Yöreyi 2005 yılında yerli ve yabancı 75 bin kişi ziyaret ederken, bu rakam bu günlerde 100 bine yaklaşmış bulunuyor. Özellikle Karadeniz turuna çıkan seyahat gruplarının uğradığı bölge, karavanları ile gezenlerin de uğrak noktasını oluşturuyor.
Yarımada üzerinde, yakın dönem Rumlar'dan kalma kubbesi ise Osmanlı tarzında olan kilise ile yöresel yemeklerin sunulduğu bir de tesis yer alıyor. Yarımadadan güneşin denizden doğuşu ve denize batışı bu sırada denizin altın rengini alması yılın 320 günü görülebiliyor.
Yaramada üzerindeki kilise daha önceki yıllarda harabe durumda iken Ordu Valiliği tarafından restore edilerek 2005 yılında açıldı. Aynı zamanda yarımada birinci derecede arkeolojik alan, ikinci derecede de SİT alanı olarak tescilli. Yaramadanın 19 ortağından alınması çalışmaları da devam ediyor. Yarımadada çok eski dönemlerde gemilerin yanaştığı limanın ayaklarını oluşturan 5 bin yıllık yontulmuş taşlar bulunuyor.
İstanbul'dan ailesi ile birlikte yarımadaya gelerek güneşin batışını çay yudumlayarak izleyen Ömer İlim, "Buranın tabiatı, doğası gerçekten çok güzel. Bildiğimiz büyük şehirlerin yıpratıcılığı yok, huzur var. Güneş batıyor ama hüzün yok, yenilenme var. Bana göre Karadeniz'e gelen herkes buraya gelmeli." dedi.
Gördüğü manzara karşısında çok etkilendiğini aktaran Ferhat Çıkık ise, "Bu güzelliği görünce insan kendi hayatını bir süzgeçten geçiriyor. 'Ben ne kadar hayatımı burada ilmek ilmek örülen güzellikler gibi örerek dantel gibi yapabiliyorum' sorusu kafamdan geçen tek soru. Burada huzur var, bana göre mutlaka gelinmesi görülmesi gereken bir yer." şeklinde konuştu.
Bir tanıdığının tavsiyesi üzerine geldiğini aktaran Mustafa Ertuğrul ise, "İnsanı etkileyen sarsan bir güzellik var, içinizden 'hayatta yenilgi yok, pes etmek var, pes etmemeli insan' düşüncesi geçiyor. Güneş tepsi gibi tam karşınızda size bir gösteri yapar gibi, size veda eder gibi 'gel beni kurtar' der gibi denize düşüyor. Bu çok etkileyici bir manzara." diye konuştu.
CİHAN