Şehit ailesine 'intihar' şoku

Şanlıurfa'da, 'şehit edildi' diye resmi törenle toprağa verilen Yüksel'in ailesi, 5 ay sonra soruşturma kararı gereği çocuklarının şehit olmadığı, aksine intihar ederek hayatına son verdiği haberiyle ikinci kez yıkıldı.

Şanlıurfa'da, 'şehit edildi' diye resmi törenle toprağa verilen Ali Yüksel'in ailesi, 5 ay sonra soruşturma kararı gereği çocuklarının şehit olmadığı, aksine intihar ederek hayatına son verdiği haberiyle ikinci kez yıkıldı.


ASKERİ TÖREN DÜZENLENMİŞTİ

8 Eylül 2008 tarihinde Elazığ'ın Karakoçan ilçesine bağlı Çan köyü kırsalında güvenlik güçleriyle teröristler arasında çıkan çatışmada şehit düştüğü bildirilen Şanlıurfalı Jandarma Er Ali Yüksel için ilk olarak Elazığ'da, daha sonra da Şanlıurfa'da askeri tören düzenlenmişti.




ASKERLİĞİNİN 45. GÜNÜNDE HAYATINI KAYBETTİ


Askerliğinin 45. gününde hayatını kaybeden Ali Yüksel, Şanlıurfa'da binlerce kişinin sloganları eşliğinde Vergili köyünde toprağa verilmişti. Daha sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Köksal Toptan, Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın yanı sıra birçok bakan ve devlet görevlisinden taziye mesajları alan acılı aile, çocuklarını kaybetmenin acısını yüreklerine gömdü. Olayın ardından 5 ay geçtikten sonra, Kara Kuvvetleri Komutanlığı 8. Kolordu Komutanlığı Elazığ Askeri Savcılığı tarafından acılı aileye 'Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı' gönderildi.




Gönderilen kararda Ali Yüksel'in şehit olmadığı, askerliğe elverişsiz hale gelmek maksadıyla intihar ettiğinin belirlendiği bildirildi. Kararda ayrıca, olay anında meydana gelen hazine zararının da takip ve tahsilinin gerekip gerekmeyeceği, Elazığ İl Jandarma Komutanlığı'nın takdirine bırakıldığı ifade edildi.



ANNESİ İKİNCİ KALP KRİZİ GEÇİRDİ


Kararı okuyan aile evlatlarının acısı ile ikinci bir kez yıkılırken, karar bir süre anne Fatma Yüksel'den gizlendi. Daha sonra kararı öğrenen anne 2. kez kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırıldı.



Gaziantep'te anjiyo olan annenin güçlükle yürüyebildiği ifade edildi. Eline aldığı oğlunun fotoğrafını sık sık öpen acılı anne gözyaşlarına boğuldu. İkinci kez yas ilan edilen evde, Ali Yüksel'in yakınları ağlayarak, feryatlar yaktı. Olup bitenlere anlam veremeyen acılı aile, bir taraftan çocuklarının şehit olması haberi ile acılarını bir nebze azaltırken, diğer taraftan çocuklarının intihar ettiği kararı evde ikinci bir yasa neden oldu.



Gözyaşlarına boğulan acılı aile, feryatlarla ağıtlar getiriyor. Baba Hüseyin Yüksel de diğer erkek çocukları ile oğlu Ali Yüksel'in mezarını ziyaret ederek, mezar başında dua etti. İkinci kez yıkılan acılı aile, avukatları Hikmet Delebe ve Necati Çevirci aracılığıyla hem Milli Savunma Bakanlığı'na hem de İçişleri Bakanlığı'na ihtar dilekçesi gönderdi. Kararların yanlış olduğunu ileri süren ve çocukları Ali Yüksel'in intihar etmediğine inanan aile, kendilerine toplam 395 TL değerinde maddi ve manevi tazminatın ödenmesini istiyor. Oğlunun intihar ettiğine inanmadığını ileri süren baba Hüseyin Yüksel, "Ben inanmıyorum. Önce 'Teröristler öldürdü, pusu kurmuşlar öldürmüşler' dediler. Şimdi komutanlar operasyonu kurtarmak için böyle bir iftira ettiler. Oğlumun hiçbir sorunu yoktu. Alay komutanı geldi, merkez komutanı geldi. Dediler ki; 'Teröristler pusu kurmuşlar, sağ omzuna arkadan vurulmuş.' Sonra başka bir ifade kullanıyorlar. Diyorlar; 'Kendi kendini vurmuş.' Biz şok olduk. Kendilerinin söylediği intiharmış ama ben inanmıyorum.


