Peygamber Efendimiz bizim baş tacımız. O’na çok şey borçluyuz. Bu borçluluğun bir ifadesi olarak Efendimizi her zaman hayırla yâd etmek ve “Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammed’in ve alâ âli seyyidinâ Muhammed” diyerek O’na salât-ü selam getirmek her Müslüman için ihmal edilmemesi gerekli olan mühim bir vazife.
Salât-ü selâm’ın Peygamberimize ve bize olmak üzere iki yönü var: Salavat, Allah’ın, peygamberinin kendi katındaki değerini artırması için bir dua mahiyetinde. Bu vesileyle bizim dualarımızla Efendimizin mertebesi devamlı olarak yükseliyor. Burada hemen şunu ifade edelim ki, Allah Rasûlü’ne (s.a.s.) yapılan salât-ü selam, onun aslında salâta olan ihtiyacından dolayı değildir. Bu, ancak O’na duyulan saygı, sevgi ve hürmeti ifade etmek içindir.
Salâvatın mü’minlere bakan yönü de kulu Allah’a yakınlaştıran vesilelerden birisi olması. Nebiler Serveri’ne (s.a.s) bol bol salâvat getiren bir kul, Efendimize, dolayısıyla da Allah’a yaklaşmış olur. Sözün burasında şanlı tarihimizde yaşanmış bir örneği sizinle paylaşmak istiyorum:
ALİ PAŞA’YA SELAMIMI SÖYLE!
III. Osman’ın vezirlerinden Hekimoğlu Ali Paşa oldukça başarılı, zeki ve dindar bir kimseydi. Ali Paşa’nın vezirliği sırasında şehrin bir tüccarı iflas etmiş, üstelik çevresine de oldukça borçlanmıştı. Çaresiz adam hangi kapıya gitse kapı yüzüne kapanmıştı.
Bir gece ibadet için yatağından kalktı. Teheccüd namazına müteakip Peygamber Efendimizi (s.a.s.) anmaya, O’na salâvatlar getirmeye başladı ve Efendimizden yardım istedi. Neden sonra uykuya daldı. Rüyasında Fahri Kâinat Efendimizi gördü. Efendimiz ile arasında şu diyalog yaşandı:
- Ali Paşa’ya git selamımı söyle, sana yüz altın versin.
- Ya Rasulallah, söylerim ama bana ya inanmazsa!
- O, her gün yüz salâvat getirirdi. Ancak bu perşembe getirmeyi unuttu. Bu onun karşılığı dersin.
NİÇİN YEDİ YÜZ ALTIN VERDİ?
Adam sabah uyandığında rüyasında Rasulullah’ı görmenin sevinci ve Efendimizin söylediklerinin şaşkınlığını yaşıyordu. Hemen hazırlanıp saraya giderek Ali Paşa’yı buldu ve rüyasını anlattı. Ali Paşa gelen kişiye ihtiyatla yaklaştı:
- Ben bunun böyle olduğuna nasıl inanayım, niçin Efendimiz benim rüyama girip altın vermemi bana emretmiyor da senin rüyana giriyor? Adam hemen söze atıldı:
- Paşam, ben sizin bana itimat etmeme ihtimalinizi Efendimize bildirdim. Efendimiz de sizin O’na her gün yüz salâvat getirdiğinizi ancak geçen perşembe unuttuğunuzu bunun ona karşılık olduğunu söylememi bildirdi.
Ali Paşa biraz duraksadı ve perşembe günü gerçekten de salâvat virdini ihmal ettiğini hatırlayınca, “Efendimiz sana ne söylediyse aynen söyler misin” dedi. Adam, “Ali Paşa’ya selamımı söyle sana yüz altın versin” dedi.
Ali Paşa tekrar sordu ve adam tekrar söyledi. Bu hal tam yedi kez gerçekleşince adam, vezirin kendisiyle eğlendiğini düşünüp geri dönmüş gidiyordu ki Ali Paşa kesesini çıkarıp adama yedi kez söylemesine karşılık yedi yüz altın verdi ve şöyle dedi:
- İstedim ki Efendimizin selamını bir kez daha duyayım, sen söyledikçe doyamadım ve bir kez daha duymak istedim...
SÖZÜN ÖZÜ
1) Salâvat, Peygamber Efendimizle irtibata geçmenin adıdır.
2) Adı anıldığında Efendimize salâvat getirmek bir müminlik borcudur.
3) Salâvat bizi Rabbimize yakınlaştıran bir vesiledir.
BİR SORU BİR CEVAP
ÜZERİNDE TİMSAH VEYA GEYİK ARMASI BULUNAN KIYAFETLE NAMAZ KILINABİLİR Mİ?
