Ramazan Kerpeten/STOCKHOLM Sosyalist Kürt aydın Kemal Burkay, Maraş ve Çorum olaylarında olduğu gibi Balyoz darbe planında da cami bombalama suçunun muhtemelen Alevilere yıkılarak kaos çıkarılacağını söyledi. Burkay, kendisi hakkında kozmik odalarda dosya tutulup, "Öcalan'dan daha tehlikeli" olarak gösterilmesine de açıklık getirdi. İsveçte yaşayan Kemal Burkay, Ergenekon uzantılarının geçmişte Türkiye'yi nasıl kardeş kavgasına sürüklediğini ayrıntılarıyla anlattı. Kendisi de Alevi olan Burkay, hükümetin Alevi sorununu ele almasını olumlu buluyor; ama bu konuda somut adım atılmasını istiyor. Kemal Burkay, Balyoz planı başta olmak üzere, Türkiye'deki son bazı gelişmeleri Stockholm'de Habername yazarı usta kalem Ramazan KERPETEN'E değerlendirdi. |
Devlet içinde çete haline gelmiş olan unsurların çılgınca işler yapabileceğini, 50'li yıllardan beri bunu zaten yaptıklarını söyleyen Burkay, "kontrgerillanın devamı" dediği Ergenekon yapılanmasının "gizli ve derin bir ordu olduğunu" vurguladı. Burkay, bu gizli yapının İtalyan gladyosunda olduğu gibi, orduda, poliste, yargıda, siyasi partilerde ve medyada yaygın bir ağ oluşturduğunu tahmin ediyor. BALYOZ İDDİALARI GAYET DOĞAL Balyoz planını ciddiye almayan kesimlere seslenen Burkay, Ramazan Kerpeten'e verdiği özel mülakatta şu ifadeleri kullandı: "-Camilerin bombalanması gibi olaylar olur mu hiç- diyor bazıları. Oysa geçmişte olanlara baktığımız zaman, olur. Zira bu kesim, halkı galeyana getirmek, darbe koşulları oluşturmak için hep böylesine olaylar yapıyor zaten. Kamuoyunun tepki göstereceği eylemler yapıyor, kamuoyunu kandırıyorlar. O yüzden de ben böyle Balyoz iddialarını gayet doğal buluyorum." Balyoz darbe planıyla ilgili, tecrübelerine dayanarak bazı bilgiler aktaran Kemal Burkay, derin yapının, ihtilal ortamı oluşturmak için 50'li yıllardan beri halkı birbirine karşı kullandığını hatırlatıyor: "Kürtleri ezerken Türk milliyetçilerine seslendi. Ya da Alevilere baskı yaptığı zaman Sünni kesimleri kullandı. Dindar kesimlere baskı uygularken de solculardan ve Alevilerden faydalanmaya çalıştı. Onları gerici gösterip, laiklik ve çağdaşlık adına yaptı. Sola karşı İslami hareketleri, İslami hareketlere karşı da solu kullandı." 28 ŞUBAT TİYATROSUNA BEN BİLE İNANMIŞTIM Camiye saldırı planlarının Balyoz'dan önce Maraş ve Çorum olaylarında Alevilere karşı kullanıldığını ifade eden Burkay, "Aleviler camiye bomba attı diye Müslüman Sünni kesimler kışkırtıldı. Kırıkhan'da da denediler, bomba ellerinde patladı. Maraş'ta ne oldu da birdenbire Sünniler kalkıp Alevi komşularına saldırdı? Bunlar da 12 Eylül'e bahane teşkil etti. Çorum'da da hakeza... Bunların altında darbe zeminini hazırlayan kontrgerilla vardı." dedi. Balyoz Planı'nda camilerin bombalanması planının yeni olmadığını yineleyen Burkay, böyle bir olay gerçekleşmiş olsaydı bunun muhtemelen Alevi kesimin üzerine atılacağını vurguladı. Bunun ardından laik kesimlerin kışkırtılarak kaos ortamının genişletileceğini anlatan Burkay, 11 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde de aynı taktiklerin uygulandığını ve başarıya ulaştığını hatırlattı. 