Hak Eşitlik Partisi'nin asker köknli Genel Başkanı Osman Pamukoğlu, Yeniçağ gazetesine verdiği röportajda çarpıcı açıklamalarda bulundu. Son günlerin en çok tartışılan konularından biri olan sözleşmeli er modeli içinde yorumda bulunan Pamukoğlu, generallere de ilginç bir çağrıda bulundu.
İŞTE O RÖPORTAJ...
Savaş, genç insanların işidir. Bir general, yan yana dizilmiş tank taburunun ilk tankına sıçrayıp diğerlerinin bir bir üzerinden geçerek son tanktan yere atlayamıyorsa hemen emekli edilmeli.
MESELE ORDU MESELESİ DEĞİL
"Mesele sadece ordu meselesi de değil, ülkeyi yöneten hükümetler de bu işlerden anlamadığı için orduya neyi nasıl yapması gerektiği hususunda bir direktif de verilemedi. Birçok vatandaş bu ifadeyi yadırgayabilir. Anayasa ve yasalarımıza göre Türk Silahlı Kuvvetleri'nin harbe hazırlık çalışmalarından, bu vazifesini en iyi şekilde yerine getirmesinden, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne karşı sorumludur.
Bu sorumluluk, ordunun teşkilat, eğitim ve öğrenimi, savaş doktrini yönetiminin liyakatı, harp silah ve gereçlerinin nitelik ve yeterliliğini düzenlemeyi, tedbir almayı, denetlemeyi içerir.
Peki böyle bir ağır sorumluluğu hükümette kim, hangi bilgi, tecrübe ve kültürüyle yerine getirebilecek?
Dünya bunun cevabını biliyor: "Devlet adamı yetiştirerek". Kastedilen şey, silah kullanarak, küçük birlik teknikleri, büyük birlik taktiklerinden anlamak değil... Dünya tarihinin genel savaş stratejilerine ve siyasi yapılarına ait bilgilere sahip olmak. Bu olmayınca ne oluyor? Düzenlemekten, tedbir almaktan ve denetlemekten sorumlu olduğu orduya, bir direktif ve talimat vermesi gerekirken onun kendisine sunduğu bilgiler çerçevesinde kendine göre bir günlük siyasi gerekçe bulup sanki her şey yolundaymış gibi hareket ediyor.
İleriye doğru uygun fikirleri üretebilmenin yolu gayri nizami mücadelenin geçmişine dair eserleri okumaktan geçiyor. Tersi, kendini tekrar olur.
"Unutulanların Dışında Yeni Bir şey Yok" kitabımın ilk baskısı Kasım 2003, korsanları hariç halkta 500 bin adet var. Orada bugünler de anlatılmıştır aslında.
O KİTABI ASKERİYEYE SOKMADILAR
"Kara Tohum" kitabı ise 2005'te yayınlandı. Dünyanın her yerinde gayri nizami harbin nasıl başladığı, sürdüğü ve sonuçlandığını anlatan bir eser. Halkın elinde bu kitaptan da 30 bin adet bulunuyor. Bu iki eserle ilgili, halktan bana 20 bini aşkın yorum ve görüş bildirildi. Büyük bir kısmı ise bu iki kitabın bütün askeri okullarda okutulmasının şart olduğu yönündeydi. Oysa bırakın askeri okulları, inanılması zor ama kitap satan bazı askeri kurumlardaki aklı evvel idareciler bu kitapları oralara sokmadılar.
Tereyağı mı tüfek mi?
Siz sürekli olarak ordu mevcudunun soğuk savaş dönemine göre tespit edilmiş olduğunu vurguluyorsunuz. Türkiye'nin daha çevik, daha iyi eğitimli 250 bin kişilik bir ordu ile hem daha iyi hizmet vereceğini, hem de tasarruf sağlayacağını söylüyorsunuz. Son günlerde basında bu paralellikte yazılar ve yorumlar çıkıyor. Hatta bunlar Ergenekon, Balyoz ve diğer operasyonlarda 300'e yakın üst düzey komutanın tutuklanmasına karşın ordu komuta kademesinde bir zaaf oluşmamasının da bu fazlalığı yansıttığını ifade ediyorlar. Orduda üst düzey komutan sayısı gerçekten fazla mı? Sizce ideal ve optimum rakam nedir? Ve şu profesyonel ordu meselesi... Gönüllülük esası tamamen kalkmalı mı yani? Bu durum, "Mehmetçik ruhu" nu yok etmez mi? Türk ordusunun ruhu bozulmak mı isteniyor yoksa?
