uygulandı. İkinci yol için de Ermenilerle Kürtleri Kahire’de bir araya getirerek ‘birleşin ve Osmanlıya karşı kendi devletinizi kurun’ dediler. Ermeni çetecilerine Osmanlı askeri kıyafeti giydirerek Kürt köylerine saldırttılar. Fakat yakalanıp da oyunları ortaya çıkınca bu sefer Kürtler onlara saldırdı. Günümüzde de değişen bir şey yok. Burada tertemiz olan ve bu işlerin içine girmeyen Kürt vatandaşlarımız var. Ancak başka birileri daha var… Kendilerini Kürt Alevi olarak tanıtan Ermeni dönmeleri var. Bunlar ABD arşivlerinde belgeli. Hangi Ermeni cemaatinin hangi Kürt aşireti adı aldığı, hangi Kürt köylerinde oturdukları hepsi kayıtlı. Türkiye Cumhuriyeti devleti bunları ortaya çıkarmadan bu meseleler çözülmez. Aleviler bizim Orta Asya’dan gelen ve şaman semahını İslam’la birleştiren kardeşlerimiz. Kürtler de Sünni Müslüman, şafi mezhebinden. Bunların içinde Kürtleşmiş Türkmenler de var fakat ötekiler bunun dışında. Bütün bunların ortaya çıkartılması, ayıklanması gerekir. Bizi kandırmamaları gerekir.”
“Hrant Dink bile dedi: Türklerden önce Fransa ve İngilizlerin özür dilemesi gerek”
Ermenistan’ın 3 milyon nüfuslu, doğru düzgün gücü ve ekonomisi olmayan bir devlet olduğunu ifade eden Halaçoğlu, 1992’de Ermenilerin Ruslarla birlikte Hocalı’da katliam yaparak işgal ettiği Dağlık Karabağ bölgesinin çok stratejik bir bölge olduğunu söyledi. Karabağ’ın, Türkiye’nin Orta Asya’ya açılan koridoru ve havaalanı olan tek bölge olduğunun altını çizen Halaçoğlu bu bölgede değerli bir altın madeni bulunduğunu ve bu altın medeninin Ruslar tarafından işletildiğini belirtti. Halaçoğlu şöyle devam etti;
“Biz bu bölgede bir Ermenistan açılımı yapalım, sınır kapısını açalım, ortak tarih komisyonu kuralım dedik. Sonra ne oldu; Ermenistan ‘Ben bunu kabul edersem soykırım olmadığını kabul etmiş olurum’ dedi. Ermenistan’ın bu mantığını anlaşılır, peki ABD, Fransa, İngiltere, Rusya nerede? Hiçbiri ‘Hadi araştıralım da Türkiye’nin yaptığı soykırım ortaya çıksın’ demedi? Diyemezler… Çünkü öyle bir şey yok. Çünkü araştırmaya kalkarlarsa kendi suçları ortaya çıkacak. Fransa için ölen Ermenileri nasıl açıklayacaklar? Ermeni çetecilere gönderilen binlerce tüfeği nasıl açıklayacaklar? Hrant Dink bile ölmeden önce Fransa televizyonuna ‘aslında Türklerden önce Fransa ve İngilizlerin bizden özür dilemesi gerekir’ dedi.”