28 Şubat'ta da benzer mizansenlerin oynandığını dile getiren Burkay, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz ve Fadime Şahin arasındaki tiyatronun çok inandırıcı ve profesyonelce hazırlanmış olduğunu söyledikten sonra şu itirafta bulundu: "Ben dahi inandım bunlara. Çok profesyonelce iş yapıyorlar." Halkın artık bu oyunları gördüğünü söyleyen Burkay, bir kısım insanların ise bu işlerin aslını bildikleri halde bu yanlışı desteklemeyi sürdürdüklerini dile getirdi. BALYOZ, TÜRKİYE İÇİN TEMİZLENME FIRSATI Elinde silahı olanların topyekün Türkiye'yi tehdit ettiğini savunan Burkay, "Her şey apaçık, Türkiye tam bir batağa düşmüştür ve eğer tez zamanda çıkış yolu bulunmazsa bu batak herkesi yutabilir. Çıkış ise her zaman dediğimiz gibi, demokrasinin, özgürlüklerin yolunu tıkayan engellerin bir an önce temizlenmesidir. Cunta anayasası bunların başında gelir. Ayrıca Emasya ve Ordu İç Hizmet Kanunu'ndaki darbe gerekçeleri temizlenmeli; Kürt sorununun çözümü için bir an önce laftan öte somut adımlar atılmalı." diye konuştu. Kemal Burkay, bu gibi konularda kararsızlığın, militarist diktatörlük isteyenlerin işini kolaylaştıracağını vurguladı. Ordu içinde birilerinin suça bulaştığını ve bazı derin yapılanmalara gittiğini söyleyen Burkay, "Şimdi sorun şu, Ordu bu içindekileri ayıklayabilir mi? Onlarla arasına bir çizgi çekebilecek mi?" diye sordu. Sızdırmaların engellenmeye çalışılması konusunda ise, "Ne kadar tedbir alsalar da bir yerde iz bırakıyorlar. Nitekim 'en başarılı suçlular bile bir yerde iz bırakır' derler. Bu bakımdan şanslı sayılırız. Toplum, bir şekilde aydınlanıyor. Onlar da planlarını ileri götüremiyorlar." ifadelerini kullandı. Eylem yapan, ama üstlenmeyen hatta varlığı bile inkâr edilen gizli yapının ilk defa üzerine gidildiğini söyleyen Burkay, hükümeti de hedef alan bu yapıya karşı AK Parti'nin meşru müdafaa yaptığını, bu noktada söz konusu bu illegal yapıyla mücadelenin ülkenin arınması için şans olduğunu söyledi: "Bu zamana kadar bu işlerin üzerine 'devlet sırrı' diye gidilemiyordu. Ülkeyi kirlettiler ve devleti bir bataklığa çevirdiler." 'KOZMİK ODA'DA KEMAL BURKAY İSMİ Burkay, 1983 yılında askerlik yaparken 'Kozmik Oda'ya giren Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür'ün, "En dikkatimi çekici şey, o dönem hazırlanan raporlarda PKK'dan daha çok, Kemal Burkay'ın liderliğini yaptığı Özgürlük Yolu ve DDKD hareketinin tehlikeli görülmesiydi." şeklindeki değerlendirmesine şaşırmadığını da kaydetti. Siyasetle uğraşan herkesin derin devletin planlarını tahmin edebileceğini söyleyen Burkay, "Derin devlet neden sizi Öcalan'dan daha sakıncalı ve tehlikeli görüyordu?" sorusuna şöyle cevap verdi: "Şundan olabilir ki, Kürt hareketi 60 ve 70'li yıllarda normal seyri üzerinde gidiyordu, bir ırmağın