İşte Akşam Genel Yayın Yönetme'ni İsmail Küçükkaya'nın konuyla ilgili yazısı:
Gazetecinin siyasetçiyle tehlikeli dansı
Ülkenin, geleceği ile ilgili tarihi dönemeçte olduğu günlerde gündemi önemsiz konularla meşgul etmek doğru değil. Hele, toplumu ilgilendiren sorunlar yerine, kişisel meselelerin gazete köşelerine taşınması yakışık almayacağı gibi, ülkeye haksızlıktır. Şahsen, çeşitli sebeplerle yapılan saldırıları 'umursamaz', 'önemsemez', 'yok sayar' ve 'yoluma devam ederim.'
Bunu, yayın yönetmenliğini üstlendiğim kurumun yönetim ve patronuna yönelik haksızlıklarda da uygularım. İsterim ki, kamunun malı olan bu köşelerde hep halkın sorunları tartışılsın, toplumsal konular gündeme getirilsin. Lakin, bazen mecbur kalırsınız, yanıt vermeden geçemezsiniz...
Dün, işte tastamam böyle olaylardan biriyle karşılaştık.
Sabahattin Önkibar, Yeniçağ'da 'Beni AKŞAM'dan sen kovdurdun Tayyip Bey' başlıklı bir yazı yazmış. Yalanlarla dolu inanılmaz bir iftira.
Yazdığına göre, canlı tanıkları varmış, birkaç yıl önceymiş. Güya, Mehmet Emin Karamehmet'le anlaşmış, AKŞAM'a Ankara Temsilcisi olmuş. Aynen böyle, 'oldum' diyor, 'olacaktım' filan değil.
İsterseniz yazının kalan bölümünü aynen aktarayım:
'Mutabakata göre gazeteye yazarlık ve temsilciliğin yanı sıra Show TV'de program yapacaktım. Karamehmet'le anlaşmamın AKŞAM çalışanları tarafından duyulması ile o zaman Ankara Temsilcisi olan Nuray Başaran soluğu Tayyip Bey'in yanında alır. Ve 'Sizi hiç sevmeyen Sabahattin Önkibar'ı benim yerine temsilci yaptı' diye şikayette bulunur. Bunun üzerine Tayyip Bey direkt olarak Mehmet Emin Bey'i arar. Ve 'Önkibar'ı almışsın, onu istemiyorum bilmiş ol' der. Karamehmet çaresiz anlaşmamızı bozar. Peki ben bunları nereden mi öğrendim? O günlerde Sanayi Bakanı olan Ali Coşkun'dan. Bizim iş bozulunca daha önce başka bir kurumda beraber çalıştığımız yakın dostum Ali Coşkun'a gidip durumu anlattım ve nelerin döndüğünü öğrenmesini istedim.
Ali ağabey yanımdan Mehmet Emin Karamehmet'i aradı ve telefondan aynen şunları dinletti. 'Ali Bey ben ne yapayım, Başbakanınız istemiyor.' Bakın Ali Coşkun sağ. Bugün de şahitlik yapar. Sadece o da değil, o an yanımızda olan ünlü bir belediye başkanı da şahit. Keza İsmail Küçükkaya da bu konuyu biliyor.'
Sabah, yazıyı büyük şaşkınlık içinde okudum. Beni de şahit gösteriyor ya... Tam 10 yıldır bu grubun içindeyim, burada Önkibar'ın değil çalışması, Ankara Temsilcisi olması, bir tek gün adının geçtiğini hatırlamam. Böyle bir olayı ilk defa duyuyorum.
Sonra Mehmet Emin Bey'le konuştum. Hiç hatırlamıyor, hatta uzun süre Sabahattin Önkibar'ın kim olduğunu anımsamaya çalıştı.
'Siz Ali Coşkun'la konuştunuz mu hiç' dedim, 'Geçmişte olabilir, hatırlamıyorum, ama böyle bir konuda hiç görüşmedim' yanıtını verdi. Bir işadamı, bir bakanla konuşmuş da olabilir, ama söz konusu olayın yaşanmadığından çok emin.
