Nihal Bengisu KARACA'nın yazısı..
BEJAN Matur'un "Dağın Ardına Bakmak" kitabı, eski militanların ve halen Kandil'de olanların yaşadıkları drama dokunmamızı sağlamanın yanı sıra, bu hareketi ve topluluğu anlamamızı sağlayacak birçok veri içeriyor. Matur'un Londra'da bulduğu Şevin, "Öcalan, Kürtlerin son peygamberi" diyor. (Sy. 109).
Bu topraklarda seküler referansa sahip hareketler ve hatta Marksist-Leninist bir hareket bile dinselleştirilmeye muhtaç. İnancın coğrafyasında, "akıl yolu" ile "vahiy yolu" arasına keskin sınırlar çekilemiyor. Aktörler değişiyor, sahih referanslar bozuluyor, araya "çakma" şeyhler, peygamberler giriyor, ama "din dili" baki kalıyor. Bir ara "Ya Allah, bismillah, Seroke Me Abdullah" gibi sloganlar da üretmiş bulunan DTP'nin, dağ ve "sahih din" arasında kurmaya çalıştığı bağlantı istenen sonucu vermedi. Zira "Kürtlük değerlerinden" bahseden Şevin, karşımızda Kürtçü-lük üzerinden oluşturulmuş başka, handiyse postmodern bir din olduğunun ipuçlarını veriyor. Şevin, işkenceli sorgularda hangi militanın çözülüp hangisinin çözülmeyeceğini belirtirken ilginç bir ölçü getiriyor. "Zorla kocaya verildiği için katılanlar gibi, PKK'yı bir kurtuluş olarak görenler genelde çözülüyor. PKK'yı kavrayanlar çözülmez."
"Kavramak" akla gönderme yapsa da, "çözülmeme" iddiasındaki mistifikasyonu görmemek mümkün değil. Çözülmemeyi mümkün kılabilecek olan nedir? Herhalde adanmışlığın ve inancın boyutu.
Her din, salt "kurtuluş", salt mutlu bir ahiret hayatı, üç beş huri ve baldan nehirler için edilmiş bir imanı aşağılar. Ayrıca her dinin yahut cemaatin ilk mensupları, çekirdekten yetişmeleri, "ahir zaman" ümmetinin acz ve yoz hallerine bakıp iç geçirir. Şevin de öyle yapıyor. Avrupa'da tanıklık ettiği yapılar hakkında çok sert konuşuyor: "PKK bize doğruları öğretmişti. Buradaki çeteleri gördükten sonra dağın kıymetini anladım... Ergenekon Türkiye için ne ise, bunlar da o. Kaç tane bedel ödeyen var aralarında, köyü yakılan? Halkevine -Londra'daki PKK derneği- gitmiyorum. Kürtlükse çocuğuma evde öğretiyorum."
Liderinin "peygamber" olduğuna inanmış Şevin'in sözleri, dağ tarafından domine edilen ovanın partisine, "Apo ile arana mesafe koy" baskısının ne kadar imkânsız bir talep içerdiğini göstermesi bakımından da anlamlı. Tam da bu noktada, ilgililere ve yetkililere İslam'ın koyduğu "akli" ölçüyü hatırlatmak lazım: "Başkalarının dinlerine ve ilahlarına dil uzatma, aksi takdirde onlar da senin kutsallarına dil uzatır."
Başkalarının kutsallarına dil uzatmama tavsiyesinin, kamusal dilin olabildiğince az "kutsal" içermesine yönelik bir çağrı olarak da okunabileceği açıktır.
DAĞIN DİNİNDEN OVANIN DİLİNE
Dağın Ardına Bakmak'ı okurken, Halime Kökçe'nin "Demokratik Açılım"ın dinamiklerine ışık tutan "AK Parti ve Kürtler" kitabına da dikkat etmek lazım. "Okur Kitaplığı" yayınlarından çıkan dört başı mamur çalışma, hükümetin attığı adımları "ihanet açılımı" olarak nitelendirenlerin ya da "açılım fos çıktı" ekürisinin sevincine çomak sokarken, hükümeti eleştirmekten de geri durmuyor. Fakat kitabın gözden kaçırmamamızı istediği bir şey var: Çözüm yolunda atlanılacak en önemli eşiğin aşıldığı gerçeği. Masal çağı kapandı.
"Kürtler ve PKK arasına kalın bir çizgi çekip ikisini birbirinden ayırma" metodu, adına ister terör deyin isterse iç savaş, trajik bir sorunla cedelleşen toplumu yönetmeyi kolaylaştırıyordu ama sorunları da hep erteliyordu. Sorunu "asayiş sorunu" olarak görmek, indirgemeci olduğu kadar Kürtlerin kimliklerine ilişkin talepleri görünmez kılan bir perde görevi görüyordu. Bu perde yırtıldı. İktidar partisinin "Kürt meselesinden" bahsettiği anda, Kürtler için siyasette daha etkin ve meşru bir zemin elde etme imkânı doğdu. An itibarıyla AK Parti'nin tek gerçek muhalifi olan BDP, artık dağ dışındaki bir seçeneği etkin bir biçimde kullanma olanağına sahip ve kullanıyor da... Çözüm buradan gelecek.
Sonuç: AK Parti'yi siyasetin merkezine eklemleyen, Milli Görüş eksenli siyasal İslam dilini değiştirip AB doğrultusunda attığı adımlar, ekonomik büyümede sağladığı başarılar, kısaca seküler dünyanın parametreleri doğrultusunda mobilize olması olmuştu. DTP-BDP çizgisini "sekülerleştiren" de AK Parti oldu diyebiliriz.
haberturk.com