Bilirkişi kirliliği
Hayır; Doğan Grubu gazetelerinin verdikleri gollük paslara rağmen "Medya savaşı" tuzağına düşmemeye kesin kararlıyız. Biz yalnızca habercilik yapmaya devam ediyoruz.
Çünkü bir ülkenin en büyük medya patronuyla ilgili iddialar ve soruşturma dünyanın her yerinde haberdir. Hem de önemli, çok önemli bir haberdir. Gazeteciliğin tüm ilkelerine saygılı olarak sürdürdüğümüz bu yayında göz önüne aldığımız, önemsediğimiz tek kriter bu.
Bununla birlikte Doğan Grubu'nun "İftira" dediği Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) suç duyurusuyla ilgili olarak iki takipsizlik kararı verildiği, böylece dosyanın kapandığı iddiasına açıklık getirmemiz gerekiyor. İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı'ndaki kayıtlara göre, gelişmeler özetle şöyle:
SPK'nın şikâyeti üstüne Aydın Doğan, kızı Hanzade Doğan Boyner ve iki yöneticisi (İmre Barmanbek ile Ali Rıza Temuroğlu) hakkında "2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'na muhalefet" suçlamasıyla Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma dosyası, "Yetkisizlik" kararıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderildi.
2009/32972 numarasıyla UYAP'a (Ulusal Yargı Ağı Projesi) kaydedilen dosyayı inceleyen Ekonomik Suçlar Bürosu Savcısı Sadi Yoldaş, 1 Haziran 2009'da "Yetkisizlik" kararıyla dosyayı Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı'na geri gönderdi.
Suç tarihi 31 Aralık 2007 olarak görülen soruşturma dosyası, kısa bir süre sonra Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yeniden yetkisizlik kararı verilerek İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na iade edildi.
23 Haziran 2009'da 2009/37610 numarasıyla UYAP'a kaydedilen soruşturma dosyası yeniden Savcı Sadi Yoldaş'a gönderildi. UYAP'a göre Aydın Doğan ve grubun diğer üç görevlisi hakkında "2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'na muhalefet" suçundan başlatılan soruşturma halen devam ediyor.
Rapordaki "Mütalaalar"
Son durumu böylece özetledikten sonra, asıl meramımıza gelelim. Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) Doğan Grubu'nun kâğıt ithalatı konusunda hazırladığı kalın raporda bizi en çok bilirkişiler bölümü hüzünlendirdi. Çünkü o bölümde, konuyla, özellikle de "Off-shore" şirketlerle ilgili mütalaa veren iki akademisyen hukukçunun "Bilimsel" görüşleri bilirkişilik kurumunun çöküşünü ilan ediyor.
SPK'nın bu mütalaalara verdiği yanıtları okuyunca, akademisyen bilirkişileri bilmeyiz ama onların adına biz yerin dibine girdik. İşte yanıtlardan birkaç cümle: "Bilirkişilerin raporu dikkatli bir şekilde okumadıkları anlaşılıyor...", "Raporda off-shore şirketlerin Doğan ailesinin kontrolünde/sahipliğinde oldukları, belgeleriyle birlikte hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde ortaya konulduğu halde, bilirkişi bunu hâlâ varsayım olarak değerlendiriyor...", "Doğan ailesinin sahibi olduğu/kontrolünde bulundurduğu bu şirketlerin 'Vergi cenneti' olarak adlandırılan off-shore ülkelerde kurulmuş olması dikkate alınmıyor", "Bilançoda gösterilmeyen hususlarda ibra söz konusu olamaz. İbra sadece genel kurulun bilgisine sunulan işlemleri içerir. Açıklanmamış, belgeye dayandırılmamış ve vasat yetenekli bir ortağın anlayamayacağı konularda ibra yok sayılır. (Bizim notumuz: İkisi de Yargıtay kararı.) Dolayısıyla genel kurula sunulmamış bilgiler sebebiyle ibra söz konusu olamayacağından, bilirkişinin hukuki mütalaasında yer verilen 'İbra sebebiyle hukuka uygunluk' tespiti, Yargıtay'ın yerleşik kararları ve öğretideki ağırlıklı görüş karşısında geçerli değildir..."
SPK, bilirkişilerin Yargıtay kararlarından bile habersiz olduklarını veya habersiz göründüklerini ima ediyor.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'in, Adalet Bakanlığı döneminden bu yana tekrarlamaktan dilinde tüy bitti: "Türkiye'de bilirkişi kirliliği yaşanıyor. Bilirkişi kurumu Yargıya ve devlete güvenin sarsılmasında en önemli faktör haline geldi. Kamu vicdanını rahatsız eden bu kurumun durumu verdiği raporlarda ortaya çıkıyor..."
SPK'nın Doğan Grubu raporunda yer alan bilirkişi mütalaaları ve sözde bilimsel görüşler, tam da bu kirliliği yansıtıyor. Yazık.