Semir Atallah
Elşark Elavsat 12/16/2012
Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından kameralar bir anda ülkenin dört bir yanına dağıldı. O günlerde Kremli’nin başkanı Mihail Gorbaçov’un köyünü gördük. Henüz asfaltlanmamış, toprak bir yolu vardı.
Irak düştüğünde kameralar Irak’a girdi.
Manzara korkunçtu.
Bağdat geri kalmış, yıkıntı bir şehirdi.
Libya’ya ulaştıklarında akla gelen ilk soru, paraların nereye gittiğiydi?
Mısır, ekonomik sıkıntılar içinde epey ilerlemiş bir ülkeydi. Fakirlikten kırıldığını biliyorduk.
Sürpriz bir şey yoktu yani.
Suriye her şeyin yasaklandığı bir ülkeydi; fotoğraf çekmek, gazete çıkarmak, fısıldamak, Kuzey Korey’i eleştirmek yasaktı.
Zira Kuzey Korey’i kastetmiyor olabilirdiniz.
Suriye’den henüz profesyonel fotoğraflar gelmedi. Ama Suriyeliler konuşmaya ve yazmaya başladı. Suriyeli bir araştırmacı 700 bin insanın hizipçilikten, mezhepçilikten şundan bundan bihaber gecekondularda yaşadıklarını söylüyor.
Suriye, Mısır, Irak ve Libya dünyada fakirlikten muzdarip tek ülke değil. Ancak Irak, Libya ve Suriye’nin zenginliğine sahip olup da onlar gibi fakrı zaruret içinde yaşayan dünyanın başka bir ülkesi yok.
Mısır’da olduğu gibi halkının dörtte birinin gecekondularda, sırf hayatta kalmak için sığıntı halde yaşadığı, devletinin doğup öldükleri dışında hiçbir bağının bulunmadığı dünyanın başka bir ülkesi de yok.
Bu sıkıntıların hepsi, Sovyet deneyimini uygulamaya çalışmanın bir sonucu.
Sovyet geleneği herkesçe farklı şekillerde algılandı.
Kimse taklit ettiği modeli sorgulamadı.
Kimi, konuşulması yasak hale gelince Stalin’i bıraktı Norveç’in “Sosyal Katılımı” yerine Bulgaristan’ın, Romanya’nın “Bilimsel Sosyalizim”ine yöneldi:
Kimi, zenginleri bertaraf etti, fakirleri sildi.
Kimi, yeni bir sermayedar cılk tabaka, yeni bir sapkın kitle yarattı…
Ama kimse, Leonid Brejnev, Saddam Hüseyin’in oğlu Uday, O’nun Libyalı ve Iraklı dostları ya da Müslümanları yeniden baş eğer halde görmek umudu besleyen Vladimir Jhirinovsky kadar klasik araba meraklısı olamadı.
İsviçre, tedavi için dahi ülkeye girmesine izin vermezken Vladimir Jhirinovsky, Bağdat ve Trablus’ta saygı gördü.
Sesi nerede ne şekilde kesilir bilinmez ama Moskova, bu sevimsiz palyaçonun “Tehlikenin kaynağı doğu dinleri ve İslam’dır” sözlerini sahiplenmedi.
Tercüme: Veysel Bulut