Kamuya personel alımlarında KPSS'de öngörülen puanı alma şartı, üniversite öğrencilerini, daha okuldan mezun olmadan KPSS kursuna yöneltiyor. Özellikle eğitim fakültesi mezunlarının, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmen olarak atamalarının yapılabilmesi için KPSS'den 70'in üzerinde puan almaları gerekiyor.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü 4. sınıf öğrencilerinden Hatice Aslan, AA muhabirine hafta içi derslere girdiğini hafta sonları da KPSS kursuna gittiğini söyledi.
Üniversite sınavına hazırlanır gibi yeniden sınava hazırlandıklarını ifade eden Aslan, ''Sınavdan 75 almamız gerekiyor. Sorulan sorular yıllar önce görüğümüz ders konuları. Sınavda, kendi alanımızla ilgili soru gelmiyor. Kendi branşımızda kendimizi geliştirmeyi bıraktık. Atanabilmek için mecbur KPSS'ye hazırlanıyoruz. Kurs ücretleri yüksek. Hem eğitim masraflarımız hem de kurs ücretlerinden artık ailelerimiz bıkmış durumda'' diye konuştu.
- ''KPSS SEKTÖRÜ OLUŞTU'' -
Öğrencilerden Tuncay Sancak ise hem KPSS kursunun hem de sınavla ilgili kitap ve doküman maliyetlerinin yüksek olduğunu belirterek, ''Adeta KPSS sektörü oluştu. Bakıyoruz, her gün yeni bir kurs açılıyor. Kalabalıktan kursların koridorlarında neredeyse yürümek bile mümkün değil'' dedi.
Geleceğe umutla bakamadıklarını, bugüne kadar verdikleri tüm çabanın KPSS engeli ile boşa gittiğini savunan 4. sınıf öğrencisi Fırat Çiçek de şunları söyledi:
''O kadar emek verip de hiçbir şey olamamak bizim için ve ailelerimiz için korkunç bir durum. Mezun olanlar ile ataması yapılanların sayısı arasında uçurum var. O zaman bu bölümlere öğrenci almasınlar. Bunca çabadan sonra önümüze 4 yıllık mesleki eğitimimizle alakası olmayan bir sınav dayatılmasını istemiyoruz. Bu durumda tek kazanan var o da KPSS kursları.''
- ''KENDİ ALANIMIZLA İLGİLİ SORULAR SORULSUN'' -
Güzel sanatlar lisesinden mezun olduğunu ve üniversitenin güzel sanatlar eğitimi bölümüne devam ettiğini belirten 4. Sınıf öğrencisi Sebahat Firidin de ortaokulda gördükleri derslerin sınavda kendilerine sorulduğunu, okuldaki dersleri bırakıp KPSS'ye hazırlandıklarını belirterek, meslek alımıyla ilgili yapılan bir sınavda, herkese atama yapılacakları meslekleriyle ilgili soru sorulmasını istediklerini vurguladı.
Firidin, KPSS'den istenilen puanı alamadığı için 4-5 yıldır kurslara devam eden öğrencilerin olduğunu, KPSS'nin pek çok kişiyi mağdur ettiğini sözlerine ekledi.
- BÖLÜM BAŞKANI PROF. DR. KOYUNCU-
OMÜ Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Sevgi Soylu Koyuncu da bölümden her yıl 120 öğrenci mezun ettiklerini bu öğrencilerden en fazla 10'unun atamasının yapıldığını belirtti.
Bölümdeki son sınıf öğrencilerinin tek amaçlarının KPSS'yi kazanmak olduğunu, öğrencilerin ideallerinin değiştiğini ifade eden Koyuncu, neredeyse tüm öğrencilerin devamsızlık haklarını kullanarak ve hafta sonları KPSS kurslarına gittiklerini, son sınıf öğrencilerinin KPSS kaygısı yüzünden kendilerini derslerine veremediklerini anlattı.
Son sınıf öğrencilerinin kendilerini geliştirmek ve uzmanlaşmak yerine lise düzeyine geri dönerek KPSS'ye hazırlandıklarını söyleyen Koyuncu, ''Sistem bizim yetiştirdiğimiz öğrenciye 'iyi bir sanat eğitimcisi misin, iyi resim, müzik yapar farklılıkları keşfeder ve cesaretlendirebilir misin, yetenekli öğrencilere nasıl bir yöntem izlersin' diye sormuyor, cevabını beş seçenekten birinde arayacağı bir test koyuyor, oysa sanat eğitimi bir farkındalık eğitimidir'' diye konuştu.
-''KRİTER OLMALI, ANCAK...''-
''Her yıl atanabileceklerden daha fazlasını mezun eden üniversitelerimizde elbette ki atama kriterleri olmalı. Ancak bu kriterler öğrencinin 4 yıl emek verdiği uzman olmak üzere yetiştiği alanına göre oluşmalı'' diyen Koyuncu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Öğrencilerimiz dördüncü sınıfta tüm dikkatini KPSS'ye çevirerek alanı için harcaması gereken performansı en aza indiriyor, çünkü alan dışı sorulara cevap verebilmesi için dershanelere gidip yeniden dirsek çürütmesi gerekiyor. Dil sınavları da KPPS sınavları da bizim gibi özel yetenekle öğrenci alan okulların koşullarına göre düzenlenmiyor. Bölüm öğrencilerinin mezun oldukları okul ve dil eğitimine bakılırsa bu çarpıcı bir şekilde ortaya çıkar.
Taban puan ve yetenek kriterine göre alınan öğrencilerin kariyer basamaklarını tırmanışı da oldukça ağır olmakta. İstediğiniz kadar öğrenciye, 'yeteneklerini geliştirmesini, sanatı anlamasını ve çocukların yeteneklerini geliştirmelerine yardım eden öğretmenler olacaklarını' söyleseniz de, atanmama korkusu ilköğretim ve lisede sanat derslerinin durumu öğrencilerimizde umutsuzluk yaratıyor ve biran önce mezun olup atanma fikrini değiştiremiyor.
Yapılan sınavlar da sanat eğitimi verecek bir öğretmen adayının alan uzmanlığına, sanatı kavrayış ve ilköğretime katkısı üzerinden değerlendirmediğine göre ortaya dershane mezuniyetiyle öğretmen olma durumu çıkıyor. Yani sistem 'iyi bir sanat eğitimcisi misin, iyi resim yapar, farklılıkları keşfeder ve cesaretlendirebilir misin, yetenekli öğrencilere nasıl bir yöntem izlersin, ders saatlerinizde ve eğitim sisteminizde ne gibi değişiklikler daha yaratıcı çocuk tipini teşvik eder' diye bu özel soruları sormayıp her öğretmen adayına sorulan testi koyuyor. Bu karmaşık ve ezberin cesaretlendirildiği yöntem daha çok gerekeni okuyan, araştırmayan öğrenci tipini ortaya çıkarıyor. Atanmış öğretmenlerin de durumu ayrıca üzücü.''