14 Ocak 2011’de bilgisayar mezunu olduğu halde, işsiz olduğu için seyyar satıcılık yapan bir genç olan, Mohammed Bouazizi’nin tezgâhı elinden alındıktan sonra yaşadığı onur kırıcı duruma tepki olarak kendisini yakması sonucu başlayan halk hareketleri, Tunus ve Mısır’da yıllardır halklarına zulmeden diktatörleri görevlerinden ayrılmak zorunda bırakmış ve bölgede yeni bir dönemin başlamasını sağlamıştır. Tunus ve Mısır gibi 30–40 yıldır yönetimde bulunan diğer bölge ülkeleri olan Libya ve Yemen’de de halk yıllardır süren zulüm düzenine karşı ayaklanmış ve o yönetimlerin de son bulması adına protesto gösterileri yapılmaya başlanmış halen devam etmektedir.
Değerli Basın Mensupları,
Biz Saadet Partisi olarak yıllardır devam eden diktatörlük rejimlerinin bir an önce son bulması ve o ülkelerde halkın iradesi sonucu oluşan yönetimlerin hayata geçirilmesinin zorunluluğuna inanıyoruz. Bu ülkelerde protestoları bastırmak adına, halka karşı kullanılan orantısız güç kullanımından vazgeçilmeli ve kendi halkına kurşun sıkan bu zulüm uygulamalarına son verilmelidir.
Libya’da bu gelişmeler sonucu 42 yıldır yönetimi elinde bulunduran Muammer Kaddafi’ye karşı Libya halkının ortaya koyduğu tepkiye Kaddafi tarafından uygulanan katliamlar, hava saldırıları, sayısı bile tam olarak bilinmeyen sivil ölümlerine sebep olmuş ve yüzlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur.
Halkına zulmeden, katleden Kaddafi’nin, El Kaide ile savaşıyoruz, İslamcılarla savaşıyoruz gibi açıklamaları sonucu, elde etmeye çalıştığı Batı desteği maalesef oluşmamış, basiretsiz Kaddafi, ülkesinin işgal edilebilme sürecini başlatmıştır. Birleşmiş Milletlerin almış olduğu müdahale kararı sivil ölümlerin önüne geçmek maksadıyla yapılmış değildir. Tunus ve Mısır’da planları dışı ortaya çıkan gelişmelere karşı, Libya’da inisiyatif alma girişimleridir. Dün başlayan müdahalenin daha ilk gününde şu ana kadar 50’ye yakın sivil hayatını kaybetmiş yüzlerce sivil ise yaralanmıştır. Dün sivilleri öldüren Kaddafi iken bugün siviller BM kararı gereği Fransız, İngiliz, Amerikan uçakları tarafından katledilmektedir.
Bosna’da siviller katledilirken Hollanda’ya bağlı BM güçleri kılını kıpırdatmazken, Ruanda’da kabile savaşlarının fitilini ateşleyerek insanların birbirini katletmesine zemin hazırlayan Fransızlar, sivilleri yalnız bırakıp kaçmışken, Afganistan’da, Irak’ta, Filistin’de devam eden sivil katliamlarına ses çıkarmayıp hatta destekleyen Batı dünyasının Libya’da sivilleri koruma maksadıyla yaptıklarının iddia ettikleri bu müdahale sivilleri korumak değil Akdeniz’de inisiyatif alma, bölgeyi kontrol etme ve yeraltı kaynaklarını, petrolü kontrol etmekten başka bir şey değildir.
Sonuç olarak şunu ifade etmek isteriz ki, İslam Konferansı Teşkilatı bir an önce harekete geçmeli ve bu duruma dur demeli, sorunun çözümü için İslam ülkeleri nezdinde, Libya halkının geleceğini Batılı güçlerin iradesine bırakmamalıdır. Kaddafi bir an önce idareyi Libya halkına devretmeli ve zulümlerine son vermelidir. Hükümet ise temkinli davranmak adına, herkese mavi boncuk dağıtmayı bırakmalı çok konuşan ama hiç bir şey söylemeyen bu tutumundan vazgeçmelidir.20.yüzyılın başlarına kadar bize ait olan bu coğrafyanın batılı güçler tarafından bir kere daha işgal edilmesi girişimine karşı aktif bir rol üstlenmelidir.
Yeni Bir Dünya kurulmadan mazlum halkların huzur bulması mümkün olmayacaktır. Yeni Bir Dünya ise ancak Milli Görüş’ün Türkiye’de iktidarı ile gerçekleşecektir. Ne halkını katleden, zulmeden diktatörler ne de çıkarları için dünyayı kan gölüne çeviren Batı dünyasının insanlığa verebileceği hiç bir şey yoktur. Biz her zaman olduğu gibi bundan sonra da dünyada devam eden her türlü zulmün son bulması adına bütün gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.
Basın açıklamamıza göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı teşekkür ediyor, İstanbul gençliği olarak bir kere daha mazlum milletlere diyoruz ki, sabredin, sabredin sabredin Milli Görüş iktidarıyla bütün dünya adil bir yapıya kavuşacaktır.