Önkibar 'birkaç yıl önce' diyor, Nuray Başaran'ın yerine geliyormuş. Nuray Başaran'ın ayrılış tarihi Haziran 2006, ben temmuzda Ankara Temsilcisi oldum. Tarihler tutmuyor, olaylar hiç tutmuyor. Mehmet Emin Bey, Başbakan Erdoğan'ın herhangi bir yazarla ilgili en küçük bir konuşması olmadığını söylüyor. 'Hiç mümkün mü?' diyerek hayret ediyor.
Baktım, iş olacak gibi değil. Türk siyasetinin duayen isimlerinden Ali Coşkun'u aradım.
İşte tek bir kelimesi bile değiştirilmeden Ali Coşkun'un sözleri:
'Bir gün bana geldi, 'Abi' dedi, 'Benim işimi kesiyorlar. Karamehmet'e bir rica eder misin?' dedim 'Adam patron, memnun olur olmaz'... Çok ısrar edince eski bir hukukumuz var, Mehmet Bey'e ben de söyledim. 'İstenmiyor' dedi. Ne 'Başbakan bana baskı yapıyor' dedi ne de bir isim verdi. 'İstenmiyor' dedi. 'Ben zaten gazete idaresine karışmam ama istemiyorlar' dedi.'
Şimdi lütfen herkes Ali Coşkun'un bu sözlerini okusun ve burada asıl yanlışı görsün. Belki de; Önkibar AKŞAM'da çalışmak istemiş, uğraşmış, olmamış. Sonra Sanayi Bakanı devreye girmiş. Mehmet Emin Bey de kibarca bunu reddetmiş. 'İstemiyorlar' sözünün ne anlama geldiğini bizim piyasa çok iyi bilir, 'iç mekanizmalardan' bahsediliyor. Ricacı olan bir bakan, reddeden işadamı. Ali Coşkun'un sözlerini bir daha okuyun, orada başbakan nerede Allah aşkına...
Olayın taraflarından birisi de AKŞAM'ın eski Ankara Temsilcisi Nuray Başaran. Dün açıklama yapan Başaran, net biçimde iddiaları yalanladı. İşte Başaran'ın sözlerinden bir bölüm:
'... Yazınız tamamen gerçek dışıdır. Ne sizin, ne de bir başka gazeteci için Başbakan Erdoğan'a ima yoluyla bile olsa şikayetim olmamıştır. Olamaz. Aynı yazının içindeki çelişkiler zaten iddialarınızın doğru olmadığını ispatlıyor. Zan altında bırakmak istediğiniz Sayın Karamehmet'in siyasi tavassutlardan etkilenmeyen bir medya patronu olduğu da kamuoyunun malumudur.'
İşte tablo böyle. Gazetelerine en küçük müdahalesi olmayan bir işadamından bahsediyoruz. Onun yayın organlarını, tamamen atadığı gazeteciler yönetir. Mehmet Emin Bey'in siyasilerle ve hükümetlerle kurduğu ilişki çok mesafelidir. Birçok kez mağdur olmuştur. Haksız yere bankasına el konulmuş, tozlu raflardan indirilen 15 yıl önceki dosyalarla başkalarına ait borçları ödemeye mahkum edilmiş, kriz günlerinde devlete verdiği borç para 'iç' edilmiş, çok değerli arsalarına el konulmuş bir işadamı... 9 bilirkişiden 8'inin haklı gördüğü, savcının bile beraat istediği davalarda hapis cezasına çarptırılmıştır. Herhalde siyasilerle içli dışlı bir işadamı portresi çizse başına bunlar gelmezdi. Sadece siyasiler mi? Dönemin kudretli komutanlarının ricalarını bile nasıl reddettiği bugün meşhur ve malum iddianamelerde kayıt altındadır. Sabahattin Önkibar, büyük bir yanlış yapmış, herhalde bir dönemler Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller'li günlerdeki gibi zannediyor Türkiye'yi...
İsmail Küçükkaya / Akşam