Son günlerde hepimizin kafası Harem konusunda karışık. Oryantalist yazarların hareme girme imkanları olmadığı halde, gayrımüslim ahbaplarının her dediklerini doğru kabul ederek, saçma söylentileri, birebir kitaplarına geçirmeleri sonucu oluşmuş bir harem efsanesi vardı elbette. Ancak geçtiğimiz hafta haremi ön plana çıkaran bir dizinin yayınlanmaya başlaması sayesinde kafalar yine karıştı. Biz de 'En iyi tarih kitabı' ödülünü alan "Osmanlı Kadını" kitabının yazarı Aslı Sancar'ın kapısını çaldık ve gerçek haremi sorduk. Oryantalist söylemde Harem'in tamamı Padişah'ın düşüp kalktığı cariyeler gibi gösterilir. Oysa Harem oldukça sıkı protokolleri olan, 5 vakit namaz kılınan, Kur'an okunan, hizmet eden kızların eğitim gördüğü bir okul. Padişahların eşleri Harem'deki kızlar arasından seçiliyor ama ortada gösterilmeye çalışıldığı gibi şuh kahkahalar atıp, tüller içinde oradan oraya salınan kızlar yok!
OSMANLI ÜST KİMLİKTİ
Aslı Sancar, Osmanlı'da ilk senelerde haremin küçük olduğunu, büyük haremin daha sonra geliştiğini söylüyor.
Sancar, Osmanlı'nın ilk senelerinde komşu devletlerin prensesleri ile evlenilirken, 15. asırdan sonra haremin tamamen köle sistemine dönüştüğünü anlatıyor. "Kölelik sistemini Osmanlı başlatmadı. Bu tüm dünyada devam eden bir sistemdi. Böyle bir harem kurulmasının amacı çocuk yaştan yetiştirilen, padişaha çok güçlü şekilde bağlı olan bir zümre oluşturmaktı. Hareme alınan bu kızların aileleri olmadığı için, padişaha karşı gelmelerini sağlayacak siyasi bir güçleri yoktu. Hareme alınanların kimlikleri önemli değildi. Dillerini öğrenmişler, dinlerini öğrenmişler, bütün örf ve adetleri öğrenmişler, etiketleri öğrenmişler. Küçük yaşta gelince yepyeni bir hayat başlıyordu. Yeni bir kimlik alıyorlardı. Osmanlı bir üst kimlikti."
BEŞ VAKİT NAMAZ KILINIRDI
Haremde ciddi bir hiyerarşi olduğunu anlatan Aslı Sancar, haremin padişah ailesine hizmet eden kadınların kaldığı ve eğitildiği bir yer ve çok ciddi bir eğitim müessesi olduğunun bilinmesi gerektiğini söylüyor. "Her şey çok disiplinliydi. Çok ciddi bir protokol vardı. Kızlar saraya getirilir getirilmez İslam'ın temel ilkelerini ve ibadetlerini öğrenirlerdi; beş vakit namazlarını kılmaları gerekirdi. Bunun yanında Kur'an okumayı da öğrenirlerdi. Saray haremindeki kadınlar ibadetlerini büyük bir bağlılık ve özen içinde ifa ederlerdi. Padişaha cariye olabilecek güzelliğe ve cazibeye sahip olanlara okuma ve yazma da öğretilirdi. Musiki yeteneği olanlara belli bir sazı çalma, şarkı söyleme, raksetme eğitimi verilirdi. Dikiş dikmeyi, dantel ve örgü örmeyi de öğrenirlerdi. Saray terbiyesini yerli yerinde almaları sağlanırdı. Padişah ya da şehzade eşi olmayan, haremin yönetici kadrosu içinde yer almak istemeyen cariyeler dokuz yıllık hizmetin ardından özgürlüklerini isteyebilirlerdi. Bunun üzerine kendilerine bir azatlık belgesi verilir, evlenmeleri için biri bulunur, çeyizleri ile birlikte ev de verilir, ayrıca maaşa bağlanırlardı."
