Öcalan'ın, "Diyarbakır'da halk, Mısır'daki gibi günlerce sokaklardan ayrılmazsa, taleplerini dile getirirse, işte o zaman barış gelir, bakın bakalım o zaman AKP kalır mı kalmaz mı, işte o zaman Erdoğan'ın kendisi bu sorunun çözümünü talep edecektir” dediği ileri sürüldü.
MART AYI ÇOK KRİTİK
Öcalan'ın avukatlarıyla İmralı'da yaptığı görüşmede “Devlet heyetiyle görüşmeler devam ediyor. Mart ayının sürecin olumluya mı evrileceği yoksa bir tıkanmaya mı dönüşeceği konusunda belirleyici bir ay olacaktır. Kürt Sorununun çözümünde güvenlik ve Demokratik çözüm boyutları çok önemlidir. Ben konumum gereği burada müzakere yürütemem." dediği belirtildi.
PKK'ya yakınlığı ile bilinen Fırat Haber Ajasında yayınlanan haberde Öcalan Mısır'daki gibi bir hareket istedi. Öcalan, "..İmkanlarım oldukça sınırlıdır, ağır hükümlülük koşulları altındayım. İmkanlarım oldukça kısıtlı.
Bir örnekle açıklayabilirim durumumu; “havuz var su yok, sussuz havuzda yüz deniliyor, ben sussuz havuzda nasıl yüzeyim? Daha doğrusu tam sussuz da demeyeyim, diz kapaklarıma kadar su var havuzda, bana bu suda yüz deniliyor, ben bu kadarcık suda nasıl yüzeyim? En az çenemin altına kadar su olmalı ki rahat rahat kulaç atayım, yüzebileyim.” Bu denetimli bir şekilde de olabilir. Aksi taktirde böyle olmazsa mevcut koşullarda sorunun çözümü konusunda rolümü oynayamam, kimse de bunu beklemesin, doğru da olmaz. Ben burada ancak sorunun çözümünde kolaylaştırıcı bir rol oynayabilirim. Devlet de bu süreçte üzerine düşen rolü oynamalıdır. Yok eğer bu çabalarımızdan sonuç alamazsak, çözüm gerçekleşmezse bu benim bu durumda rol almamın bir önemi kalmaz ve böylesi bir durumda Mart'la birlikte aradan çekilebilirim. Böylesi bir durumda Mart'la birlikte nelerin gelişebileceğini daha önce ifade ettim. Mart'a ilişkin yaptığım açıklamalar da bir savaş çağrısı değildir.”
DİYARBAKIR’DA MİLYONLAR TOPLANIRSA...
“Bundan sonra geliştirilecek olan özsavunma anlayışı, halkın her türlü örgütlenmesidir, halkın içinde yer aldığı bir özsavunma anlayışı geliştirilmelidir. Bir de ben özsavunma derken hep silah anlaşılıyor. En demokratik toplumların bile kendisini savunmaya ihtiyacı vardır. Bu silah demek değildir. Demokratik kitle gösterileri de bir özsavunma biçimidir. Örneğin Diyarbakır'da halk, Mısır'daki gibi günlerce sokaklardan ayrılmazsa, taleplerini dile getirirse, işte o zaman barış gelir, bakın bakalım o zaman AKP kalır mı kalmaz mı, işte o zaman Erdoğan'ın kendisi bu sorunun çözümünü talep edecektir. Ayrıca Diyarbakır'da milyonlarca kişiyi bir araya toplayacak güçleri de vardır. Bu yöntem de bir özsavunmadır. Ben burada tahrikçilik yapmıyorum. Kürt sorunun demokratik-barışçıl çözümünün yollarını arıyorum. Yeri gelmişken belirteyim; bu Tunus ve Mısır'daki gelişmeler de şunu gösterdi; Ben yıllar önce ve savunmalarımda 2000'li yılların halkların baharı olacağını belirtmiştim. Gelişmeler bu öngörümü doğruluyor.”