Söyleşinin başında sıkı bir OdaTv savunuculuğu yapan, sorular zorlaştıkça geri adımlara başlayan, konu terör devleti İsrail’e gelince şaşıran ve toplumun öngörülerini hatırlayınca ayrılma sinyali veren İdil, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı neden sürekli hedef aldıklarını da açıklarken itiraflarda bulundu.
ASLAN DEĞİRMENCİ / ANKARA
İşte o söyleşi:
-İddianamede, “Odatv’den ele geçirilen Ulusal Medya 2010 dokümanında, örgütün Medya yapılanmasını yeniden şekillendirmek ve özellikle Ergenekon davasının görüldüğü süreçte medya organlarının ne tür stratejiler uygulayacağını belirlemek amacıyla yakın zamanda hazırlanan örgütsel bir doküman olduğu anlaşılmıştır. Söz konusu belgenin hazırlanış formatı itibariyle de daha önceden hazırlanan örgütsel dokümanlarla aynı formatta olduğu tespit edilmiştir” deniliyor… Sizin bu tespite bakışınız nasıl?
Söz konusu doküman ile bana emniyette de soru soruldu. Doğal olarak oraya verdiğim cevabın bir benzerini size de verebilirim. O da şudur; benim bu belge ile hiçbir ilgimin olmadığıdır. Böyle bir belge bana gönderilmedi. Benim bilgisayarımdan böyle bir belge çıkmadı. Böyle bir belgeden haberim yok.
YANLIŞI KABUL ETTİ AMA…
-Savcılığın bu tespitinden bağımsız olarak kamuoyu da yakından biliyor ki OdaTv son yıllarda çetelerden dolayı kim gözaltına alınsa ya da tutuklansa hemen tepkisel haberler yaptı. İddianameleri beklemeden birçok ismi masum ilan etti. Neden böyle bir anlayış içinde yayıncılık yapıldı? Etik mi?
Suçluluğu kesinleşene kadar herkes suçsuzdur. OdaTv’nin sözünü ettiği gibi çeteler konusunda peşinen suçsuz kabul ederekten haberler yayınlaması tıpkı çeteler nedeniyle içeriğe alınan insanları peşinen suçlu görmesi gibi yanlış bir yaklaşımdı. Söz konusu ‘çeteler’ nedeniyle suçlanan veya içeriye alınan kişiler sütten çıkmış ak kaşık olmadıkları gibi hepsi de suçlu değildi. Bu nedenle OdaTv’nin yaptığı ‘peşinen suçsuz’ yaklaşımı ‘peşinen suçlu’ yaklaşımı ne kadar doğruysa o kadar doğrudur.
AŞIRI UÇ İTİRAFI
-Muhalif bir havanın estirildiği yayınlarınızdan anlaşılıyor da neden hep başörtü gibi milletin inanç değerlerini hedef alan haberlere imza atıyorsunuz? Kutuplaşmaya açıkça aracı olmuyor musunuz?
Başörtüsü konusu simgeleşmediği sürece bu ülkenin temel sorunlarından biridir. Ancak simgeleştiği andan itibaren siyasileşiyor da demektir. Türban ya da başörtüsünün siyasi bir simge haline gelmesi Türkiye’de ki siyasi kriterler açısından bir ayrımcılık oluşturdu. Kimi buna karşı geldi kimi ise destekledi. İkisi de aşırı uçlara gitti. Ve olan başını inancı gereği örtenlere oldu.
-Simge diyorsunuz… Che tişörtleri ya da haç takan gençlere şimdiye kadar tepki verdiğinizi görmedik… Bu bir çelişki değil mi?
Bu soru bana mı OdaTv’ye mi soruluyor? Bana soruluyorsa bugüne kadar haç takan, Che tişörtleri giyen ya da Castro puroları içen gençlerle ilgili olumlu hiçbir yazım yoktur. Bence simgeleştirmek hangi anlamda olursa olsun kişileri putlaştırmak olduğu için karşıyım. OdaTv için ise bu soru; bu tamamen oda Tv’nin yönetimiyle ilgili bir sorundur. Ancak OdaTv’nin Ankara temsilcisi olarak sorumluluktan beni ilgilendirmez diyerek kaçamam.