EŞLERİ VALİDE SULTAN SEÇERDİ
Aslı Sancar'ın anlattıklarına göre haremde padişahın, valide sultanın, hanım sultanların, kızlarının hepsinin maiyetleri vardı. Hatta kalfaların bile maiyetleri vardı. Banyo servisi, yemek servisi, kahve sunma, giysilere bakma gibi herkesin ayrı bir vazifesi vardı. Bir kişi bir dalda ustalaşırdı. Harem nüfusu dönem dönem değişiyordu. 400 - 500 kişiye ulaştığı zamanlar vardı. Padişahın dikkatini çeken ya da Valide sultanın seçtiği cariyeler padişahın eşleri olurdu. İlk olan 1. kadın olurdu. Bu 4'e kadar devam edebilirdi. Sonra ikballer gelirdi. Bir daire onların kullanımı için ayrılırdı ve sıraları belliydi. Bir kadın ölmedikten sonra o sıra devam ederdi. Padişah kadınlarını sırayla ziyaret ederdi. Çocukları da şehzade ve sultan sayılırdı. Sarayda da padişahın odası, Valide sultanın odası, daha sonra birinci kadın, ikinci kadın gibi kadınların odaları sıralanırdı.
SARAY İSTİKBALE AÇILAN KAPIYDI
Saraya Abhaza, Çerkez ve Gürcü kızları alınıyordu. Sancar, "Bazen aileler çok fakir olurdu. Gönüllü olarak verirlerdi kızlarını saraya. Çünkü o istikbali açık olan bir yoldu. Kızlar kabiliyetliyse sarayda hiyerarşi içinde yükselirlerdi. Kahya kadınların çok yüksek bir statüleri vardı. Hayır olarak cami, çeşme yaptırabilecek kadar maddi güçleri vardı. Harem bir kadın için çok üst bir kariyerdi. Bu yüzden, bugün herkesin Harvard'a gitmek istediği gibi, herkes saraya gitmek istiyordu. Saray istikbale açılan bir kapı olarak görülüyordu. Enderun'da, erkekler de eğitilir yetiştirilir, devlet kademelerinde ya da asker olarak görev alırlardı. Evlenmek isteyen kızlar da bu erkeklerle evlendirilirlerdi. Bu iki grup Osmanlı toplumunun elit tabakasını oluşturuyordu. Topluma karıştıklarında saray kültürünü yayıyorlardı."
Haremde kim ne yapıyordu
Daye Hatun: Sultanın süt annesi. Süt annelerin harem içindeki konumu yüksekti. Kethüda Hatun: Haremin en üst dereceli yöneticisi olup bu makama padişah tarafından bilgisi tecrübesi ve terbiyesine bakılarak getirilirdi. Haremdeki bütün merasimleri o yönetir, kadınları padişah ve ailesi karşısında nasıl davranacaklarına dair o eğitirdi. Haznedar Usta: Padişah haremde olduğu zaman hizmetini görmek üzere yanında olurdu. Padişahın giyim kuşamıyla, değerli taşarlıyla, haremin mali işleriyle ilgilenirlerdi. Çeşnigir Usta: Padişahın yeme içmesinden sorumluydu. Padişaha sunulan yemekleri zehirlenme ihtimaline karşı önce o tadardı. Çamaşır Ustası: Padişahın giyim kuşamının yıkanmasından sorumluydu. İbriktar Usta: Ekibiyle padişahın ibriği, leğeni ve havlularından sorumluydu. Berber Usta: Padişahın tıraş takımlarından sorumluydu. Kahveci Usta: Padişaha kahve yapar ve sunardı. Kilerci Usta: Kilerden sorumluydu. Padişaha yemek sırasında da sofra hizmetinde bulunurdu. Kutucu Usta: Padişahın, kadınefendilerin ve ikballerin yıkanma ve üst baş giyinme sırasındaki hizmetini görürlerdi. Külhane Usta: Hamamlardaki ocakların yakılmasından ve padişahın odalıklarının yıkanmasından sorumluydu. Katibe Usta: Haremdeki disiplinin korunmasından sorumluydu. Hareme girip çıkanı kontrol eder, haremde bütün olup biteni gözlem altında tutardı. Hastalar Ustası: Haremdeki sağlık görevlilerinin başıydı. Ebe: Saray haremindeki doğum ve düşükler sırasında hizmet veren bir çok ebe vardı. Dadı: Padişah çocuklarından her birine birer dadı ile kalfa verilirdi.