'HAKKIMIZI SAVUNACAĞIZ'

Hatta 'Bir kadın, bir erkek terörist ölü olarak ele geçirildi' dediler. Oğlumu oraya kadar götürdük, bölüğe teslim ettik. Biz hakkımız varsa, hakkımızı arayacağız. Devletin adaletine sığınıyoruz. Duyunca hasta olduk, şimdi hepimiz hastayız. Ben olsam ben de vatan için giderim savaşırım" ifadelerini kullandı. Oğlunun üniformalı fotoğrafını elinden bir an düşürmeyen ve sık sık öpen gözü yaşlı anne Fatma Yüksel ise Arapça konuşarak, "Olayı duyduğumdan beri, rahatsızlandım, anjiyo oldum, hastanede yattım. Şuan bu üzüntüyü yaşıyorum" diyerek gözyaşlarına boğuldu.




Haklarını savunacaklarını dile getiren ağabey Abit Yüksel de, kardeşini kendi elleri ile teslim ettiklerini ve yüce adalete sığındıklarını kaydederek, "Geldiler şehit olduğunu söylediler. Olayın nasıl olduğunu sorduk. Dediler ki; 'Taciz ateşi sonucunda, kardeşiniz, babama; oğlunuz şehit oldu.' Bizde 'Vatan sağ olsun' dedik. Askeri tören yapıldı hem Elazığ'da, hem de burada. Üzüldük, bir insan nasıl üzülmez. Üzüldük ama yine de 'Vatan sağ olsun' dedik. Ama vatan bize böyle yaparsa para için, bir insanın,bir ailenin şerefiyle, haysiyeti ile oynarsa onu kabul etmiyoruz. Bunun için ne varsa, ne gerekiyorsa onu da yapacağız. Yüce Türk adaletine sığınıyoruz. Ben kardeşimi kendi elimle teslim ettim. İki dayım var, yanımda geldiler. Kendisine harçlık verdim, orada oturduk, bir sorun yoktu. Biz döndükten sonra aşağı yukarı bir ay sonra şehit olduğunu öğrendik. Üzüldük, annem hastalandı, ameliyat ettirdik. İntihar ettiği yönünde bir kanaat oluşturmuş arkadaşlar. Biz bu haberi alır almaz şoktayız yani. Nediyeceğimizi, ne yapacağımızı bilemiyoruz. Vatan için gerekiyorsa herkesin şehit olması lazım. Biz de sadece kardeşim değil, hepimiz şehit olmaya razıyız. Ama para için, kendini kurtarmak için, bazı oynamalar yapıyorlar, bir şeylerin üstünü örtüyorlar" ifadelerinde bulundu. nf6pen acılı anne gözyaşlarına boğuldu. İkinci ke Konu ile ilgili yasal süreci takip edeceklerini söyleyen ailenin avukatlarından Hikmet Delebe, olayı şöyle anlattı:




"Müvekkil Yüksel ailesi çocukları Ali Yüksel, jandarma komando er olarak Elazığ ili, Karakoçan ilçesi Çan Köyü yakınlarında çatışmada hayatını kaybettiğine dair bir rütbeli er tarafından ailesine haber veriliyor. Müvekkil aile bu haberi aldıktan sonra, çocuklarının ölüm haberi ile birlikte adeta yıkılıyor. Bütün köye Türk bayrakları asıldıktan sonra çocuklarına ait şehitlere özgü bir merasim düzenlenerek, çocukları Vergili köyünde defnediliyor. Daha sonra bütün devlet büyüklerinden başta Cumhurbaşkanıolmak üzere, Başbakan'dan, Milli Savunma Bakanı'ndan, Genelkurmay Başkanı'ndan, İçişleri Bakanı'ndan ve diğer devlet büyüklerinden çocuklarının şehit edilmesi münasebetiyle kederli aileye başsağlığı dileniyor. Bunlarla ilgili taziye mesajlarımız zaten dosyamızda mevcut. Bütün bu hadiseler geliştikten sonra, müvekkil aile artık çocuklarına ait olan acıyı yüreklerine gömerek, sabrediyorlar. Fakat aradan 5 ay geçtikten sonra Elazığ Cumhuriyet Savcılığı hiç de beklenmedik bir kararı; müvekkilin ailesine tebliğettiriyor. Ve bu kararda; çocukları Ali Yüksel'in çatışmada şehit olmadığı, ancak askerden kaçmak için ve askerlikten muaf olmak için intihar yolunu seçtiği söyleniyor.