-Yargı bağımsızlığından dem vuran OdaTv yazarlarının sürekli yargı organlarını hedef alması büyük bir çelişki değil mi? Davayı yürüten kurumları hedef göstermek yargı bağımsızlılığına müdahale değil mi?
Uzun yıllar yargı kendi vesayetini sürekli kullandı. Bu kapalı alana kimseyi sokmamaya özen gösterdi. Başka bir vesayet yargı alanına el attığında siyahlar ile beyazların kavgası gibi bir çatışma ortaya çıktı. Kimi basın kuruluşları ve hukukçular yargının mevcut vesayetinde en yararlı vesayet olarak gördüler ve savundular, kimi de yeni gelen vesayete ‘hoş geldin’ dedi. OdaTv’de görüşlerini belirten yazarlar daha çok mevcut vesayeti savunmayı kendilerine görev bildiler. Bu da hoş görülebilinir bir yaklaşım biçimidir.
ASLINDA KARŞI DEVRİM YOK
-Sıklıkla karşı devrim hareketinden söz eden bir yayıncılık söz konusu… Nedir bu karşı devrim?
OdaTv açısından sözü edilen karşı devrim, 1938 yılına kadar Atatürk’ün kurmaya çalıştığı cumhuriyetin kazanımlarını geriye döndürmektir. Sanırım odatv’nin karşı devrim olarak algıladığı bu.
-Ortada bir İslam hukuku tartışması bile olmazken karşı devrim… Halen örtü yasak, halen İHL’ler önünde engeller ve halen mecliste başörtülü olmayan bir vekil. Nasıl bir karşı devrim bu? Müslümanların hakları Atatürk Cumhuriyetinden daha geride…
AKP iktidara geldiğinde Cumhuriyet Gazetesi olmak üzere birçok cumhuriyet kuruluşu tedirgin ve endişeliydi. Bu süre içerisinde İslam hukuku çerçevesinde birçok değişiklikler olacağı beklentisi hâkim olmuştu. Ama zaman durumun hiçte öyle olmadığını hatta bu işin beklentisi içinde olanların bile rahatsız edecek kadar yavaş geliştiği ve mevcut iktidarın hiçte geçmişten intikam alma peşinde olmadığı ortaya çıkınca kısmen önyargılar kırıldı. 9 yıllık iktidar sürecinde çok dikkatli bakıldığında ülkedeki gelişmeleri 2003 öncesinden siyasi İslam açısından çok da farklı olmadığı ortaya çıktı. Bu da bazı çevreleri rahatsız ediyor. Aslında karşı devrim varmış gibi görünmüyor.
MİT İÇİNDEKİ TEPKİLERİ DİLLENDİRMİŞLER
-MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı neden sürekli hedef alan yayınlara imza attınız?
Ben asla böyle bir habere imza atmadım. Yazımda yok. Bu yayınların temel nedeni MİT içerisindeki iç hesaplaşma olmalı. Yani MİT’in başına müsteşar olarak gelmesi beklenen kişi yerine dışarıdan Sayın Fidan’ın atanması içeriden tepkilere neden oldu. Bu tepkiler OdaTv ve bazı yayın kuruluşlarında dillendirildi.
-Oda Tv’nin MİT içerisindeki işleyişten nasıl haberi olabiliyor?
Bu söylediğim tamamen bir tahmin. OdaTv’nin MİT içerisinde ki gelişmelerden haberdar olup olmadığını bilemem. Ancak tablo iki ya da daha fazla kanadın bir biriyle çekişmesi gibi görünüyor.
-Fidan’ı hedef alan bir İsrail medyası bir de siz varsınız… Bu tesadüf mü?
