Hassas ve kırılgan bir süreçten geçildiğini, İmralı’da yapıldığını öne sürdüğü görüşmelerin tarihi önemde olduğunu ve bunları önemsediğini belirten Öcalan, "İlk günden bugüne kadar bir düzeye getirdiğimizi de belirtebilirim. Görüşenlerin yaklaşımlarının ciddi olduğunu düşünüyorum. Bu görüşmelerde bulunanlar devletin önemli ve ciddi kurumlarının temsilcileridirler" iddiasında bulundu.
DHA'nın haberine göre; 18 yıldan bu yana Kürt sorununun demokratik çözümünü geliştirmek için birçok görüşme yaptığını ve yapmaya devam ettiğini belirten Öcalan, şunları söyledi:
"Yaptığım görüşmeler açıktır. Geçmişte olanları da günümüzde olan görüşmeleri de kamuoyuyla, Kürtler’le hep paylaştım. Yaptığım her görüşmeyi PKK, kamuoyu, Kürtler’le paylaştım. Aslında bu görüşmeleri açıkladığımız için dönem dönem hedef de alındık. Buna rağmen şeffaflığımızdan taviz vermedik.
"2011 ÇÖZÜM YILI"
Halkımıza şunları söyleyebilirim; Burada bir diyalog devam ediyor. Kimi pratik öneriler aşamasına gelmiş bulunmaktayız. Bu pratik öneriler çerçevesinde yaz başına kadar gelişmeleri takip etmek gerekiyor. Diyalog ve müzakere yöntemine şans veriyoruz. Bu yöntem pratikleşirse 2011 çözümün geliştiği yıl olacaktır. Eğer bu diyalog ve müzakere yöntemiyle sonuç alamazsak 2011 yılının ikinci yarısından itibaren topyekün direniş ve özgürlüğünü sağlama süreci gelişecektir. Bu yol da çözümü getirir ama tercihimiz değildir. Aynı şekilde gelişecek bu ikinci yol tehdit olarak algılanmamalıdır.
"GEÇMİŞTEN 3-4 KAT DAHA FAZLA KAYIP"
Müzakere süreci gelişmezse çatışma süreci kaçınılmazdır. Böylesi bir ortamda da geçmişten farklı olarak 3-4 misli kayıplar yaşanabilir. Çözüm her koşulda kendini dayatmaktadır. Çözüm sürecinin gelişmesi için herkes üzerine düşen görevi sorumlulukla yerine getirmelidir.
"KİMSE BENİM İÇİN ’EV-KÖŞK ARAYIŞINA’ GİRMESİN"
Devlet, Kürt sorununa yaklaşımda değişimlere gitmiştir. Burada bahsettiğim değişime giden ontolojik devlettir. Bugüne kadar varlığını sürdüren devletten bahsediyorum. Bu tarihsel aşama görülmelidir. Bir de şu hususa değinmek istiyorum. Devletin kimi girişimlerinin sonucunda vardığı kanaat, sorunun çözümünün pratik olarak yürümesi için benimle de görüşmelerin gerekli olduğu yönündedir. Benim üzerimden sürecin yürütülmesinin daha pratik ve hızlı sonuç alıcı olduğu kanaatindeler.
Devlet Kürt sorununun çözümünde benim rolümü fark ettiğini düşünüyorum. Şunu da belirteyim: ’Ben çekileceğim’ derken bu bir şantaj olarak algılanıyor, sanki ’Yap-boz oyunu’ gibi görülüyor. Ancak, bunlar ciddi konulardır. Eğer diyalog ve müzakere yöntemiyle sonuç alınamazsa benim de burada görüşme yapmamın anlamı olmayacaktır. Diğer çözüm olasılıkları devreye girecektir. Sonuç olarak günümüz itibariyle görüşmeler devam ediyor. Görüşmelerimiz bir düzeye gelmiş bulunmaktadır. Sorunların çözümünde rol almam isteniyorsa pratik bazı koşulların sağlanması gerekiyor.
Koşullarımın düzeltilmesi hususu da çarpıtılmamalıdır. Öyle kimse benim için çıkıp ’ev-köşk’ arayışına girmesin. Bu tarz yaklaşımları çok ucuz buluyorum. Bırakın evi, köşkü, ben burada ölecek olsam, ciddi bir tedaviyi bile talep etmem. Yürüttüğüm görüşmelerde kimi pratik öneriler gündeme geldi. Ancak pratik öneriler ile belirlediğim teorik çerçeve karıştırılmamalıdır.
Kürt sorunun çözümü için gerekli olan ilkesel çerçeveyi daha önce hazırladığım 156 sayfalık yol haritasında işlemiştim. Bu ilkesel çerçevenin olumlu karşılanacağını tahmin ediyorum. Yaz başına kadar muhtemelen bu süreç karakter kazanır. KCK de silahlı güçlerini buna göre konumlandırır, üzerlerine gelinmediği sürece çatışmadan kaçınırlar." Öcalan’ın sözlerinin devamında nevruzu kutlarken, ’diyalog-müzakere yöntemi’ ile sorunun çözümünü gerçekleştirmek istediklerini, Kuzey Irak’taki Kürt liderler Celal Talabani ile Mesut Barzani’nin de bu süreçte rol alabileceğini kaydettiği ileri sürüldü.