Farkında mısınız bilmem ama dedesinin mezar taşını okuyamayan bir milletiz. Alfabe devriminden bu yana insanımızın beynine beynine işlenerek artık bir basmakalıp oluşturulmuş Arap Alfabesi meselesi... Bu, artık masaya özenle yatırılması gereken bir mesele. Karacaahmet Mezarlığı’nın yanından geçerken ya da kitabesi eskimiş bir çeşmeden su içerken “Bu Arapça yazılar ne ki!” diyenimiz o kadar çok ki! Onları bulup tek tek anlatmak gerekiyor: “Arkadaş! Bu yazı Türkçe’dir.”
Alfabe dilin özü değil, kıyafeti
(+) |
Alfabe, dil değildir. Elbette dilin bir parçası olması bakımından önemlidir, ancak dilin özü değil kıyafetidir. Çoğu insan Osmanlı Alfabesini gördükçe Osmanlı’da Arapça konuşulduğunu zannediyor. Bir de –sağolsunlar- kimi art niyetli edebiyat öğretmenlerimizin Divan edebiyatını anlatırken kullandığı monologlar durumu daha problemli hale getiriyor. Bazılarının Divan edebiyatının derinliğine girmekten kaçmak için bu yöne saptığını görmek de ayrı bir hüzün kaynağı. Neymiş, Osmanlıca ve Divan edebiyatı anlaşılmazmış, geçelimmiş.
Ya torunum beni anlamazsa
Düşünsenize şimdi yazdığımız yazıların, romanların, şiirlerin 50 yıl sonra Japon alfabesine geçtiğimizden dolayı okun(a)madığını. Yani sırf alfabe değişti diye Sezai Karakoç’u, Akif İnan’ı, ne bileyim dunyabizim.com’un eski haberlerini artık okuyamadığımızı. O zaman bu yazılar sırf alfabe değişti diye artık yok mu farzedilecek? Bu kadar edebî ürün silip atılacak mı? Ama biz öyle yapmadık mı?! Osmanlı alfabesine ön yargımızdan, belki biraz da tembelliğimizden devasa bir kütüphaneyi okunmaz hale getirmiyor muyuz?
Hadi okuyalım
(+) |
Artık kulağının üstüne yatma zamanı geçti. Bir dili öğrenmek artık yetmez, iki yabancı diliniz olacak diye dayatılan bir zamanda Osmanlı Türkçesi’ne artık sağır kalamayız. Çok değil, bir alfabe öğrenecek ve 700 yıllık bir birikimin önümüzde derya deniz açıldığını göreceksiniz. “A” yerine elif yazmış olan dedemizin artık ne dediğini tercümelerden değil kendi çözümlemelerinizle okuyacaksınız. Okudukça; “Bu benim konuştuğum dilmiş, sadece değişik bir alfabeyle yazılmış” diyeceksiniz.
Osmanlı Türkçesi, yabancı dil değildir
Okullarımızda yabancı dil eğitimi ilkokul 4. sınıfta başlıyor. Daha kendi diline vakıf olamadan çocuklarımıza sömürge ülkelerinde olduğu gibi yabancı dil eğitimi veriyoruz. Liselerde artık 2. yabancı dil de öğretiliyor. Bu kadar yabancılığın içinde kendimizden bir şey istiyoruz. Türkçe dil bilincinin bütün olarak verilmesi ve bunun içerisinde artık okullarımızda Osmanlı Türkçesi’nin ders olarak verilmesini istiyoruz. Dil bilinci çocukluk yaşlarında edinildiğinden, ilköğretimde ve lisede Osmanlı Türkçesi en azından başlangıç olarak seçmeli ders seviyesinde konulmalıdır. Tüm edebiyat fakültelerinde Osmanlı Türkçesi öğretildiğinden öğretmen açığı da bulunmamaktadır. Tüm edebiyat öğretmenleri Osmanlı Türkçesi dersine girebilir.
Acilen müfredata girmeli
(+) |
Osmanlı Türkçesi dersi sadece bir alfabe öğretme dersi olmayacaktır. Bu ders uygulamaları tamamen metin çözümlemeleri içereceğinden, bu metinler doğru seçildiğinde öğrencilere şiir kültürü, estetik kaygısı da kazandıracaktır. Estetik kaygısının erozyona uğradığı çağımızda öğrencilerimize çok şey kazandıracaktır.
Osmanlı Türkçesi dersi acilen müfredata girmelidir. Ancak bu değişim gerçekleşene kadar bizler kendi sorumluluğumuz içerisinde bu bilgiyi edinebiliriz de. Özellikle sivil toplum kuruluşlarında, derneklerde artık Osmanlı Türkçesi dersleri düzenleniyor. Çevremize bir göz gezdirmekte fayda var. Ve Osmanlı Türkçesi’nde keşfedilecek çok güzellikler, okunacak çok metinler var!
dunyabizim.com