Bu konu "Unutulanların Dışında Yeni Bir Şey Yok" kitabımda çok açık bir şekilde yer almıştır. Tarih boyunca devletler ve uluslar bir çelişki yaşamıştır: "Tereyağı mı tüfek mi?" Tüfek meselesi sigorta primlerine benzer, evde yangın çıkıncaya kadar ödeyenlere zor gelir. Ama doğrusu korkulu rüya görmemektir. O nedenle, çelik çekirdek, süratli, zımba gibi bir ordu olmazsa olmaz. Sovyetler Birliği'ne göre organize olmuş, mevcutları o günkü koşullara göre yüksek tutulan bir orduya gerek yok. Para harcanacaksa niye personel giderlerine harcansın! Parti programında da var ama benim bütün TV programları ve gazete röportajlarımdan da bulunabilir. 750 bini bulan ordu 250-300 bine indirilecek. General-amiral sayısı 300'lerden 100-120'lere düşürülecek. Askerlik 6 aya indirilecek, hak ve eşitliği bozan çeşitli askerlik tiplerine son verilecektir. Savaş genç insanların işidir. Asker de general de genç olacak. Generallik yaşı 40-55 arasında başlayıp bitmelidir. Beden, zihin ve ruh gücü muharebede esastır. Bir general 32 tankıyla yan yana dizilmiş tank taburunun ilk tankına sıçrayıp diğerlerinin bir bir üzerinden geçip, son tanktan yere atlayamıyorsa onu hemen emekli edeceksin.
Profesyonel askerlik ihtisas isteyen, uzun süre istihdamı gerektiren silah ve araçlarının kullanımı için önemli ve gereklidir. Hepsi bu kadar. Kastettiğim uzman onbaşı ve çavuşlardır. Onun dışında manga, tim, takım, bölük ve bataryalarda kesinlikle milletin çocukları, gençler, onların vatan sevgisi, enerji ve irade gücü, kararlıkları şarttır. Sakın sakın orduyu jandarma ve polis görevleriyle karıştırmamak ve benzetmemek lazımdır.
ORDU GÜVENLİK GÜÇLERİ DE ALABİLİR ANCAK..
Ordu, güvenlik görevleri de alabilir ama o bir iç güvenlik gücü değildir. Bütünüyle bu işlere bulaştırılır ve öyle zannedilirse, bunun yanlışlığı büyük bir acı çekilerek öğrenilir.
Benim ısrarla söylediğim, "20 bin kişilik eşkıya takip kuvveti" ise, bir profesyonel savaş birliği değil ülkenin gençlerinden gönüllülük esasıyla seçilmiş, 4-6 ay süreyle dağcılık ve komando eğitimine tabi tutulmuş bekar askerlerden oluşacak. Jandarma Genel Komutanlığı'na bağlı, gayri nizami mücadeleye açıktan katılan ama kışla, sabit tesis kullanmayan, pusu ve baskını mükemmel uygulayabilen, kıyafet ve nişanları belli bir askeri örgüt yapılanması olacak.
HERON'A İHTİYAÇ YOK
Her zaman, her yerde, dağlık ve kırsal alanda bir an görünüp bir anda kaybolabilirler. Tek komuta altındadırlar ve doğrudan Jandarma Genel Komutanlığı'na bağlıdırlar. Bu teşkilatın ne yeni bir silaha, ne de yeni araç ve gerece ihtiyacı vardır. Bu yapılanma, Türk ordusunu da bu dipsiz kuyunun dışına çıkaracak, kendi çalışmalarına dönmesini sağlayacaktır. Bu teşkilatın şundan bundan bilgi aktarımına, Heron'a merona ihtiyacı yoktur. Bu coğrafya, avucumuzun içi neyse bize göre odur. Kimin nerede ne yaptığını, duruyor mu hareket halinde mi hepsini biliriz.