Topbaş, Şehrin Geleceği, Geleceğin Şehri Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, İstanbul'un, 8500 yıllık tarihiyle Avrupa'nın 23 ülkesinden büyük olduğunu söyledi.
Kentin, ekonomisiyle dünyanın 127 ülkesinden büyük bir yerleşim yeri olduğunu belirten Topbaş, İstanbul'un, 5 bin 400 kilometrelik bir alan olduğunu anlattı.
Topbaş, sanayileşmeyle gelen yoğun baskı sebebiyle plansız gelişimden tarihi çevre başta olmak üzere önemli alanların tahrip olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
"İstanbul'un bu denli kent yerleşiminin baskı altına geldiği süreçte planlı bir süreç sağlansaydı, yeni uydu yerleşim alanları ortaya çıkarılsaydı, tarihi bölgeleri, kentin hafızalarını muhafaza etseydik, bugün başka bir İstanbul'u yaşardık. İstanbul'da, 15 milyonluk nüfusuyla kişi başına 400 metrekarelik bir alan düşmekte. 400 metrekarede ana akslar var, parklar, sosyal alanlar ve statlar gibi hepsi var. Böyle bir nüfusa cevap vermek için kentin yeşil alanlarını, ormanlarını, bölgelerini, önemli akslarını ortaya çıkarmak için yatay bir mimariyi, burada yerleşimde koymak da çok kolay değil."
"Kentsel dönüşüm yeni yoğunluk çıkarma değildir"
Kadir Topbaş, dünyanın birçok kentinde doğal afetlerin söz konusu olduğunu, İstanbul ve Türkiye'nin de deprem riskiyle karşı karşıya bulunduğunu belirterek, bu süreçte kentlerin ve ülkenin yenilenmesi için yeni adımlar atılarak, hataların düzeltilebileceğini söyledi.
Kentsel dönüşümün bir yerde yeni yoğunluk çıkarma anlamı taşımadığına, bunun birçok farklı boyutlarla değerlendirilmesi gerektiğine işaret eden Topbaş, kentsel dönüşümün, sanayi, tarihi bir çevre bölgesinde ortaya çıkabileceğini kaydetti.
Saygılı ve insan odaklı bir dönüşümün ortaya konulmasının önemine değinen Topbaş, "Yoksa orada bir rant hesabını ortaya koyan, birilerine fırsat veren ve kenti daha da yaşanmaz hale getirecek bir dönüşümü asla kabul etmemek gerekiyor" diye konuştu.
Dönüşümde, insani ölçekli yaşam standardını öngören sistemin ortaya konulması gerektiğini vurgulayan Topbaş, şöyle devam etti:
"Bu çerçevede bazı bölgeler var ki, başta tarihi yarımada olmak üzere yeni yoğunluklar getirme imkanı olmadığına göre, hatta İstanbul'un bazı noktalarına mevcut imar hatlarının çok daha üzerinde bir yapılanma ortaya çıktığı için mevcudu korumak imkanı olmayan yerlerde, belki de imar hakları transferi gibi bir sistem getirmek mümkün olabilir. Yani bunu bir yasal düzenlemeyle oradaki imar haklarını bir başka yerlerde kullanılabilecek bir fırsat, bir değer verilebilir. Oradaki uygun görülen yoğunluğun dışındaki fazlalıkları bir değer olarak başka yerlerde yürütecek olan yatırımlarda o bölgenin de rahat nefes almasını ortaya çıkartabilir."
"Gelecekte şehirlerde en büyük problemlerden biri güvenlik"
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, kentsel dönüşümde, sosyal, demografik ve ekonomik haritaların da ortaya konulması gerektiğini belirterek, dönüşümün, yeni bir fonksiyon vermek olduğunu söyledi.
Çevrenin, insanla ilişkisinin doğru planlanması gerektiğini dile getiren Topbaş, gelecekte şehirlerde en büyük problemlerden birinin güvenlik sorunu olacağını anlattı.
Topbaş, "Kırsalda yaşayan insanların temel ihtiyaçları karşılanmaz, doğal kaynaklar dengeli kullanılmaz ve paylaşılmazsa gelecekte büyük şehirlerin problemlerinin başında, belki 2030 ve sonrasında güvenlik sorunu ortaya çıkacak. Hatta biraz abartılı olacak ama bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz gibi insanlar şehirlerde, kanallarda yaşayıp, göçmenler ve kaçaklar, geceleri çıkıp hayatlarını sürdürmek için bir takım hareketlilik yapacaktır" diye konuştu.
"İstanbul çok farklı bir kent"
İstanbul'un çok farklı bir kent olduğunu ve bu kentte yönetimin biraz daha farklı olması gerektiğini vurgulayan Topbaş, şöyle konuştu:
"Sayın Başbakanımıza da bahsettim. İstanbul çok farklı bir kent. Dünya mirası, 8500 yıllık bir geçmişe sahip olan, dünyaya karşı sorumlu bir kentte, yönetiminin biraz daha farklı olması gerektiği üzerinde durdum. Özellikle birtakım bakanlıkların, kurumların İstanbul'da plan yapma yetkisinin kalkmasını söyledim. Tek yönetim, tek anlayış, tek noktada bu yetkiler toplanmalı. İstanbul'a yapılan birçok yapının faturası yerel yönetimlere kesilmekte. Yerel yönetimlerce yapıldığı zannedilmekte. Bunların doğru olmadığını maalesef kalkıp da bizim her yerde söyleme imkanımız olmuyor. Burada kent bütünlüğünü, tek otoriteyle katılımcı, beraberce, şeffaf yönetim anlayışıyla geleceğe hazırlayabiliriz. Sayın Başbakanımızın da bu hassasiyette olduğunu gördüm."