Kainatın Efendisi Peygamber Efendimiz (sav), kutlu doğumlarının 1441. yıldönümünde Edirne Mimar Sinan Vakfı tarafından Edirne Selimiye Meydanında düzenlenen ve yaklaşık beş bin kişinin katıldığı görkemli bir programla anıldı. 28 Nisan 2012 cumartesi günü gerçekleştirilen programda coşkulu kalabalığa hitap eden Vakfın kurucu başkanı Hasan Gümüş “Peygamber Efendimizin daha dünyada iken rahmet ve şefkat nazarıyla süzmüş olduğu Edirne’de, hele Selimiye Meydanında O’nu yad etmek ayrı bir coşku ve ayrı bir heyecandır.” dedi. Anma programına Edirne Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanı Tayyip Özdurmaz, Lalapaşa Belediye Başkanı Ali Osman Uzman, Süloğlu Belediye Başkanı Erol Atik, Vakıflar Bölge Müdürü Hayati Binler, İl Milli Eğitim Müdürü Hüseyin Özcan, İl Müftüsü Ömer Taşçıoğlu, İl Gençlik ve Spor Müdürü Serhat Ocak, İl Kültür ve Turizm Müdürü İrfan Özcan, Ak Parti İl Başkanı Av. Müjdat Kahve ile çeşitli sivil toplum kuruluşlarının yöneticileriyle birlikte binlerce kişi katıldı. Edirne’nin yanısıra Tekirdağ ve Kırklareli merkez ve ilçeleriyle, İstanbul, Kocaeli, Bolu gibi illerden başka Batı Trakya, Bulgaristan ve Makedonya’dan da misafirlerin katıldığı kutlama program büyük bir ilgi ile takip edildi.
Kidyad (Kırkalerli İnsani Değerleri Yaşatma Derneği) başkanı Hüseyin Kasap’ın sunuculuğunu yaptığı program Edirne Merkez Üçşerefeli Camii imam hatibi Emin Eneç’in Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Daha sonra sahneye çıkan İstanbul Eyüp Belediyesi Mehter Takımının verdiği konser coşkuyla takip edildi. Mehter gösterisinin ilk bölümünün ardından Edirne Mimar Sinan Vakfı kurucu başkanı, 2008 yılı Başbakanlık Vakıf İnsan ödülü sahibi eğitimci yazar Hasan Gümüş duygu ve heyecan yüklü bir konuşma yaptı.
Konuşmasına evrende bulunan her şeyin sevgiden yaratıldığını söyleyerek başlayan Hasan Gümüş “Biz Müslümanlar en fazla, sevginin yaratıcısı, hem kendisi çok seven, hem de çok sevilen, sevdiklerimizi bize bağışlayan ve sevdiklerimizin sevgisini koymak için bize gönüller veren Cenab-ı Allah’ı, bütün sevgilerin üzerinde bir sevgiyle severiz. İkinci olarak, özü sevgi, mayası sevgi ile karılmış, sevginin yaşayan hali, yürüyen hali, sevginin nasıl yaşanacağını bize gösteren Sevgili Peygamberimizi, Cenab-ı Allah’tan sonra en fazla severiz.” dedi.
“Balkanlardan, Rumeli’den, Edirne’den, Trakya’dan, Anadolu’dan O’na Selam”
Peygamber sevgisinin medeniyetimizdeki yerine vurgu yapan Hasan Gümüş şunları söyledi: “İnsan, sevdikleriyle beraber olmak ister. Onlarla aynı ortamı paylaşmak ister. Onların rengiyle renklenmek ister. Ama Sevgili Peygamberimizin doğumundan 1441 yıl sonra dünyaya gelen 21. asırda yaşayan biz Müslümanlar, Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam ile aynı ortamı paylaşamadık. El ele verip, omuz omuza verip, kol kola verip mescitte beraber namaz kılamadık. Caddede sokakta beraber bulunamadık. Omuz omuza verip savaşlarda O’nunla beraber savaşamadık. Ancak aziz kardeşlerim, biz O’nu gıyaben sevdik. Görmeden sevdik, hasretiyle yandık ve görmeden O’na aşık olduk. Biz sevgili peygamberimizi her gün yad ediyoruz. Milyonlarca Müslüman beş vakit namazlarında, kametlerinde “Eşhedü enne Muhammeden Rasulüllah” diyerek, “Biz şehadet ederiz ki Muhammed Aleyhissalatü Vesselam Allah’ın resulüdür” diye şahadetlerimizi haykırıyoruz. Salat ve selamlarla onu yad ediyoruz. İlginçtir değerli kardeşlerim, canımız sıkıldığı zaman “Sallallahu aleyhi ve sellem” deriz. Mutlu olduğumuz zaman, heyecanlandığımız zaman O’na salat ve selam gönderiyoruz. Çocuğumuz dünyaya geldi salat ve selam, çocuğumuzu sünnet ettirdiğimiz zaman salat ve selam, çocuğumuzu askere gönderdiğimiz zaman salat ve selam, evlendirdiğimiz zaman salat ve selam, cenazemizi kaldırdığımız zaman yine salat ve selam gönderiyoruz Sevgili Peygamberimize. Eğer oğlumuz Ahmet, oğlumuz Mehmet’i