Yılların tecrübesine dayanarak derim ki; sendikal sebeplerle birbirinizin yüreğini incitmeyin, değmez…
(Diyanetteki sendikalar için)
Kraldan fazla kralcı kesilmeyin!
Alttaki ayrıntıya dikkat ederseniz anlatmak istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Bugün tevafuk Diyanet-Sen sabık genel başkanı Mehmet Bayraktutar’ın Facebook sayfası ile karşılaştım. Paylaşımlarına bir göz attım. Dramatik bir şekilde genel başkanlığı kaybettiği Ağustos ayından sonra, neredeyse benim yaşım kadar genel başkanlık yaptığı sendikanın ismini tek bir kez dahi zikretmemiştir. Onlarca paylaşım yapmasına rağmen…
Hatta hatta merhum Genel Başkan Ahmet Yıldız’ın ölüm yıldönümünü andığı paylaşımda dahi (Diyanet-Sen ilavesiz) Kurucu Genel Başkan ifadesini kullanmayı tercih etti.
Ya hu! Geçen altı ayda, insan yıllarca ekmeğini yediği kurumun adını bir kere de olsa zikretmez mi?
Hani o sendika davaydı?
Hani o sendika kurtuluş reçetesiydi?
Genel başkanlık gittikten sonra dava mı öldü?
Bu sebeple diyorum ki:
Değmez, sendika için Din Görevlisi arkadaşınla kavga etmeye…
Değmez, sendika için yalan konuşmaya…
Değmez, sendika için yalan şahitlik yapmaya…
Değmez, sendika için arkadaşını arkadan hançerlemeye…
Değmez, sendika için ikiyüzlü olmaya… (Bu ifadeleri Diyanetteki sendikalar için kullanıyorum)
Bunları söylerken sendikal mücadele yapılmasın söylemiyorum. Mücadelenin alasını yapalım! Ama adam gibi yapalım. Din görevlisinin duruşuna halel getirmeyecek şekilde yapalım!