Süheyl Batum'dan çok konuşulacak bir söyleşi!

t24 haber sitesine konuşan Anayasa hukuku profesörü ve CHP’nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na gönderdiği Prof. Süheyl Batum çok tartışlacak bir söyleşiye imza attı.

 

“CHP’de ayrışma olmadığını” savunan Batum’a göre “Türk vatandaşlığı ibaresine CHP milletvekilleri ve tabanının yanı sıra Kürt halkının çoğunluğu da hemfikir.”

Batum, CHP’nin katılımcı demokrasi istediğini belirtirken CHP tabanının önemli bir bölümünün kamu çalışanlarının başörtüsü takmasını onaylamasına “Devlet düzenini halk istiyor diye değiştiremezsin” sözleriyle karşı çıkıyor.

Anayasa hukuku profesörü ve CHP’nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na gönderdiği Prof. Süheyl Batum’a göre, “Türklük korunmalı, çünkü ’Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı’nda kişiyi devlete göre tanımlıyorsun. Ama vatandaş, birey. ‘Türk milleti’ deyince bireyi ait olduğu topluma göre tanımlıyorsun.”

DEVLETİN ÜZENİNİ HALK İSTİYOR DİYE DEĞİŞTİREMEZSİN


- KONDA ve TESEV’in araştırmasına göre, Atatürkçüler, sosyal demokratlar ve ulusalcıların yüzde 60’ı “Hâkim ve öğretmenler dahil kamu çalışanlarının istiyorlarsa başörtüsü kullanmaları serbest olmalı” derken CHP politikaları aynı noktada durmuyor. Katılımcı demokrasi derken, tabandaki nüansları tavana yeterince yansıtabildiğinizi düşünüyor musunuz?

Tüm dünya bilir; istatistikler senin söyletmek istediğini söyletir. Şimdi kamuda türbana karşıyız, ama şahsen bana ne senin türban mı, yoksa başörtüsü mü taktığından. Ama devletin düzenini halk istiyor diye değiştiremezsin. Halka sor, “İdam cezasına hemfikir misin” diye, yüzde 51 “evet” derse Öcalan’ı asacak mısın? Türban için de böyle. Türkiye’de Müslüman var, gayrimüslim, Sünni, Alevi, Başbakan’ın deyimiyle Zerdüşt var. Biri kamuda “Müslümanım, bu yüzden türban takıyorum” dediğinde, ben şöyle mi  değerlendireceğim; Müslüman hâkim, olmayan hâkim, gayrimüslim hâkim, ateist hâkim... Böyle bir devlet olur mu? Devlet, renksiz ve kokusuzdur. Aynı şey zannedilmesin, ama ben bir hâkimin Atatürk rozeti takmasını da kabul etmiyorum, dinini, inancını belli eden bir simge takmasını da.

KÜRT OLSAYDIM AYMAN GÜLER'İ TEBRİK EDERDİM


- Yaratılmak istenen ne?

“Anadilde savunma” diye bir yasa çıkarken bunu düşünmeniz. Enflasyon arttığı gün Başbakan, karısının türbanıyla GATA’ya sokulmadığından bahsediyor, 10 gün bu konuşuluyor. Cari açığın 77 milyar dolarla dünya rekoru kırdığı dönemde “Siz, 1930’da cami yıkmıştınız” diyor, millet camiyi aramaya başlıyor.  Bu, oyunun bir parçası.

CHP’nin içinde hiç kimse ne Hüseyin Aygün’ü Sakine Cansız’ın cenazesine gittiği için, ne de Birgül Ayman Güler’i bu sözleri ettiği için eleştirmedi. “Ne güzel söyledin, Türklerle Kürtler bir değildir” gibi bir kanıya sahip olduğumuz için değil; ancak doğru söylediğini düşündük, çünkü “Irkın, etnik kökenin geçerli olmadığı bir millet, ulus anlayışıyla (…) yani bir sosyolojik kavramla yaptığınız analiz için haklısınız” dedik. Ama birileri bu yasayı, en çok da AKP seçmeninin gözünden kaçırmak zorundaydı. Bu nedenle söylenmediği açık olan bir “Türk, Kürt eşit değildir” yargısı üzerinde durdu.

- Sizce, Kürt olsaydınız Güler Hanım’a yine “Tebrikler, analizin çok yerinde” diyor olur muydunuz?

