Beyazıt Meydanı'nın yanı başındaki Kâtip Sinan Camii imamı Hüseyin Kanatsız, bu duruma neden olarak evlerin tamamının otel ve işyerlerine dönüşmesini gösteriyor.
İstanbul'un Beyazıt, Sultanahmet ve Süleymaniye gibi semtlerini tanımlamak için kullanılan 'Dersaadet' bölgesi, Ramazan'ı buruk yaşıyor. Tarihî yarımadadaki yaklaşık 300 caminin bahçesi ve etrafındaki restoranlar iftarda doluyor. Ancak camilerde aynı coşku yok. Nüfusun azalması, evlerin otel ve işyerine dönüşmesi sebebiyle teravih namazlarında tek saf dahi olmuyor. Sadece 4 kişiyle teravih kılınan Beyazıt'taki Kâtip Sinan Camii'nin 30 yıllık imamı Hüseyin Kanatsız, "1980-90'larda camimiz tıklım tıklım olurdu. Ama şimdi garip kaldı." diyor.
1980'lere kadar öğrenci evleri, yurtlar ve evlerle dolu bu mekânlar, ticaretin yoğunlaşmasıyla yerini dükkânlara ve ticaret merkezlerine terk etmiş. Camide saf tutup 4 kişilik teravih cemaatine katıldığımız Kâtip Sinan'ın imamı Hüseyin Hoca anlatıyor: "Bu çevreler üniversiteye yakın olduğu için eskiden beri talebeler ve talebe evleri de çok burada. Burası cıvıl cıvıldı 1980'lerde. Camimizde Kur'an kursları yapılır, öğrencilerimizin derslerine takviye dersleri tertiplenirdi. Cami cemaatindeki insanlarla, mahalle sakinleriyle sohbetler gerçekleştirilirdi. Ama şimdi biraz garip oldu. İnşallah bu güzide mekânlar, tekrar eski haline gelir diye ümit ediyoruz."
İmam Hüseyin Kanatsız'ın anlattıklarını teyit eden en önemli bilgiler, aslında ilçenin nüfus kayıtlarına ve demografik değişimine de yansımış. Örneğin Sultanahmet Mahallesi olarak kayıtlarda yer alan bölgede, kayıtlı nüfus sadece bin 183 kişi. Beyazıt, Molla Fenari, Mercan ve Mesihpaşa gibi mahallelerin nüfusu ise 30'lu ve 70'li sayılarla ifade ediliyor. 1950'de 1 milyon 160 bin nüfuslu İstanbul'un en büyük ilçelerinden biri olan Eminönü'nde yaşayan kişi sayısı 123 bin. 1980'li yıllarla birlikte sürekli bir düşüş yaşayan bu rakam, 2010'da 39 binlere kadar düşmüş. Toplamda 300 civarında caminin yer aldığı tarihî yarımadadaki nüfus ile cami sayısı arasındaki orantı ise bu rakamlar göz önüne alındığında dikkate değer.
Eminönü, ticari olarak İstanbul'un en hareketli bölgesi. Sabah 7'den itibaren başlayan ticari hareketlilik esnafın kepenk kapattığı 21'e kadar sürüyor. Teravihlerin 22'de başlayıp 23'e kadar sürdüğü bir ortamda camilerin cemaatsizliğine bir anlam vermek belki mümkün. Katip Sinan Camii imamı Kanatsız bu durumu, "30 sene önce buralar meskûn mahallerdi ve yüzde yüz oturma semtiydi. Buradaki camilerin önceleri gerçekten mazbut ve seçkin bir cemaati vardı. Teravihler, sabah ve akşam namazları camimiz tıklım tıklım olurdu. Seksenlerde başlayarak doksanlarla devam eden süreçte burası tamamen boşalıp işyeri oldu. Bu bakımdan cemaatimiz burada gündüz geliyor. Birkaç senedir Ramazan'ın yaz mevsimine denk gelmesinden dolayı buralar biraz garip kaldı." şeklinde açıklıyor.
Vakti zamanında Kâtip Sinan Camii'nin çok güzel bir cemaati olduğunu ifade eden Kanatsız, aynı zamanda caminin çok meşhur bir hocası olduğunu da dile getiriyor ve devam ediyor: "Bir hocamız vardı Kemal Hoca. Buradaki cemaatin babası gibiydi. Talebelere de çok sahip çıkardı."
Kâtip Sinan Camii, örneklerden sadece birisi. Hatırı sayılır mekânlardaki cemaat azlığının sebebi sadece yerleşim yeri olmamalarından kaynaklanmıyor aslında. Belediyeler ve bölgedeki sivil toplum kuruluşları Ramazan'ı eğlencelerin ötesine taşıyamıyor. Özellikle Süleymaniye ve Sultanahmet'te Ramazanlar, bu tehlikeyle karşı karşıya. Aracın amaç yerine geçmesiyle birlikte, manevi havası yüksek mekânların sahip olduğu kutsal yön, dünyevi yöne kurban ediliyor. Bu mekânlar sadece bir mesire alanı, bir yeme-içme yeri olarak lanse ediliyor. Ramazan'ın hakkıyla yaşanabilmesi için ise daha bilinçli birlikteliklere zemin hazırlanması gerekiyor.