“Gelecekte kurulacak Kafkasya odaklı birlik dünyanın enerji merkezi olacak”
Türkiye Gürcistan ve Azerbaycan ile siyasi ve ekonomik bir anlaşma imzaladığını, Gürcistan’la Batum’da ortak havaalanı kurulduğunu belirten Halaçoğlu, böylesine önemli ve güvenli bir güzergah ortaya çıkmışken, stratejik olarak hiçbir faydası olmayan Ermenistan’da neden bu kadar ısrar edildiğini anlamadığını ifade etti. Ermenistan ile kapılar açıldığında bunun Türkiye’ye en fazla 250 milyon dolar getirisi olacağını ancak Azerbaycan petrollerinden elde edilecek gelirin yıllık bir milyar dolar, ticari anlaşmalarla da üç milyar dolara kadar çıkabileceğini kaydeden Halaçoğlu sözlerini şöyle sürdürdü;
“Şayet Dağlık Karabağ meselesi çözülmeden Türkiye-Ermenistan sınırı açılırsa Azerbaycan ile Türkiye’nin arası açılır ve Rusya bunu çok iyi biliyor. Rusya Ermenistan’la Azerbaycan’ı bir araya getirir ve anlaşmalarını sağlarsa Türkiye Azerbaycan’ı da Kafkasya’yı da kaybeder. O zaman Ermenistan’la kapıların açılmasında bizim kazancımız ne olacak? Yanlışın temelinde Ermenistan’a taviz vererek kapıların açılması var. Ermenistan diyor ki ‘kapıları açın sonra konuşalım.’ Dağlık Karabağ, Kafkasya Türkiye için çok önemli; Orta Asya’ya açılmak için önemli. Gelecekte Baltık denizinden Kızıldeniz’e kadar uzanacak enerji merkezlerini içine alacak yeni bir birlik Kafkasya odaklı olacaktır. Rusya, Kazakistan, Azerbaycan, Orta Doğu yeni dönemde dünya petrolünün yüzde yetmişini üretecek, Borun, Lityumun, Çinkonun yer aldığı, doğalgazın ana merkezinin yer aldığı birlik AB’yi solda sıfır bırakır. Çünkü AB artık zaten kendini taşıyamaz haldedir ve 10 yıl içerisinde AB diye bir birlik kalmayacaktır.”
Ermenilerin ürettiği sahte belgeler
Konuşmasının son bölümünde “soykırım” iddialarına değinen Halaçoğlu Ermenilerin devlet kurmak için Osmanlı’nın en zor zamanlarında ayaklandıklarını, Rusya ve Fransa ordusunda gönüllü asker olarak Osmanlıya karşı savaştıklarını belgeleriyle gösterdi. Ermeni çetecilerinin Van, Bitlis, Ardahan, Erzurum, Kars gibi doğu vilayetlerinde inanılmaz vahşetlere imza attıklarını arşiv belgeleri ve fotoğraflarla anlatan Halaçoğlu, “soykırım” iddialarına dayanak kabul edilen belgelerin nasıl tahrif edildiğini ve Osmanlı paşalarının imzaladığı iddia edilen belgelerin Ermeni çeteciler tarafından nasıl bir acemi sahtelikle hazırlandığını belgeleriyle açıkladı.
Halaçoğlu, TTK Başkanı olduğu dönemde yaptığı çalışmada, konu ile ilgili bütün devletlerin arşivlerine girdiğini ve çok değerli belgelere ulaştığını, arşivlerini açmayan Ermenistan arşivlerinin bir kısmına ise KGB vasıtasıyla el altından ulaşabildiğini ifade ederek;
“Şunu söyleyebilirim ki; Ermenistan ve diaspora hiçbir zaman “ortak tarihçi komisyonuna” evet deme cesaretini gösteremez. Çünkü elimizdeki belgeler çok kuvvetli ve bizzat dönemin müdahil ülkelerinin arşivlerinden çıkma. Ermeniler bu belgeleri inkâr edemediklerinden ‘o belgeler dönemin siyasi ilişkileri için kaleme alınmış gerçeği yansıtmayan belgeler’ demeye başladılar. Tarihte böyle bir ifade olamaz. O zaman biz de deriz ki ‘sizin iddialarınız ve belgeleriniz de siyasi olarak kaleme alınmıştır’. “dedi.
Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Mollamahmutoğlu, Rektör yardımcısı Prof. Dr. Ş. Burhanettin Altan, Genel Sekreter Celal Akıl ile birlikte idari ve akademik kadronun da yoğun ilgi gösterdiği konferans soru-cevap kısmının ardından Rektör Mollamahmutoğlu’nun Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’na çiçek ve çini tabak hediyesiyle sona erdi.