Osmanlı Amerika'ya neden rest çekti?

Türkiye’nin son dönemdeki aktif dış politikası konuşulmaya devam ederken, ’ın dünya çapında uyguladığı dış siyaset de bugüne ışık tutuyor.

Türkiye’nin son dönemdeki aktif dış politikası konuşulmaya devam ederken, Sultan II. Abdülhamid Han’ın dünya çapında uyguladığı dış siyaset de tarih sayfalarından çıkarak bugüne ışık tutuyor. Abdülhamid Han, başta sefaretler ve konsolosluklar olmak üzere Amerika ile gerçekleştirilen ilişkilerde rest çekmekten geri durmamış, ABD’nin birçok talebini geri çevirmiş.

Türkiye’nin son dönemdeki aktif dış politikası konuşulmaya devam ederken, Sultan II. Abdülhamid Han’ın dünya çapında uyguladığı dış siyaset de bügün hala geniş yankı bulmaya devam ediyor. Türkiye’de modern birçok kurumun temellerini atan Sultan Abdülhamid Han, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde Amerika’ya adeta kafa tutmuş.

TAVİZSİZ DIŞ POLİTİKANIN KAHRAMANIYDI

Konuyu YEDİKITA dergisinin Eylül sayısında gündeme getiren tarihçi-yazar Ömer Faruk Yılmaz, konsolosluklar ve sefaretler yoluyla gelişen siyasette mütekabiliyet ekseninde yaşanan olaylarda Sultan Abdülhamid Han’ın taviz vermediğini belirtti. Buna göre, imparatorluk içinde baş gösteren Ermeni sorununa müdahil olmak isteyen Amerika Birleşik Devletleri’nin bir Ermeniyi Harput’a tayin etmek istemesine karşı çıkılmıştı. Amerika’nın Osmanlı vatandaşı bir Ermeninin Harput Konsolosluğu’na getirilmesi talebine cevap verilen 3 Aralık 1900 tarihli vesikaya göre, bu isteğe izin verilmeyerek “Harput Amerikan Konsolosluğu’na tayin edilmek istenen şahsın Ermeni olduğu Padişah tarafından haber alınmıştır. Adı geçen kişi Osmanlı Devleti vatandaşıdır. Son zamanlarda Amerika’ya giden Ermenilerin Amerikan vatandaşı kimliğini kazanacakları hakkında Amerika tarafından ileri sürülen fikir gereğince sözü edilen konsolos Amerikalı kabul edilmektedir. Esas itibariyle değişiklik tabiiyet değişikliği Zat-ı Şahaneleri olan padişahımızın iradesine bağlı bir husus olduğuna göre, Harput Konsolosluğu’na tayin olunan Ermeni hakkında ileri sürülecek Amerikan vatandaşı olduğu iddiasının dikkate alınmaması ve memuriyetinin kabul edilmemesi Padişahımız Efendimiz Hazretleri’nin emir ve iradeleri gereğindendir” ifadelerine yer veriliyor.

Osmanlı’nın Amerika karşısında rest çektiği bir diğer olay ise 1896 tarihinde yaşandı. Osmanlı Devleti, Amerika Birleşik Devletleri’nin, İstanbul’da başkonsolosluk açmasına uzun süre müsaade etmezken, 13 Ocak 1896 tarihinde Amerikan elçisinin maiyetinde bir gemiyle Çanakkale’den geçmesine de böyle bir hakkı bulunmadığı gerekçesiyle müsaade edilmemişti.

MÜTEKABİLİYET VE MENFAATİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURDU

Bir diğer husus da Ulu Hakan Abdülhamid Han’ın ABD ile ilişkileri mütekabiliyet ve Osmanlı menfaati çerçevesinde yürütmesi konusunda göze çarpıyor. ABD’nin Osmanlı Devleti’nde büyükelçilik açma talebine karşı da II. Abdülhamid Han’ın, 21 Mart 1897 tarihinde “Bilindiği üzere, İstanbul’daki Amerikan elçisi Zat-ı Şahanelerini ziyaret ettiğinde Amerika hükümetinin İstanbul’daki sefareti büyükelçiliğe dönüştürme talebini arzetmiştir. Bunun için öncelikle Washington’daki Osmanlı sefaretinin büyükelçiliğe dönüştürülmesi ve devletin oraya bir büyükelçi ataması gerekmektedir. Fakat Zat-ı Şahaneleri, Amerikalıların İstanbul’da büyükelçilik açmak suretiyle ülkelerini büyük Avrupa devletleri konumuna yükseltmek amacında oldukları kanaatindedir. Büyükelçilik açılırsa Osmanlı Devleti’ne müdahale fırsatı arayan yeni bir büyük güce imkan tanınmış olacaktır. Bu sebeple Amerika’nın talebinin geçiştirilmesi gerekmektedir (...)” ifadelerini kullandığı görülüyor.

Kaynak: Vakit

Gündem Haberleri