Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Bilgehan Alagöz, İran Cumhurbaşkanı seçilen Mesud Pezeşkiyan’ın adaylık serüvenini ve onun liderliğinde İran’ı nelerin beklediğini AA Analiz için kaleme aldı.
***
19 Mayıs 2024'te İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin bir helikopter kazasında ölmesiyle birlikte İran yeni bir cumhurbaşkanı arayışı içine girdi. Aday adayları cumhurbaşkanlığı seçimleri için İran Anayasası'nın öngördüğü kurallara bağlı olarak başvurularını yaptı ve Anayasayı Koruyucular Konseyi (AKK) kimlerin aday olabileceğine karar verdi. Bu bağlamda, 28 Haziran 2024’te yapılan seçimler için toplam 6 adayın başvurusu onaylandı. Bu isimler arasında en başından beri dikkati çeken kişi ise Mesud Pezeşkiyan oldu. Zira Pezeşkiyan adaylar arasında reformist kimliğiyle tanınan tek adaydı. Öte yandan, reformist Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin 2001-2005 arasında görev yapan ikinci kabinesinde Sağlık Bakanlığı yapan ve 2008'den beri İran Parlamentosu'nda 5 dönem üst üste milletvekili olan Pezeşkiyan’ın 2021’de cumhurbaşkanlığı adaylık başvurusu yine aynı AKK tarafından reddedilmişti. O sebeple de Pezeşkiyan’ın 2024 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylık başvurusunun hangi saiklerle kabul edildiği hususu önemlidir.
Devrim Rehberi ve müesses nizam, ülke içinde derinleşen fay hatlarını ortadan kaldırmak ve Türklerin sistemde olası bir karışıklık olduğunda rejimin yanında konsolide olmasını sağlamak adına Türk kökenli bir reformist adaya izin verilmesini uygun gördü.
Pezeşkiyan'ın adaylığı bir stratejinin ürünü müydü?
Bu noktada değinilmesi gereken temel konu, 2018 sonrasında eski Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’ın 2015’te İran ve ABD arasında imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı’ndan çekilmesinden itibaren İran'ın gerek ülke içinde gerekse de bölgede ciddi bir stratejik sıkışmışlık yaşamaya başlamasıdır.
Ülke içinde sarsılan ekonomi, "direniş ekonomisi" adı altında Rusya ve Çin’e dayalı bir şekilde dengede tutulmaya çalışılsa da halk her geçen yıl daha da fakirleşti. Bununla ilintili olarak ülkenin ağırlıklı kırsal bölgelerinde su protestoları, benzin protestoları gibi art arda halk hareketleri yaşandı. Bu protestolar 2022’de Mahsa Emini'nin şüpheli ölümü sonrasında başörtüsü zorunluluğuna muhalif tavırla başlayan ama ülkenin pek çok bölgesine yayılan ve antidemokratik uygulamaları hedef alan protestolar silsilesiyle doruk noktasına ulaştı. Tüm bu protestolar ise şiddet yoluyla bastırıldı. Bu durum halk ve müesses nizam arasında artan bir mesafe oluşmasına sebep oldu. Bu doğrultuda halk yöneticilere dönük tepkisini ülkede gerçekleşen seçimleri boykot ederek gösterdi. İran'da 2021 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yüzde 48,48 oranında bir katılım gerçekleşirken, 2024 parlamento seçimlerinde bu oran yüzde 40,64’e kadar düştü. Bu da İran'ın seneler içinde bölgedeki Arap monarşilerine yönelik en övündüğü husus olan ülkedeki serbest seçimler konusu etrafında bir meşruiyet krizi riski yarattı.
Kasım 2024’te ABD’de yapılacak başkanlık seçimlerinde Joe Biden’ın seçilmesi durumunda Pezeşkiyan’ın yeniden canlandırmak istediği nükleer müzakere sürecinde eli daha rahat olacaktır.
Değinilmesi gereken diğer bir önemli konu da İran’ın özellikle İsrail ile yaşadığı gerilimdir. Zira iki ülke uzun bir süredir örtülü bir savaş içindeyken Nisan 2024’te doğrudan çatışma riskiyle karşı karşıya geldi. İsrail’in İran içindeki muhalif kesimleri mobilize etme kapasitesi de göz önünde bulundurulduğunda, İran’ın müesses nizamının ve de Devrim Rehberi Ali Hamaney’in önceliği, İsrail’in ve diasporadaki İran rejim karşıtlarının ülke içinde etki alanı oluşturmalarına imkan veren konuları masaya yatırmak oldu. Bu bağlamda en öncelikli yollardan biri de ülkede seçimlere katılımı artırmak suretiyle ülke içinde kendini öteki hisseden kesimleri sistem içine dahil etmek stratejisi oldu.