seversek, dizimize oturttuğumuz zaman Ahmeti, Mustafayı, Muhammedi, adeta Ahmetlerin, Mustafaların,Mehmetlerin piri olan Sevgili Peygamberimizi öpüp kokladığımızı düşünürüz. Oğlumuz Mehmete, Mustafaya, Ahmete seslendiğimiz zaman, adeta Sevgili Peygamberimize seslendiğimizi kabul ederiz. Saba rüzgarıyla biz Peygamber Efendimize salat ve selam göndeririz. “Ey bâd-ı sabâ, uğrarsa yolun semt-i harameyne, tazimimi, hürmetlerimi arz eyle ol Resul-i Sakaleyne. Ey saba rüzgarı, eğer Balkanlardan, Rumeli’den, Edirne’den, Trakya’dan, Anadolu’dan esersen şayet Mekke’ye doğru, Medine’ye doğru, hürmetlerimizi ve tazimlerimizi, salat ve selamlarımızı Medine’de yatan, insanların ve cinlerin peygamberi Sevgili Peygamberimize arz et”
“Edirne: O’nun rahmet ve şefkat nazarıyla süzdüğü müjdelenmiş şehir”
Peygamber Efendimizin Edirne ve Edirneliler için ayrı bir önemi olduğunu vurgulayan Hasan Gümüş sözlerini şöyle sürdürdü: “Müslüman Türk milleti olarak Sevgili Peygamberimiz bizim evimizin vazgeçilmez zatıdır, birinci kişisidir değerli kardeşlerim. Her gün yad ettiğimiz Sevgili Peygamberimizi mevlit kandillerinde ve nisan ayı geldiği zaman başka bir heyecanla, başka bir coşkuyla, başka bir aşkla ve muhabbetle anıyoruz. Binlerce toplantı, milyonlarca insanın katılımıyla değerli kardeşlerim Sevgili Peygamberimizi yad etmek, anmak hakikaten çok coşkulu bir iştir. Ancak ben size söyleyeyim bir Edirneli olarak Edirne’de yad etmek, Edirne’de anmak, binlerce seveniyle beraber anmak ayrı bir coşku, ayrı bir heyecandır. Edirne Peygamber Efendimiz tarafından daha sağlığında, bindörtyüz yıl önce, binlerce kilometre ötelerden müjdelenmiştir. Efendimiz İstanbul’un fethini müjdelerken ümmetin büyük toplar döktüreceğini, askerlerin toplanıp büyük kara vasıtalarıyla İstanbul’a yürüyeceğini haber vermiştir. Topların döküldüğü ve askerlerin toplandığı yer neresidir? Edirne’dir. Üçyüz metre ilerde Tophane bayırı, şu yolun öbür tarafı Saruca Paşa. İstanbul’un fethinde yer alan, değerli hemşehrimiz Edirne’nin medar-ı iftiharı Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinde sağında yer alan Saruca Paşa. Fatih Sultan Mehmet’in doğduğu ev üçyüz metre ilerde. İşte Saraçhane, işte Küçükpazar, işte Muradiye. Sevgili peygamberimizin işaret ettiği yerler buraları değerli kardeşlerim. Dolayısıyla her tarafta yad etmek Peygamber Efendimizi, coşkudur, heyecandır, muhabbettir. Ama daha dünyada iken rahmet ve şefkat nazarıyla süzmüş olduğu Edirne’de, hele Selimiye meydanında O’nu yad etmek ayrı bir coşku ve ayrı bir heyecandır. Ayrıca Evliya Çelebi seyahatnamesinde anlatır ki, Sultan 2. Selim rüyasında Efendimizin “Selim! Derhal kalk, özel himayem altında (dikkat et, özel himayem altında) olan İslam’ın serhaddi, Edirneme mabedini yapacaksın” buyruğu üzerine o zaman başkent İstanbul olduğu halde Selimiye Camiini Edirne’ye yaptırmıştır. Bu sebeple biz Edirneliler, büyük usta Mimar Sinan’a ve Sultan 2. Selim’e şükran borçluyuz. Ancak bu büyük mabedin buraya yapılmasını işaret eden Peygamber Efendimize ilk önce ve daha çok şükran borçluyuz. Dolayısıyla bugün burada, müjdelenmiş şehir Edirnemizde, Selimiye Camiinin gölgesi altında Sevgili Peygamberimizi anıyoruz, O’na salat ve selam gönderiyoruz.”
“Gel ey Resul, çünkü Edirne’de seni özleyen kardeşlerin var” diyerek sözlerini tamamlayan Hasan Gümüş konuşmasında meydanda bulunan Peygamber sevdalılarını tekbir ve salevata davet etti. Selimiye Meydanı bu davet üzerine binlerce kişinin tekbir ve salavatıyla inledi.
Hasan Gümüş’ün konuşmasının ardından tekrar mehter gösterisi başladı. Mehterle birlikte misafirlere altı bin kişilik olarak hazırlanan etli pilav ve ayran meydanda bulunan dört ayrı noktadan dağıtıldı. Programda çocuklara da çeşitli hediyeler verildi. Programın sonunda Edirne ve çevre il ve ülkelerden katılan misafirler sahneye çıkarak Hasan Gümüş ile hatıra fotoğrafı çektirdi.