Özal'ın yüzü Yuşçenko gibiydi

Cengiz Altınkaya, Özal'ın yüzünde çıkan lekeleri zehirlenerek öldürülmek istenen Ukrayna Devlet Başkanı Victor Yuşçenko'ya benzetti.

Bugün'ün haberine göre, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın başbakanlığı döneminde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yapan Cengiz Altınkaya, Özal'ın ölümünün "muammalı" olduğunu söyledi. Özal'a ANAP Kongresi sırasında Kartal Demirağ'ın yaptığı suikast girişimine işaret eden Cengiz Altınkaya, "Böylesine bir suikast girişimi tek başına yapılabilir mi? Ancak hadise öyle kaldı. Tetikçinin arkasında kim ya da kimler vardı ortaya çıkartılmadı" dedi.

Ülkenin geleceği için...


Ahmet Özal'ın babasına ilk suikast girişiminin İstanbul-Ankara seferi sırasında yapıldığını açıklamasına ise Altınkaya, "Benim uçak hadisesinden haberim yok" dedi. Altınkaya, Özal'ın ölmeden önce yüzünde çıkan lekeleri 2004'teki seçim kampanyası sırasında zehirlenerek öldürülmek istenen Ukrayna Devlet Başkanı Victor Yuşçenko'ya benzetti. "Yüzündeki lekeler Yuşçenko'nunkine benziyordu" diyen Altınkaya, Özal'a otopsi yapılıp-yapılmadığı spekülasyonlarını şöyle değerlendirdi: "Sayın Özal'ın ölümünde ciddi muamma var. Ben kendisine otopsi yapıldığı kanaatini taşıyorum. Zehirlendiği anlaşıldığı için otopsi raporunun açıklanmadığını tahmin ediyorum. Bu yüzden otopsi raporunun sonucu yıllar geçmiş olmasına rağmen açıklanmıyor. Bazı bilgiler ülkenin sağlığı (geleceği) için açıklanmayabilir."

Özal 67 model arabayla hastaneye götürüldü


Turgut Özal'ın ölümü ile ilgili skandallara bir iddia daha eklendi. Yeni öğrendiği bir bilgiyi BUGÜN'le paylaşan Ahmet Özal, "Babamı hastaneye yıllardır garajda tutulan, Cevdet Sunay'a hediye edilmiş 1967 model bir araçla götürmüşler" dedi.

Ahmet Özal, BUGÜN Gazetesi'ne yaptığı değerlendirmede, yaptıkları araştırma sonucunda babasının hastaneye hangi araçla götürüldüğünü tespit ettiklerini söyledi. Özal, "Babamı kendi makam arabasıyla dahi hastaneye götürmemişler. Yeni öğrendik, bir ambulansın aküsü bitmiş, o yüzden ambulans çalışmamış. 1967 yılında Cevdet Sunay'a hediye edilen, yani 1967 model bir araçla babamı hastaneye götürmüşler. Çok eski bir araba, garajda duruyor. Kendi makam arabası dururken, garajdan onu çıkarıp, babamı onunla hastaneye götürmüşler" diye konuştu. Özal, "Bir televizyon programına katılmıştım, çıktıktan sonra gece 1,30'da telefonum çaldı, Hacettepe Hastanesinin laboratuvar şefi, 'Kanı bizde buzdolabında duruyor' dedi, ertesi sabah annem müraacat etti, 5 se nedir buzdolabında duran kan biz müracaat ettiğimizde kayboldu. Hemşire kız babamın kanını alıyor, renginden şüpheleniyor, sonra o kız ortada yok. Bulabilen kimse yok. ' Öldü mü kaldı mı hiçbir fikrim yok. Veli Can Oduncuyu öldürenler kimdi? Bunlar hep soru işareti. Köşk'te o kadar araba varken, garajda duran 1967 model bir araba neden kullanılıyor? Şimdi bir de bu soru eklendi" diye konuştu.

Mustafa Kalemli: Kongrede arama kararını ben kaldırmadım İçişleri eski Bakanı Mustafa Kalemli, 1988'de Turgut Özal'ın suikasta uğradığı kongre salonunda üst aramasının kaldırılmasına yönelik herhangi bir talimatının olmadığını açıkladı.


Dönemin Başbakanı Turgut Özal'ın 18 Haziran 1988 tarihinde uğradığı suikasta dair her gün yeni iddialar ortaya atılıyor, kongrenin yapıldığı salonda ilk 20 dakika üst araması yapılması, ardından bu uygulamanın kaldırılması tartışmalarında gözler dönemin İçişleri Bakanı Mustafa Kalemli'ye çevrildi. Görüşlerini almak üzere Kalemli'yi aradım. Kongre salonunda üst arama uygulamasının kaldırılması yönünde bir talimat verip vermediğini sordum, Kalemli "Benim böyle bir talimatım kesinlikle olmamıştır" dedi. Kalemli, o günlerde neler yaşandığını, kendisinde hangi bilgilerin olduğunu "Kalemli'nin Kaleminden" kitabında yazdığını, sorularımın cevaplarını orada bulacağımı söyledi.

"Kimse benimle konuşmadı"

Kalemli, "Kalemli'nin Kaleminden" Kitabı'nda "Özal Suikastı" başlığı altındaki bölüme, "Siyasi tarihimizde bu olay çok işlendi. İlgili ilgisiz herkes bir şeyler söyledi veya yazdı. Bu yazılanların pek çoğunda olayı yaşayanların anlattıkları esas alındı, bu anlatılanlar doğru kabul edildi. Ama, nedense hiç kimse o günün içişleri bakanıyla bu konuyu konuşma gereğini duymadı" sitemiyle başlıyor. Kalemli'nin suikastla ilgili anlattıkları ise özetle şöyle:

Tahkikat DGM'ye devredildi

"...Ertesi günden itibaren bütün mesaimizi olayın aydınlatılması yönünde teksif ettik. İki veya üçüncü gün ne olduysa oldu, daha yasal gözaltı süresi dolmadan, benim hatırladığım kadarıyla, tahkikat DGM'ye geçti. Bundan sonra da biz İçişleri Bakanlığı olarak takip edemez olduk."

"İstifamı verdim"

"...Ben yine ertesi gün öğle vaktine doğru Başbakan Özal'ı ziyaret ederek İçişleri Bakanlığı'ndan istifamı kendilerine arz ettim. İstifa dilekçemi kabul etmedikleri gibi niye böyle bir harekete kalkıştığımı da anlamadığını söyledi ve biraz da kızdı."

Kasetlerini defalarca seyretti

"O günden sonra Başbakan TV başından ayrılmadı. Olayın kasetlerini yüzlerce defa seyretti. İkinci bir kişiden ve ikinci bir silahtan bahsedenler oldu ama bunlar hiç bulunamadı." Özal kurşunun zehirli olabileceğinden endişe etti "...Başbakan Özal, kurşunun zehirli olabileceğinden endişe etti. Kendisinden alınan kan örnekleri hem Ankara'da hem de yurtdışında titiz bir incelemeye tabi tutuldu. Bir sonuç çıkmadı. Toksik madde kalıntısı tespit edilmedi."

Bugün gazetesi

Gündem Haberleri