Pezeşkiyan’ın Türk kökenli olmasına ve seçim kampanyası boyunca da bunu açık bir şekilde dile getirmesine de ayrıca değinmek gerekir. İran’da özellikle 2020 Karabağ Savaşı sonrası yükselen yeni Fars milliyetçiliğinin anti-Türk söylemler üzerine şekillenmesi, ilaveten İran’ın Azerbaycan-Ermenistan geriliminde Ermenistan yanlısı bir siyaset benimsemesi, ülkedeki Türklerde bir küskünlük yarattı. Oysaki 1979 İran İslam Devrimi’nin ülke genelinde benimsenmesinde Türklerin rolü büyüktü ve yeni sistemde Türkler Pehlevi dönemiyle kıyaslandığında kendilerine daha fazla yer bulabildi. 2022’de Mahsa Emini’nin ölümü sonrasında gerçekleşen protestolarda da Türkler oldukça sınırlı bir katılım sergiledi. Dolayısıyla Türkler yükselen Fars milliyetçiliğine rağmen rejime sadakatlerini bir kez daha gösterdi. Hal böyle olunca Devrim Rehberi ve müesses nizam, ülke içinde derinleşen fay hatlarını ortadan kaldırmak ve Türklerin sistemde olası bir karışıklık olduğunda rejimin yanında konsolide olmasını sağlamak adına Türk kökenli bir reformist adaya izin verilmesini uygun gördü.
Pezeşkiyan’ı neler bekliyor?
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, 5 Temmuz’da ikinci turu yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde beklenenin aksine katılım oranı düşük kaldı. Seçime katılım oranı yüzde 49,8 olarak gerçekleşti. Yani ülkenin yüzde 50’si hala seçimleri boykot ediyor. Pezeşkiyan’ın ve rakibi Said Celili’nin aldığı oy sayısı da bir diğer önemli konudur. Pezeşkiyan 16 milyon 384 bin 403 yani yüzde 53,6 oranında oy alırken Celili, 13 milyon 538 bin 179 yani yüzde 44,3 oranında küçümsenmeyecek oranda bir oy aldı. Bir önceki Cumhurbaşkanı Reisi’nin 18 milyonun üzerinde oy aldığını ve ona en yakın rakibinin sadece 3 milyon civarı bir oy aldığını düşünürsek Pezeşkiyan cumhurbaşkanlığı süresince ülkenin iki kutuplu siyaset gerçeğiyle karşı karşıya kalacaktır.
İlaveten Pezeşkiyan’ı bekleyen diğer temel bir sorun da İran Parlamentosu’nun şu anki yapısıdır. Zira Celili’nin yakın olduğu İslam Devrimi Direniş Cephesi (Cebhe-i Paydari) kurulacak kabine üyelerinin güven oyu alması dahil pek çok konuda yasama ve yürütme arasında rekabeti tetikleyecektir. Burada Pezeşkiyan’a kısmen Muhammed Bakır Kalibaf etrafında birleşen geleneksel muhafazakarlar bir destek verecektir. Ancak bu da yasama ve yürütme arasındaki gerilim potansiyelini tamamen ortadan kaldırmayacaktır.
Pezeşkiyan’ın önündeki acil konu başlığı ülkenin çıkmaza giren ekonomik sorunları ivedilikle çözmesi gerekliliğidir. Ancak ABD’nin öncü olduğu birincil ve ikincil yaptırımlar, İran’ı sıkıştırmaya devam ediyor. İran ve ABD arasında halihazırda Umman üzerinden bir nükleer müzakere süreci devam ediyor. Zira, İran nükleer eşiği çoktan aşıp, nükleer silah üretme kapasitesine oldukça yaklaştı.
Kasım 2024’te ABD’de yapılacak başkanlık seçimlerinde Joe Biden’ın seçilmesi durumunda Pezeşkiyan’ın yeniden canlandırmak istediği nükleer müzakere sürecinde eli daha rahat olacaktır. Öte yandan, Donald Trump’ın son beyanları da İran’la bir nükleer müzakere süreci başlatmak istediği izlenimini veriyor. Ne var ki böyle bir durumda İran’ın bölgedeki vekil güç siyaseti ve İsrail’e yarattığı güvenlik riskleri de ABD tarafından müzakere masasına getirilmek istenecektir. Pezeşkiyan’ın ülke içinde siyasi otorite sağlayabilmesi de Devrim Muhafızları Ordusu ile kuracağı hassas denge ile doğrudan ilintili olacağından, Trump’ın ABD Başkanı olduğu bir senaryo Pezeşkiyan’ı zorlayacak konulardan birisi olacaktır.
[Dr. Bilgehan Alagöz Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesidir.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.