Bizim gençlerimize ithaf ettiğimiz dünü, Çin ağlayarak geçirdi. Bir hafta önce gerçekleşen ve resmi verilere göre 34 bin kişinin öldüğü 7,9 şiddetindeki depremde kaybettikleri anısına üç gün boyunca üç dakikalık bir saygı duruşunun ilk günüydü 19 Mayıs. Yüzlerce kurtarma görevlisinin de deprem sonrası heyelanlarda yaşamını yitirdiği depremin nihai bilançosunun elli bin olacağı tahmin ediliyormuş.
Üç, dört, üç sıfır...
Beş, dört sıfır...
Myanmar'ı (eski adıyla Burma) vuran Nergis Kasırgasının ölen ve kayıp olanların toplamının ise 133 binin üzerine çıktığı ifade ediliyormuş. Uluslararası yardım tekliflerinin ülkenin dikta rejimi tarafından ret edildiği ülkenin yaralarını sarması yıllar alacak. Saatte 190 km bir hızla eserek 3,5 metre yüksekliğindeki bir sel dalgasını ülkenin en bereketli toprakları olan Irrawaddy nehir deltasının üzerine salan Nergis kasırgası, insan katliamı ölçeğinde, 500 bin insanın hayatını kaybettiği 1970 kasırgası ve 143 bin bilançolu 1991 fırtınasından sonraki en kanlı üçüncü fırtına. En büyük iki fırtınanın ikisi de, dünyanın metrekare başına en kalabalık ve en fakir ülkelerinden biri olan Bangladeş'i hedef almış. Bu ülkenin nüfusu, son tahminlere göre 150 milyonun üzerinde. Ülkenin nüfus artış hızı % 2,06. Kişi başına milli geliri 2,300 dolar civarı. Satın alma paritesine göre ayarlanmış.
Bir, üç, üç, üç sıfır...
Beş, beş sıfır...
Bir şeyler kıpırdamıyor içimizde, boğamızımız kurumuyor, karnımız düğümlenmiyor. Soluğunu, yedi nokta dokuz şiddetindeki bir depremden çok daha yakınımızda hissettiğimiz küresel krizin bize ne kadar dokunup dokunmadığını ölçerek geçirdiğimiz günlerin yoğunluğunda üç, dört, üç sıfır ile ifade ettiğimiz sayı, kafa sayısı dahi olsa, Merkez Bankası Başkanı'mız Durmuş Yılmaz Bey'in ağzından çıkan dokuz nokta üç tahmininin altında kalıyor, içimizdeki şok ölçümünde.
Ama sabah, mesai arkadaşlarımızla henüz afyonu patlatmadan başlattığımız futbol arası teneffüs sohbetlerde adamların ne hissettiklerini bildiğimizi, onları çok iyi anladığımızı efe, eke ifade ederiz. Ne de olsa bir büyük deprem de biz atlatmışız. O depremde de, dur bakayım, on dört, on altı bin de bizden gitmemiş miydi?
Kendi eşi, dostu, akrabası, kankası, tanıdığı, toprağı, hasılı aynı T.C. kimlik cüzdanını taşıdığı binlerini böyle bir iki yılda sadece enkazın altına değil, hafızasının da hatırlanmayacak en dip köşelerine gömen bir memleketimin güzel insanları için üç, dört, üç sıfır bam telimize ne dokunur? Hele adını bile söyleyemediğimiz (Burma'nın, hiç değilse Türkçe'de bir anlamı vardı) bir ülkede yaşanan insan hakları ihlalleri (ya bu da vardı oralarda, Nergis oraları ziyaret etmeden önce), bir, üç, üç, üç sıfır kişi yok veya kayıp olunca dikkatimizi çekecek değil.
Depremler, fırtınalar, hortumlar, katliamlar, darbeler, işkenceler...
Efendim, biz aşmışız bunları...
Hesap sormak, devlete isyandır netekim.