“O değil de, geçen gün bizim Selahattin H. Kayar aradı; ‘Abi’ dedi, ‘biraz önce Yılmaz Özdil’i Marmaray’da gördüm…’ Yenikapı istasyonundan arıyordu. Biraz önce Marmaray’dan ‘inmişti.’ ‘Bir yanlışın olmasın oğlum… Hayatta binmem diye yazı yazıp kendini bağladı adamcağız, niye binsin?..’ ‘Orasını bilmem abi, gözlerimle gördüm. Biraz düşünceliydi. Hatta dikkatlice bakınca yüzünü çevirdi…’ ‘Oğlum insanlar çift yaratılmış derler. Birine benzetmiş olmayasın…’ ‘Kime benzeteceğim abi?..’ ‘Ne bileyim, Murat Soydan olabilir, Coşkun Sabah olabilir, Hikmet Sami Türk olabilir…’ ‘Hikmet Sami Türk???’ ‘Lafın gelişi yani…’ ‘O adam bıyıklı değil miydi abi?’ ‘Ne olmuş bıyıklıysa. Kesemez mi bıyıklarını. Yaşı başı şemaili benzedi de bir tek bıyıkları mı kaldı?! Ayrıntılarda boğulma oğlum…’”
Marmaray’a asla binmeyeceği yemini eden Özdil’le ilgili Tuna daha neler neler yazdı; buyurun bazı bölümler:
YILMAZ ÖZDİL İNSANI NE DER?
Espriyi biliyorsunuz: Pesimist (kötümser) bardak yarısına kadar boş der, optimist (iyimser) yarısına kadar dolu; Kemalist de Atatürk olmasaydı o bardak olmazdı der.
Peki, Yılmaz Özdil insanı ne der?
Şunu: ‘AKP doldurduysa o bardağı yerim de o suyu içmem…’
Zira…
‘Marmaray’ serlevhalı yazısında şöyle demişti: ‘Yüzerek geçerim, kapısında muska dağıtsalar, gene de bunların yaptığı tüpten geçmem kardeşim…’ (30 Ekim 2013, Hürriyet)
Gelgelelim…
Yılmaz Özdil sözünün eri olsa evine bile gidemez!
AK Parti döneminde yapılan yollardan muhakkak geçmek zorunda çünkü.
Sözünün eri olsa, evinin yolunu bulmasından geçtim, yolda bile yürüyemez!
CHP’li Belediye Başkanı Nurettin Sözen’in her sokak başında önümüze diktiği o çöp dağlarını Sayın Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olunca kaldırmadı mı?
Sözünün eri olsa su içemez, bildiğiniz su!
CHP döneminde su akmıyordu. ‘Bunlar’ tesmiye ettiklerinin, dağları delerek kaç bin kilometre yoldan İstanbul’a su getirdiğinden haberi var mı?!
Sözünün eri olsa nefes bile alamaz.
Kirli hava bir kabus gibi çökmüştü İstanbul’un üstüne. Nefes almakta güçlük çekiyorduk. Bu korkunç hava kirliliğini yok etmek için İstanbul’a bir uçtan bir uca doğalgaz döşeyen kimdi? Yılmaz Özdil’in ifadesiyle ‘bunlar’ değil miydi?