'Ültimatom' haberi referandum öncesi nokta atışıydı...
"ABD Türkiye'ye ültimatom verdi" iddiası, Türkiye'ye karşı yürütülen kampanyanın en son örneği olsa gerek. İsrail'le ilişkilerdeki yaşanan ayrışmayla ters orantılı biçimde asılsız iddiaların, Türkiye'yi küçük düşürecek senaryoların ardı arkası kesilmiyor...
Şimdi; "ABD Türkiye'ye ültimatom verdi" haberi Financial Times tarafından yayınlandı. "Safını seç yoksa silah alamazsın" denmiş Türkiye'ye. "Ültimatom" ifadesini iki taraf da yalanladı. Ama orada duralım. Yalanladılar, diye konuyu es geçmeyelim.
Türkiye ile ABD arasında "ültimatom"la halledilecek bir konu ortada yokken bu ifade neden kullanılır? Financial Times'ın "ABD yönetimindeki kaynak" dediği kişinin kim?
"İsrail'in İran'a saldırmak için sekiz günü kaldı" gibi kışkırtıcı açıklamalar yapan John Boulton gibi İsrail aşırı sağına yakın bir ABD yönetimi mensubu olabilir mi? Her kimse ama kesinlikle İsrail aşırı sağına mensup bir kişi olmalı. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi, bu da onların mutafından çıkmış ürünlere benziyor çünkü.
Bugünkü küresel ve bölgesel konjonktürde ABD Türkiye'ye ültimatom veremez. Safını seç diyemez. Madem Haziran ayında böyle bir görüşme oldu, Türkiye İsrail ilişkilerinde neden bir düzelme olmadı? Neden Türkiye'nin geri adım attığına tanık olmadık?
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu önceki gün Atina'da ne arıyordu o zaman? Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan'la neler pişiriyordu? Neden o bölgelerde kendisine dost arıyor?
Ültimatom haberi, referandum sürecine doğrudan Başbakan Tayyip Erdoğan'a yönelik bir nokta atışıydı. Ama tutmadı.
Türkiye'nin bölgesel arayışları, bu dönemde İsrail'le yaşadığı sorunlar, Tel Aviv'in Balkanlar'da kendine yeni müttefik arayışına geçmesi, Türkiye'ye karşı terör dahil bütün nüfuz alanlarını kullanması, aynı zamanda İran'a saldırı hazırlıklarını sürdürmesi ve son "ültimatom" senaryosunda da yüksek teknoloji ürünü silah transferinin engellenmek istenmesi bir rastlantı mı?
İbrahim Karagül / Yeni Şafak