Derdim. Ben Gürcü asıllıyım. Bugün Türk milletinin ezici çoğunluğunun Türk, Kürt şeklinde millet kavramını ortadan kaldıracak bir Yugoslavyalaştırma sürecinden yana olmadığını düşünüyorum. Ali Haydar Öner’e, Kamer Genç’e bakın; Türk, Kürt, Alevi, Çerkez, herkesin endişeleri hep paylaşılmıştır.

GÜRSEL TEKİN AYMAN GÜLER'İN DEDİKLERİNİ ANLAMAMIŞ

- CHP içinden hiç tepki almadığını söylüyorsunuz ancak istifasını veren Salih Fırat’ın yanı sıra Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, HaberTürk’ten Kutlu Esendemir’e verdiği söyleşide “Güler’in söyledikleriyle parti programı çelişkili” ifadesini onayladı ve “Sayın Vekil parti programını okumamış o halde” dedi. Güler’in ifadelerinin CHP içinde rahatsızlık yaratmadığından emin misiniz?

Demek ki söyleneni anlamamış, dinlememiş.

- Gürsel Bey, söyleşinin devamında şu notu düşüyor: “CHP’de CHP’li olmayan milletvekilleri var. Ben 30 yıldır CHP’deyim. Benim gibi bir partinin duayeni olan hiçbir arkadaşımız bu hataları yapmıyor.” Sizce Tekin kimleri ima ediyor?

Benim bildiğim Birgül Ayman Güler, her zaman sosyal demokrat ve çizgisi çok net bir arkadaşımızdır. Bir kişinin 30 senedir siyaset yapma zorunluluğu yoktur. Gürsel Tekin’in sözlerini o anlamda söylediğini zannetmiyorum.

- Bizim de altını çizmeye çalıştığımız nokta şu; “CHP içinde CHP’li olmayan milletvekilleri var” ifadesinin altına koyulan isimler sizce kimler?

Bence böyle isimler yok. Gürsel Tekin’e sor, öğren. Öğrendikten sonra Ahmet, Mehmet derse o zaman bir daha konuşuruz. Bizim yüzde 99,5’imiz 1- ulusal bağımsızlıktan, 2- ulusal devletten, 3- üniter devletten, 4- laik devletten, 5- sosyal devletten yana. Milliyetçiliğimiz de bu çerçevededir.

- 6 oku değiştirdiniz mi?

Hayır, 6 ok zaten budur, diye düşünüyorum. Devletçilik hiçbir zaman bunun ötesinde bir anlam ifade etmez. CHP milletvekillerine sorun, “Bunları kabul etmiyorum” diyen varsa o zaman konuşuruz aramızda ayrım var mı, yok mu, diye.

- Devrimciliği es geçtiniz sanırım.

Bunların hepsi devrim zaten. Bunları söylemek devrimciliği gerektiriyor.

KIZIM BAŞÖRTÜSÜ TAKSA ÜZÜLÜRÜM


- Kızınız bir gün çat kapı karşınıza başörtüsüyle çıksa tepkiniz ne olur?

Bilmem, bir gün yaparsa görürüz. Üzüleceğim muhakkak, çünkü istismar ediliyor. Eskiden sıkma başlar yoktu, şimdi bir başörtüsü, bir de altına ayrı bir şey takılıyor. Ama şimdiye kadarki tavrımı öğrencilerime sorabilirsiniz. “Süheyl Batum bize başörtümüzden ötürü, olumlu ya da olumsuz, farklı muamele yaptı” diyen çıkarsa, derim ki “Kendi kızıma da aynı ayrımcılığı yaparım.”

- Öğrencilerinizin derslerinize başörtü ile girmesine izin veriyor muydunuz?

Tabii. Bu benim için şahsi bir sorun değil ki. O benim öğrencim. Yeni Şafak’ta yazan Özlem Albayrak, ideolojisine, görüşlerine zerre kadar katılmadığım, saygı da duymadığım bir arkadaşımız. Ama kendisi öğrenci olarak “Süheyl Batum bizim dersimize gelirdi, bir gün bile bize demokrasinin dışında bir şey söylemedi, nasıl CHP’li oldu” diyor.

‘Anayasaya bazı koşullarla ‘üniversitelerde başörtü takılabilir’ yazılabilirdi’

- O halde başörtülü öğrencilerin üniversitelerden uzak tutulmasının hata olduğunu düşünüyor musunuz?