Onu bilmiyorum. Ne MİT müsteşarlığına Sayın Fidan’ın atanması ne de Siyonist yazımlarda bir dahilim olmadı. Hiçbir yazımı bulamazsınız… OdaTv İstanbul bürosu, Ankara bürosunda ayrı çalışıyordu.
-OdaTv soruşturması kapsamında tutuklanan MİT Dış Operasyonlar Daire Başkan Yardımcısı Kaşif Kozinoğlu, cezaevinde hayatını kaybetti. Sizce öldürüldü mü?
Öldürülmüş olacağına inanmıyorum. Hatta hiç sanmıyorum.
-Peki açıkça soruyorum. Ankara temsilciliği yaptığınız bir kurumun Mavi Marmara yardım gemisine yapılan saldırı sonrasında 9 Şehidin yanında yer almak yerine Siyonist katillerin propagandasını yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Önce kişisel olarak cevap vereyim; benim Mavi Marmara gemisiyle ve orda olanlarla ilgili tekbir uyarım var olay gece saat 00:04’te meydana gelmişti ve ben yabancı ajanslardan haberi alıp OdaTv’ye bildirdim. Bunun dışında konu hakkında yazım olmadı. Olayın özüne bakarsak ortada 9 vatandaşımızın uluslararası sularda vahşice öldürülmesi söz konusu. Bunu kabul etmek mümkün değil. Ancak şunu da belirtmek zorundayım ki İsrail hükümeti Gazze’ye yapılacak yardım konvoyuna saldıracağını açıkça belirtmişti. Bunun üzerine de birçok milletvekili gemiye binmekten vazgeçmişti. Bu İsrail’i haklı çıkarmaz ama giden canları da geri getirmez. Bir taktik hatası söz konusu olabilir. OdaTv anladığım kadarıyla işin bir insani boyutundan çok siyasi boyutunu ön plana çıkardı. Gemiye saldırılacağı bilinerek o insanların ateşe atıldığını savundu. Sanırım hatalı olarak görülen bu. OdaTv Mavi Marmara yardım konvoyunun tamamen AKP himayesinde gerçekleştirildiğini düşündü. Oysa bu girişim AKP’nin girişimi değil bizzat aktivistlerin insani bir hamlesiydi.
-Siyasi bile olsa ki olmadığı açık, Siyonistler tarafından canice öldürülen insanların hakkı savunulsaydı ne kaybedilirdi? İnsani olarak bu gereklilik değil miydi?
Bunu İsrail hükümetinin fütursuzca ve şımarık bir eylemi olarak görüyorum. Gazze’ye götürülmek istenen yardım eğer hayfa limanında bu tür bir dirençle karşılaşsaydı yine insani olmamakla birlikte bir acaba sorusunu kaldırabilirdim. Ancak olay tarafsız sularda meydana geldi. İsrail’in kendisini bir dünya ülkesi olarak görmekten öte şımarıkça bir gövde gösterisine dönüştü. Amaç ne olursa olsun tek bir insanın canı bile bu olayı haklı göstermeye yetmeyecektir. Yani yapılan nereden bakarsanız bakın bir hatadır. Savunmasız insanlara yapılan bir saldırıdır.
ONAYLAMAM MÜMKÜN DEĞİL
- Yukarıda vahşi saldırı hakkında tek yazınızın olmadığını vurguladınız. Bir gazeteci ve yazar olarak bu bir ayıp değil mi? İsrail’den hesap sormak yanlış mı?