Soru: “Markalı kıyafetler giyinebiliyoruz. Özellikle timsah ve geyik armalı kıyafet ile namaz kılmanın takva yönünden hükmü nedir? Bilgilendirirseniz memnun oluruz.” Eyüp Ulusoy
Bu resim meselesi çok detaylı bir konu Eyüp Bey. Meseleyi kısaca özetleyerek sorunuzu cevaplandırmaya çalışalım:
Tevhid dini olan İslam, o dönemde çok yaygın bir inanç şekli olan putperestliği ortadan kaldırmıştır. Malumunuz putperestliğin özünde resim ve heykele tâzim ve tapınma inancı var. Konuyla alakalı Allah Resulü’nün pek çok uyarıları var. O yüzden Efendimizin sözlerinden hareketle İslam uleması resme, resimli eşyalara tavır almışlardır.
GÖMLEKTE ARMA VARSA!
Kaynaklarımızda şu bilgiler yer alıyor: Resimli elbise giymek mekruh görülmekle birlikte bu elbise içinde kılınan namaz sahih, yani geçerlidir. (Merginânî, el-Hidâye, 1/362-364) Hanbelîler de üzerinde canlı resimleri bulunan elbise giymenin haram olmayıp mekruh olduğunu belirtiyorlar. (İbn Kudâme, el-Muğnî, 1/590)
Bu bilgilerden anlaşıldığı gibi, gömleğin cebinin üzerinde kabartma şeklinde bulunan küçük hayvan armalı kıyafetlerle namaz kılmakta bir mahzur olmadığını söyleyebiliriz. Ancak siz meselenin takva yönünü soruyorsunuz. Ehl-i takva bir kimse, içinde böylesi mekruhluk barındıran bir meseleden uzak durmalı deriz. Hayırlı cumalar.
TEFEKKÜR ATLASI
ÖTEKİ HAYAT MÜMKÜN MÜ?
Akıl, mantık ve his bakımından öteki hayatın en büyük delili bu hayattır. Bu hayatı anlamayan o hayatı anlayamaz. Çünkü iki hayat arasındaki benzerlikler, farklardan daha bariz ve önceliklidir.
İmkân açısından bu âlemle öteki âlem, bu hayatla öteki hayat arasında fark yoktur. Burada olmayabilirken olmuşuz, öyleyse orada olmamıza hiçbir engel düşünülemez.
Burada, şu anda olduğumuzdan çok daha farklı bir yapı ve özelliklerde olabilecekken böyle olmuşuz.
Orada da başka bir varlık boyutunda veya aynen böyle olmamıza hiçbir engel yoktur. Ancak inançlarımızın gereği olarak kısmen biliyoruz ki oradaki hayat buradakinden çok daha farklı olacaktır.
BU HAFTA NE OKUYALIM?
HZ. MUSA’NIN HAYATINI MERAK EDİYOR MUSUNUZ?
Kur’ân’ı Kerim’de anlatılan Peygamber kıssalarının hikmetleri saymakla bitmez. Vahyin her harfinin akla ve kalbe dokunuşu, insanın özündeki cevheri fark etmesi içindir. Zamanı, mekânı ve isimleri aşan farklı bir şey yudumlar insan kıssalara her başvuruşunda.
Kıssalar geçmişten haber verirken bugüne, geleceğe ve herkese bir şeyler akıtır ilahi mesajın içinden. Kimi zaman Yakup aleyhisselam oluruz, kimi zaman Yusuf aleyhisselam, kimi zaman da balığın karnındaki Yunus aleyhisselam.
Musa aleyhisselam’ın kıssası, içimizdeki ikircikli potansiyele seslenir. Musa ya da Firavun olabilme ihtimaline karşı bize iyiliği emreder. Her kıssadan hepimizin payına bir hisse düşürür Yaradan. Bu yüzden kıssalar en metin ve güvenilir sığınaktır aydınlanma yolculuğunda. Büyüklenmenin nasıl bir musibet, küçüklüğü bilmenin ise ne güzel bir haslet olduğunu anlatır.
FİRAVUN’UN ÖLÜMÜ
Kaynak Yayınları tarafından yayımlanan ve Can Alpgüvenç’in kaleme aldığı “Firavun’un Ölümü”, Kur’ân-ı Kerim’de anlatılan Musa aleyhisselam’ın kıssasını romanlaştırıp istifademize sunan nitelikli bir çalışma.
Kitap, Hz. Musa aleyhisselam’ın yaşadığı dönemi, yaşama hakkı doğmadan elinden alındığı halde Firavun’un sarayına nasıl girdiğini, orada ne şekilde korunup büyütüldüğünü, Firavun’un oğlu olmadığını anlamasıyla birlikte başlayan süreçte yaşananları, Peygamberlik vazifesi sonrasında ortaya koyduğu iman mücadelesini anlatıyor.
BiR AYET
“İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel tarzda uzaklaştırmaya bak! Bir de bakarsın ki seninle kendisi arasında düşmanlık olan kişi candan, sıcak bir dost oluvermiş!” (Fussilet, 41/34)
BiR HADiS
Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Allah’ım! Nefsime takvasını (günahlardan sakınma duygusu) ver ve onu (her türlü günahtan) temizle. Sen temizleyenlerin en hayırlısısın...” (Müslim, Zikir,73)