Hayır, o zamanlar için bu zorunluydu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de kararı vardı. Zaten Türkiye’de din tacirlerinin ve bu oyunun içinde yer alan cemaatçilerin sıtkının sıyrılması iki kararla başlamıştır. Bunlardan bir tanesi meşhur Leyla Şahin kararıdır. AİHM, farklı dinlerden olan insanların haklarının tehlikeye düşeceğini söylediği için birden “tu, kaka” yapıldı; Venedik Komisyonu sevgisi de ondan sonra başladı. Ama bence Anayasa’ya “laik düzene, başkalarının hak ve özgürlüklerine, kamu düzenine aykırı olmamak koşuluyla üniversitelerde başörtü takılabilir” gibi bir hüküm rahatlıkla koyulabilirdi.

 İŞİN İÇİNDE ABD OLMASAYDI ÖCALAN'A EV HAPSİNE EVET DERDİM

- Bir varsayım: Her şeye rağmen Kürt meselesi çözüldü ve Mehmet Ali Birand’ın önerdiği gibi Abdullah Öcalan, parti başkanı olarak seçimlere girdi. Süheyl Batum’la Öcalan’ı aynı Meclis’te görmek mümkün olur mu?

Ordunun yarısı içeri atılmışken, kimi öldürdüğünü şu ana kadar bilmediğimiz gazetecilerimiz içerideyken 30 bin kişinin ölümünden doğrudan sorumlu olduğunu bildiğimiz bir kişi bizle beraber siyaset yapacaksa, çok net söylüyorum, o ülke farklı bir ülkedir.

- Ev hapsi de karşı olduğunuz ihtimaller arasında mı?

Kesinlikle. Ölsün falan demiyorum ama karşıyım. Eğer bugüne kadar genel bir düzenleme getirmiş olsaydınız bunu kabul ederdim. Amma velâkin böyle bir özel uygulamanın Abdullah Öcalan’a yapılması kimseyi rahat ettirmez.

- İdam cezası da odağında Öcalan varken kaldırılmıştı. Sizce Ecevit başkanlığındaki koalisyon hükümeti de mi oyuna mı getirildi?

Ama 1984’ten beri hiçbir idam cezası yerine getirilmemişti. Dediğim gibi ben de bu yasanın kaldırılmasını çok desteklemiştim. Arşivleri ararsanız görürsünüz. Ama ev hapsi farklı, o farklı bir Türkiye demek.

- Akan kanı durduracaksa bile mi “Ev hapsine hayır” diyorsunuz?

Güzel sordun. Türkiye’nin en hassas konularından biri bu. Bakın, PKK nerede? Kandil’de. Bu örgüt, kim ne derse desin, Barzani ve ABD’nin elinde. ABD, 2003’te  Irak’a Saddam ve El Kaide var, diye girdi. Bugünse PKK tüm ekibiyle orada! PKK, orada ABD’nin himayesiyle ayakta. Akan kan dursun tabii ki ama yapılan planların kanı durdurmak için düşünülmediğine inanıyorum. Bunun için Türkiye’de Türk’ün, Kürt’ün, Yahudi’nin, Çerkez’in, herkesin kanın neden aktığını konuşması, terör nasıl engellenir diye birlikte düşünmesi gerekir. Yoksa ABD’nin uydurduğu “ev hapsi” dayatmasına kanmayız.

- İşin içinde ABD’nin olmadığına inansaydınız “Olabilir” der miydiniz?

Tabii, olabilirdi. Türkiye’deki insanlar oturup “Şu lazım” deseler neden karşı çıkalım; yeter ki beraber oturup konuşalım.

- Dünya küreselleşiyorsa, ABD’nin de Türkiye’yle teması kesilmeyecekse, Süheyl Batum’dan da ‘Öcalan’a ev hapsine tamam’ sözünü duymak imkansız mı?

Adam doğru söylüyorsa da “yanlış” demeyeceğiz tabii. Hele ki insan canının söz konusu olduğu bir dönemde. Bakın, “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok” demiyorum; AB, reform önerdiğinde yapmamız lazım, diyorum. Sonuçta biz, yapılana bakıyoruz. Irak örneğini o yüzden verdim. Demek ki sen yalancısın; sen akan kanı durdurmak istemiyorsun. Irak’ta karşı olduğun adamlardan bir tane bırakmazken, “PKK nasıl oldu bilmiyorum” diyorsun.

KAYNAK: T24

Söyleşinin devamını okumak için tıklayın


İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Perde Arkası Haberleri