Başarılı Gazeteci Cüneyt Özdemir, meslekteki ağabeyi Mehmet Ali Birand'a fena yüklendi...
İşte Özdemir'in o yazısı
Hatırlar mısınız, 2003 yılında Irak işgal edilmeden önce, Türkiye’de tezkere tartışmaları alevlenmişti. ABD’nin 4. Piyade Tümeni’nin Türkiye üzerinden geçmesi planlanıyordu. Tezkereye sonuna kadar karşı çıkan isimlerden biri de bendim.
Tezkerenin çıkmasını destekleyen pek çok isim, bizlere 4. Piyade Tümeni’nin propagandasını yapmaya başlamıştı. Anlatılanlar bir şehir efsanesinin savaş versiyonu gibiydi. Bu, öyle bir orduydu ki dijital savaş aletleri kullanıyordu.
Askerlerin kıyafetleri müthişti, en son teknolojinin savaşa uyarlanmış versiyonuydu. Milletçe gözlerimiz kamaşmıştı. Derken Meclis’ten tezkere çıkmadı. Irak kapısı açılmadı, ben de gazeteci içgüdüsüyle ’embedded’ yani iliştirilmiş gazeteci olarak 4. Piyade Tümeni’ni izlemek üzere Kuveyt’e gittim. İçinde bir ay geçireceğimiz Hummer cipe bindiğimde şaşkındım, zira kapıları yoktu. Mayına karşı ayaklarımızı koyduğumuz yere bildiğiniz kum torbaları yerleştirilmişti. Arkadaki cipe geçeyim dedim, onun da ön camı yokmuş. Sipariş verilmiş, gelmemiş! Bir ay teknolojinin doğru dürüst ’t’sine denk gelmedim; ama hakkını yemeyelim, personel taşıyıcılarında bizim taksilerdeki navigatörlerden gördüm bakın.
Kimyasal yalanı
Oysa bize gazetecilerin aktardığı, anlattığı, gözümüzü korkuttuğu manzara hiç de bu değildi. Üstelik aynı gazeteciler Colin Powell’ın daha sonra pişmanım dediği BM konuşmasındaki "Irak’ta kimyasal silah var" yalanını canla başla televizyonlarda savunuyorlardı.
Gelmek istediğim nokta, bir süredir dış politika duayeni ’ağabeyimiz’ Mehmet Ali Birand ile girdiğimiz bir tartışma. Birand kıdemiyle bize ders veriyor. Benim de itirazım tam buna. Birand bir süre önce yaptığı yazı dizisinde, ABD’li diplomatların Türkiye’ye bakışını anlatırken biraz önceki örnekte olduğu gibi o abartılı dili kullandı. ABD’li yetkililer ve İsrail lobisi Türkiye’yi çok fena yapacaktı!
Benim gibi 20 yıllık bir gazeteci bu söylenenleri hiçbir süzgeçten geçirmeden, biraz da Birand’ın benimle dalgasını geçtiği gibi bir ’diplomasi cahili’ olarak gelip kamuoyuna aktarsaydı, üzerinde durmayabilirdik. Ancak Birand gibi 44 yıllık kıdemli ve kurt bir diplomasi yorumcusunun bu dili bize bir tehdit gibi sunmasını eleştirebilmeliyiz. WikiLeaks yazışmalarında görüyoruz ki Türkiye’de 3 ABD Büyükelçisi’nin üç ayrı üslubu var. Hangisi gerçek ABD?
Bugün ortaya çıkan yazışmalar, kimi ABD’li yetkililerin ne kadar entelektüel, kimilerininse ne kadar çapsız adamlar olabileceğini gösterdi. İyimser düşünürsek, Birand’ı yanıltan sanırım haber kaynaklarındaki çapsızlık. Dün bunları eleştirdiğimiz için Birand, "Alo! Ne dediğinizi duyamıyorum" diye bir yazı yazıp WikiLeaks’in kendi yazı dizisini haklı çıkardığını söylüyor. Oysa ortadaki yazışmalar tam tersi Birand’ı haksız çıkarıyor. Birand yazısının sonunda "Haklıymışsın Birand dediğinizi duymak istiyorum. Yanlış mıyım?" diye sorduğu için cevap vereyim: "Yanlışsın."
Cüneyt Özdemir/Radikal