Müvekkil aile bu haberi aldıktan sonra bir kez daha yıkılıyor. Bu sefer bütün hayalleri gerçekten yıkılıyor ve hatta uzun süre zaten çocuğunu şehit olmasından dolayı yataklara düşen annesi Fatma Yüksel'den bu intihar ettiği yolundaki savcılık kararı gizleniyor. Fakat bir şekilde Fatma Yüksel de bu haberden bilgi sahibi olduktan sonra, kalpkrizi geçirerek yataklara düşüyor. Ve çok acil bir şekilde Gaziantep'teki bir özel hastanede yoğun bakım altına alınmak suretiyle tedavi altına alınıyor. Müvekkil aile tabi bu son gelen kararla birlikte adeta yıkıldı. Önce çocukları için 'Şehit oldu' dendi, bunla ilgili şehitlere özgü merasim törenleri düzenlendi. Sonra devlet büyüklerinden şehit olduğuna dair taziye mesajları geldi. Müvekkil ailemiz çocuklarının intihar ettiğine kesinlikle inanmıyor, zira çocuklarının hiç bir psikolojik sorunu dabulunmamaktadır. Zaten hayatını kaybetmeden birkaç gün önce de babası ile yaptığı telefon görüşmesinde; askerliğinden son derece memnun olduğunu, askerliğin çok güzel gittiğini, hiçbir probleminin bulunmadığını söylemektedir. Fakat her nasılsa intihar ettiği kararı müvekkillere bildirilmiştir. Biz bu karara karşı öncelikle tabi itiraz süresi içerisinde itiraz hakkımızı kullandık. Bunun dışında müvekkilin iki defa mağdur edilmesinden dolayı gerek İçişleri Bakanlığı, gerekse de Milli Savunma Bakanlığı'na karşıidari yolların tüketilmesi anlamında birer ihtar dilekçesi gönderdik ve müvekkillerimizin uğradığı bu maddi ve manevi tazminatların karşılanmasını talep ettik. 60 günlük süre zarfında eğer İçişleri Bakanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı'ndan olumlu bir haber gelmezse; biz askeri Yüksek İdare Mahkemesi'ne ve diğer yargı organları nezdinde müvekkil ailenin tüm haklarını korumak adına maddi ve manevi tazminat davamızı açacağız. Hatta gerekirse müvekkil ailenin talebi ile dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'netae acılı anne gözyaşlarına boğuldu. İkinci keşımayı düşünüyoruz." Takipsizlik kararında bazı çelişkilerin olduğunu ileri süren avukat Hikmet Delebe ise, "Takipsizlik kararını dikkatlice okuduğumuzda bazı çelişkiler görmekteyiz. Bunlardan bir tanesi intihar eden bir kişi en fazla kendi vücuduna bir ya da birden fazla mermi sıkabilir. Fakat Takipsizlik karırında 20 adet boş kovanın bulunduğu tespit edilmiştir. Diğer önemli bir unsur da müvekkil ailenin çocuğunun hayatını kaybettiği mermilerin kendi silahından çıkıp çıkmadığı yönünde net bir otopsi raporu mevcut değil.Otopsi raporu sadece ilgili boş kovanların müvekkile ait olduğuna dairdir. Fakat o mermiye ait olan çekirdeklerle hayatını kaybedip kaybetmediği yönünde net somut bir bulgu savcının kararında mevcut değil. Diğer taraftan müvekkil ailenin en fazla canını sıkan, belki de bir kez daha yıkılmasına neden olan büyük hususlardan bir tanesi de şu müvekkil ailenin çocuğu Ali'nin hayatını kaybetmesi nedeniyle, hazinenin uğradığı zararın karşılanmasına da yol açılıyor. Yani hatta sonuç kısmında 'Meydana gelen hazinezararının takip ve tahsilinin gerekip gerekmeyeceğinin takdiri de Elazığ İl Jandarma Komutanlığı'na bırakılmıştır' deniliyor. Bu da gösteriyor ki; müvekkilimiz hem çocuklarını vatan uğruna askere gönderip hayatını kaybettikten sonra da ilgili mermi, ilgili boş kovanların parasını mirasçı olan aileden istemesinin de yolu açılıyor. Bu hukuk devleti ilkelerine sığmayan bir uygulamadır. Ve müvekkil aile halen de çocuklarının kesinlikle intihar etmediğini düşünmektedir. Bunun her yönü ile takipçisi olacaklarınıbize bizzat söylemişlerdir. Biz de hukuki ve yasal çerçevede müvekkil ailenin tüm haklarını korumak için elimizden gelen gayreti sarf edeceğiz" ifadelerini kullandı.




Ailenin diğer avukatı Necati Çevirci ise, konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşımayı düşündüklerin belirterek, şunları söyledi:



"Ali Yüksel vatani görevini yaparken şehit düşmüş ve bu hemen akabinde ailesine bildirilmiştir. Ancak daha sonra savcılığın, Elazığ Askeri Savcılığı'nın yaptığı araştırma sonunda; 5-6 ay sonra ailesine müvekkilin intihar ettiği yönünde bir kovuşturmaya yer olmadığına dair bir takipsizlik kararı gönderilmiş ve biz avukatlar olarak buna itiraz etmişiz. Müvekkillerin ailesinin tek amacı devlet erkanından herhangi bir maddi yardım veya her hangi bir tazminat talebinden daha ziyade, şehitlik rütbesinin geriiade talebidir. Bu yüzden biz daha çok bunun için uğraş vermekteyiz. Eğer bu kendisine, müvekkilin ailesine iade edilmediği taktirde, biz hukuki yolları sonuna kadar götüreceğiz. Türkiye'den bir sonuç alamadığımız takdirde AİHM'ye dahi gitmeyi düşünüyoruz."

Yaşam Haberleri