yatağından gürleşerek akması gibi. Bunu önlemek için sol ve Kürt hareketlerini yanlışlıklara sürüklediler. Yani içine ajanlar sızdırarak, provokasyonlar yaptırarak, şiddete sürükleyerek yanlışlar yaptırdılar." Burkay, 60'lı yıllarda TİP içinde siyaset yaptığı dönemde de, gençleri şiddete sürüklemek için çabaların olduğunu vurgulayarak, aynı oyunun sağ kesime de oynandığını ve karşılıklı savunma ve saldırma güdüsünün oluştuğunu belirtti. O dönemlerde özellikle devrimci geçliği harekete geçirmek için Mahir Kaynak gibi MİT ajanlarının çok çaba sarf ettiğini ve bunda da başarılı olduklarını söyleyen Burkay, o zaman Doğu Perinçek'in de ayrı bir faktör olduğunu, solun bölünmesinde ve yanlışa sürüklenmesinde rol oynadığını söyledi Söz konusu dönemlerde kendisinin, memleketi Tunceli'de olduğunu ve kitlelere ulaşmaya çalışıp bunda da muvaffak olduklarını aktaran Burkay, "bu tür provokatörlerin oralara da müdahale ederek, yaratılan birikimi dağıtıp heder ettiklerini" ifade etti. Genel olarak solu ve Kürt hareketini şiddete itip, kitlelerden soyutlamak ve ezmek için gerekçeler bulunduğunu söyleyen Burkay, "Sol ve Kürt hareketleri bu tuzağa düşmeyip yasal zeminde kalabilseydi kendileri de ülke de şimdi çok daha iyi bir yerde olacaktı. Siz şiddete başvurursanız, kitlelerle bağınızı da koparmış olursunuz. Sonra da ezilir, bastırılırsınız. Plan da buydu." şeklinde sözlerini sürdürdü. 11 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde benzer oyunların oynandığını ve neticede kadrolarının dağıtıldığını söyleyen Burkay, o dönemlerde derin devletin kendilerini en büyük hedef olarak gösterdiğini öğrendiğini iletti. 80'lerde askere gidenlere söylenen, "PKK o kadar tehlikeli değil, onları silahla ezeriz. Asıl tehlike Kemal Burkay gibiler. Çünkü onlar siyasi olarak yapılanıp kitleselleşiyorlar" sözlerinin bugün Mahmut Övür'ün söyledikleriyle aynı olduğunu belirten Burkay, "Çünkü 12 Eylül rejimi bizi daha sakıncalı görüyordu, biz Kürt hareketi barışçı yollarla ifade ediyorduk ve kitleler de buna sahip çıkıyordu. Bu, onları rahatsız ediyordu" dedi. ÖCALAN: DEVLET BİZE ÖRGÜTÜ KURDURDU, SİLAHIMIZI VERDİ Kürt hareketinin barışçı ve kitlesel bir biçimde geliştiği bir aşamada, Kesire-Abdullah Öcalan çiftinin de ileriye sürüldüğünü iddia eden Kemal Burkay, Öcalan'ın birçok kez "PKK'yı kurduk, üç yıl süreyle ekmeğimizi, silahımızı devlet verdi verdi korumamızı sağladı" dediğini, PKK'yı devlete dayanarak kurup geliştirmekle övündüğünü aktardı. Devletin bazen derin devlet ile iç içe geçtiğini söyleyen Burkay, devleti bazen böyle ateşle oynadığını ifade etti ve ekledi: "Meseleleri şiddete boğmak, demokrasiyi geriletti her seferinde." Kürt hareketini sabote etmek için icat edilen PKK'nın Kürt hareketini terörize ettiği gibi, aslında Türk tarafını daha fazla militarize ettiğini belirten Burkay, "Türk halkı ordunun arkasında, Kürt kesiminin bir kısmı da PKK'nın arkasında konumlandı. Böylelikle bizim gibi barışçıl