OdaTv’de ki yazılarım siyasetten çok edebiyat ve sanat yazılarıdır. Mavi Marmara gemisine yapılan saldırıyı gecenin bir yarısında takip edip, OdaTv İstanbul bürosuna aktarıncaya kadar bir yazı da yazabilirdim. Duygusal bir yazı olacağı kesindi. Bunu yapmadım. Yazsaydım da yayınlanırdı. İnsan hayatının her şeyden daha kutsal olduğunu kabul eden biri olarak bu yardım gemisinde ölenler için ne yazılsa az olacaktı. Durum tamamen bir insanlık ayıbıydı. Ben o sıralarda böyle bir saldırıyı beklediğim için haberleri takip ediyordum. Korktuğum oldu ve dokuz masum insanımız öldürüldü. Onaylamam mümkün değil ama OdaTv’nin onaylayan bir yazısı varsa onu da onaylamam mümkün değil.
-Ergenekon lehine yazılar yazan bir dönem OdaTv yazar kadrosunda da bulunan katil Şimon Peres’in yakın dostu ‘Rafael Sadi…’ desem. ‘O da siz de yazılar yazdı ‘desem ne gibi bir açıklama yaparsınız?
Rafael Sadi başta kendi ülkesinden yazarlar olmak üzere birçok site yorumcusundan ve okurundan büyük tepkiler aldı. Bir süre hatta hiç yazı yazmadı. Yazdığı yazılarda daha çok İsrail politikalarını desteklediği için yapılan yanlışlara bile göz yumar biçimde değerlendirmeler yaptığı için kendi içimizde de tartışma meydana getirdi. Doğrusu bence yazmamalıydı.
-Odatv’den ne kadar maaş alıyorsunuz?
Hiç para almıyorum.
-Sorularıma verdiğiniz cevaplarda genelde OdaTv üst yönetimi ile bakışınızın farklı olduğunu öne sürüyorsunuz. Daha doğrusu verdiğiniz cevaplardan o anlam çıkıyor. Peki neden OdaTv’nin Ankara temsilciliğini yapıyorsunuz? Temsilcilik aynı zamanda misyon üstlenmek değil midir? Üstelik para almadığınızı da söylüyorsunuz…
14 Şubat 2011’de OdaTv yönetici ve yazarlarından birçoğu içeri alınınca site Doğan Yurdakul ve benim yönetimimde kaldı. O sırada gemiyi terk eden fare misaline dönmemek için künyede kaldım. 3 Mart 2011’de OdaTv’nin diğer çalışanları da içeri alınınca bu kez tek başıma kaldım. Hayatım boyunca üzerimde olan bir sorumluluğu terk edip gitmedim. Şuanda OdaTv’nin bana ihtiyacı olduğunu düşündüğüm için künyedeyim. Eskisi kadar sık yazmıyorum, eskisi kadar iştahla takip etmiyorum. Ama bana güvenen insanları güvenini boş çıkartmak da istemiyorum.
-Yukarıda Mavi Marmara gemisine yönelik saldırı ve OdaTv’nin yanlı bakışını sorduğumda canınız sıkılmadı mı? O an için bile istifa etmeyi düşünmediniz mi?
Benim OdaTv ile bağlantım OdaTv’nin siyasetinden çok kendi yazdığım yazıların mümkün olduğu kadar yaygın biçimde okura ulaşmasıdır. Nitekim OdaTv’de yazdığım 200’e yakın yazıda güncel siyasetle sadece zaman zaman AKP muhalifliği zaman zaman da PKK muhalifliği yaptığım görülmüştür. Diğer tüm yazılarım sanatla ilgilidir. Bu nedenle de kendimi OdaTv’nin dışında ve üstünde gördüm.
SORULAR BİTERKEN AYRILIŞ SİNYALİ GELDİ
-Ama sonuçta OdaTv ile birlikte anılıyorsunuz. Yani Siyonist politikaları savunduğu için kamuoyunun büyük tepki gösterdiği OdaTv… Künye’de Mümtaz İdil yazılı olan OdaTv…
Bu şekilde anıldığımı aklıma getirmemiştim. Ben Mümtaz İdil olarak oradayım. OdaTv ile kendimi bütünleşmiş olarak hiç düşünmemiştim. Bundan sonra halkın bu yöndeki tepkilerini dikkate almam gerektiğini düşünüyorum.
MİLATGAZETE