Resulullah nelere ağladı, nelere güldü? Allah Resulü (sav) insanların çok gülmesini hoş görmezdi. "Allah'a yemin olsun ki, eğer benim bildiğimi siz de bilseniz, az güler çok ağlardınız. Yataklarda kadınlardan lezzet almazdınız. Yollara, çöllere dökülür, (belanızın def'i için) Allah'a yalvar yakar olurdunuz." (Tirmizi, İbn Mâce)
Gözyaşı cennete vesiledir!
Allah korkusundan dolayı ağlayan kişiyi, Allah, cennetle mükâfatlandırır. "Allah korkusundan dolayı ağlayan kişi (hayvanın memesinden çıkan) süt memeye dönünceye kadar, cehenneme girmez." (Tirmizi, Nesai)
Efendimiz (sav) hataları için ağlayanların kurtuluşa ereceğini müjdelemiştir. (Tirmizi)
Efendimiz (as), bir bulut görecek olsa tedirgin olurdu ve bu yüzünden anlaşılırdı. Bunun sebebini ise, bir azabın gelme ihtimali ve geçmiş milletlerin görülen bulutlar sonrası azaba duçar olmasını hatırlatırdı. (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi)
Efendimiz şöyle buyurmuştur: "İki göz vardır ki, onlara ateş değmez: Allah için ağlayan göz ile Allah yolunda uyanık sabahlayan göz." (Tirmizi)
Çok gülmek kalbi karartır!
Allah Resulü (sav) mütebessim idi. Ancak kahkaha atmaz, çok gülmezdi. "Çok gülme zira çok gülmek kalbi karartır" buyurmuştur. (Tirmizi, İbn Mâce)
Hz. Aişe (ra) şöyle söylemiştir: "Ben Resûlullah (sav)'ı ciddi bir şekilde, küçük dili görünecek derecede güldüğünü görmedim. O sadece tebessüm ederdi." (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi) Gülerken bazen gözlerini hafifçe yumardı. Dişleri dolu tanesi gibi parlardı. (Taberânî)
Resulullah'tan daha mütebessim kimse yoktu!
Sahabeden Abdullah bin Haris ise şöyle demiştir: "Resûlullah (sav)'dan daha çok tebessüm eden birini görmedim." buyurmaktadır. (Tirmizi)
Allah Resulü (sav), bir şeye sevindiği zaman, mübarek yüzü ay gibi parlardı. (Buhari, Müslim, Ebu Davut, Nesai, Tirmizi)
Efendimiz (sav) dünya ve nimetlerine dalmaz, bu konuda ashabını uyarırdı. Çok gülmenin iyi olmadığını hatırlatırdı. "Vallahi eğer benim bildiklerimi bilseniz, az güler çok ağlarsınız..." buyurmaktadır. (Tirmizi)
Müslüman'ın din kardeşine tebessüm etmesi de bir iyiliktir. (Buhari, Müslim, Tirmizi)
Resûlullah'ı güldüren bazı olaylar
Ramazan ayında dayanamayıp eşiyle birlikte olan bir sahabi, Peygamber Efendimiz (sav)'a gelir ve "Ben helak oldum" der. Durumu öğrenen Allah Resulü (sav) ile arasında şu diyalog geçer:
-Azad edecek bir köle bul.
-Ya Resûlullah (sav) buna gücüm yetmez.
-Öyleyse üst üste iki ay oruç tut.
-Ya Resûlullah! Zaten başıma gelen bu yüzdendir. Dayanamam.
-Öyleyse altmış fakiri doyur.
-Bunu yapacak gücüm yok.
-Otur bekle bakalım.
Az sonra içi hurma dolu büyükçe bir sepet gelir. Efendimiz (sav), az önceki adama:
-Bu sepeti al, fakirlere sadaka olarak ver.
Adam:
-Ya Resûlullah! Vallahi Medine'nin şu iki kayalığı arasında benden daha fakiri yoktur.
Bunu duyan Peygamber Efendimiz (sav) uzun uzun güldüler ve:
-Öyleyse bunu al, ailene yedir. (Buhari, Müslim, Muvatta, Ebu Davud, Tirmizi)
Devrilen kâfir!
Sa'd bin Ebi Vakkas (ra) anlatıyor: Uhud savaşında Resûlullah (sav) ile beraberdim. Ok torbasındaki okları bana veriyor ve:
-At! Anam babam sana feda olsun, at! diyordu.
Bir Müslüman'a saldıran müşriklerden birini görünce, nişan alıp ona bir ok fırlattım. Yan tarafından okun isabet etmesi üzerine, adam yere yığıldı. Ancak yere öyle bir şekilde yığıldı ki hali çok komikti. Resûlullah (sav) bunu görünce yan dişleri görünecek şekilde güldü. [Buhari, Müslim]
Ebu Zer (ra) anlatıyor!
Peygamber Efendimiz (as): "Ben, Cennet'e ilk önce girecek olan adam ile en son girecek olan şahsı yakinen bilirim. Kıyamet gününde, bir adam hesap mahalline getirilip, Allah tarafından meleklere:
"Onun büyük günahlarını gizleyerek, kendisine, küçük günahlarını birer birer gösterin!" denir.
Melekler de, bu adamın büyük günahlarını gizleyerek:
"Sen, derler, filan senenin, şu gün, şu saatinde, şöyle günah işlemişsin!
Adamcağız, bu suçlarını dili ile ikrar eder; inkâr etmez. Fakat tam büyük günahlarının da hesabının sorulacağı korku ve tedirginliği içinde iken denir ki:
"Bu kuluma, işlediği bütün günahlarının yerine sevap verin."
Adamcağız, hiç de beklemediği bir şekilde, ceza yerine mükâfatla karşılaşınca, tamahkârlığı tutarak:
"Benim daha birçok büyük günahlarım vardı, amel defterinde onları göremiyorum!
Ebu Zer (ra) der ki, Bu adamın tavrı karşısında, Peygamber Efendimiz (as), dişleri görünecek derecede güldüler. (Tirmizi)
Allah'a en sevimli gelen iki damla ve iki iz!
"Allah'a iki damla ve iki izden daha sevimli yoktur. İki damlaya gelince, Allah korkusundan ağlayan gözyaşı ile Allah yolunda akıtılan kan damlası...
İki iz ise Allah yolunda savaşanın ayak izi ile Allah'ın farzlarından herhangi birisini yerine getirmek için atılan adımın ayak izidir." (Tirmizi)