çözümler isteyenlerin eli zayıfladı. Ülke de şiddet sarmalına girdi. Sorunlar çözüldü mü peki?" diye sordu. KÜRTLER VE SOLCULAR OYUNA GELDİ Solu ve Kürt hareketlerini de eleştirdiğini ifade eden Burkay, "Derin devletin ne yapmaya çalıştığını anlıyoruz. Ama solcular ve Kürtler, bütün kışkırtmalara rağmen keşke demokratik mücadelelerden sapmadan yollarına devam edebilselerdi." dedi. "Bu yapılsaydı bence bugün bizler ve Türkiye çok daha iyi bir yerde olurduk. Ama bunu sağlayamadık, silahtan yana olanlar baskın çıktı. Böyle olmasaydı bizler göçmen durumuna düşmeyecektik, şu an Türkiye'de daha somut barış ve özgürlük şartlarını konuşuyor olacaktık. Bundan uzağız; çünkü kavgalı duruma düştük. İşler silaha döküldükten sonra insanların bir araya gelmesi, konuşması öyle kolay değil. Çünkü deniyor ya; savaşmak barışmaktan kolaydır." Millet olarak artık oynanan oyunları ve tuzakları görme zamanı geldiğini söyleyen Burkay, "Sistem demokratik değil, baştan beri halkı adam yerine koymuyor. Halkı idare etmek için de Alevi'yi Sünni'ye karşı kullanmış, Türkü Kürde karşı kullanmış, milliyetçi kesimlerle solcuları birbirine karşı kullanmış. Bu baskı rejimi, iktidarını sürdürebilmek için halkı kullanmış. Yapılacak şey, Türkiye'nin özgürleştirilmesi için bütün kesimlerin el ele vermesidir. Bu zamana kadar faşizan, tek renkli bir toplum yaratılmaya çalışıldı, şimdi ise çoğulcu bir toplum olmaya ihtiyaç var. Demokrasiyle olur bu da." şeklinde sözlerini sürdürdü. Türkiye'deki inanç özgürlüklerinin de artık genişlemesi gerektiğine ve bunun çoğulcu toplum şeklinde olması gerektiğine işaret eden Burkay, "Başı açıkla, başı kapalı bir arada yaşabilmeli. Alevi ile Sünni de. Ama hakları olan herkesin haklarını da tanımalıyız önce. Bu zamana kadar bizi o kadar birbirimize karşı kullanmışlar ki, şimdi birbirimize güvenimiz kalmamış. Çok sesli ve çok renkli bir toplum için el ele verelim; bu gidişatı değiştirmeliyiz" dedi. AK PARTİ ARTIK EYLEME GEÇMELİ Bu noktada her şeyi AK Parti'nin yapmasını beklemenin de gerçekçi olamayacağını, AK Parti'nin reformlar noktasında desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Burkay, hükümete de artık somut adımlar atma vazifesinin doğduğunu söyledi: "AK Parti ne yazık ki yalnız gözüküyor. Ordu, yargı oldukça statükocu bir konumda, adım atmasına fırsat vermiyorlar. Buna rağmen AK Parti'nin gerçekçi adımlar atması lazım. Laik ve Alevi kesimin endişelerini anlamaya çalışması lazım, onların içinde çok demokrat, aydın insanlar var. Şu an Sol ve Alevi kesimler niçin CHP'nin çevresinde toplanıyor?" Sosyalist ve Alevi bir aydın olarak, Alevi Çalıştayı'nı da çok olumlu bulduğunu dile getiren Burkay, bunun devamında somut bazı adımlar atılması gerektiğini dile getirdi. Kemal Burkay, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Tunceli ziyaretinin çok büyük bir jest olduğunu, bu yönde atılan ve atılacak her adımın bölge insanında karşılık bulacağını sözlerine ekledi. |