Obama neden Türkiye'ye geliyor?

ABD'de siyasi ve ırki bir devirme imza atan siyasi başkan Obama önümüzdeki hafta Türkiye'ye geliyor. Peki ama neden? sorusuna cevap arıyorsanız. Bu kitaba bakın

Obama Türkiye’ye neden geliyor? Bu soruyu Johns Hopkins Üniversitesi'nde Avrupa ve Ortadoğu çalışmaları bölümünde hocalık yapan, Washington'un en eski düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü'nde Türkiye programını yürüten Ömer Taşpınar'a sorduk. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Philip H. Gordon'la birlikte “Türkiye’yi Yeniden Kazanmak” adında bir de kitap hazırlayan ve Türkiye’nin dönüm noktasında olduğunu söyleyen Taşpınar’a göre ABD hayli endişeli…
 
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un Türkiye ziyareti sırasında Başkan Obama'nın Nisan ayı içinde Türkiye'yi ziyaret edeceği açıklaması, kafalarda “Ne oldu da Irak Savaşı'na karar verirken Türkiye ile istişare bile etmeyen ABD yeni başkanını Türkiye'ye yolluyor” sorusunu uyandırdı. Gerçekleşmek üzere olan ziyaret çeşitli yorumlara yol açtı. Biz de bu soruyu Johns Hopkins Üniversitesi'nde Avrupa ve Ortadoğu çalışmaları bölümünde hocalık yapan, Washington'un en eski düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü'nde Türkiye programını yürüten Ömer Taşpınar'a sorduk. Taşpınar, Avrupa ve Avrasya’dan sorumlu ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Philip H. Gordon'la birlikte kaleme aldığı ve geçen ay Timaş Yayınları’ndan çıkan "Türkiye'yi yeniden kazanm



TÜRKİYE'Yİ KAZANMAK
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren yüzünü batıya dönerek, Batılı ülkelerle hep sıkı ilişkiler kurmaya çalıştı. Bir yandan Amerika Birleşik Devletleri’nin Ortadoğu’daki en yakın müttefiklerinden biri olurken, diğer yandan Avrupa Birliği’nin kapısını çalan Türkiye, son birkaç yıldır ezber bozan politikalar uyguluyor. Rusya, İran, Suriye gibi ülkelerle de ilişkilerini geliştiren Türkiye’nin önünde jeostratejik ortaklık için artık birden fazla alternatif var.
Gordon ve Taşpınar Türkiye’yi Kazanmak’ta, Türkiye’nin günden güne Batı’dan uzaklaştığının altını çizerek, neden halen Türkiye’nin Batı için vazgeçilmez bir müttefik olduğunu ve Türkiye ile Batı’nın ilişkilerini nasıl yeniden iyileştirebileceğinin yollarını somut önerilerle tartışıyorlar.

Türkiye’nin uluslararası siyasetinin ciddi bir kırılmanın eşiğinde olduğu bir süreçte konuyla ilgilenenlerin kaçırmaması gereken bir eser.
 
Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren Batı ile ilişkilerini geliştirmenin yollarını aradı. Batı ile süregelen bu güçlü beraberlik özellikle Soğuk Savaş süresince jeostratejik ortaklık anlamında iki tarafın da karşılıklı menfaatleri doğrultusunda doruk noktasına ulaştı. Soğuk Savaşın sona ermesi, Körfez Savaşı ve 11 Eylül gibi olaylar ilişkiler açısından önemli kırılma noktalarıydı.

Ancak bugün karşımıza çıkan manzara çok farklı... On yıllar boyunca Batı’nın Ortadoğu ve Avrasya coğrafyasında en güvendiği müttefik olan Türkiye’nin Batı’ya karşı bakışı oldukça değişti. Kore’de savaşan, caddelerine Amerikan başkanlarının isimlerini veren, Avrupa Birliği’nin kapısını çalmaktan usanmayan Türkiye, son yıllarda dünyanın en Batı karşıtı ülkelerinden biri haline geldi.

Şüphesiz bu durumun ortaya çıkışında Amerika’nın Ortadoğu’da uyguladığı saldırgan politikaların, Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi baştan savmasının ve komşularıyla iyi ilişkiler kurmaya başlayan ve ekonomisi hızla büyüyen Türkiye’nin kendine duyduğu güvenin önemli bir payı var.

Philip H. Gordon ve Ömer Taşpınar, bu çalışmada Türkiye’nin dış politika macerasının bir muhasebesini yapmakla kalmıyor, aynı zamanda Avrasya yönelimini de göz önünde bulundurarak Türkiye’nin Batı ile ilişkilerini yeniden tesis etmek adına somut çözüm önerileri sunuyor.    
ak" kitabında ABD’nin neden Türkiye'yi kaybettiğine dair çarpıcı analizlere yer vermişti. Taşpınar, Obama'nın İncirlik Üssü'nün kapatılma ihtimalinden duyduğu endişeyle de Türkiye'yi ziyaret ettiğini söylüyor.

* ABD Devlet Başkanı Obama'nın Türkiye'yi ziyaretini genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her şeyden önce Obama yönetiminin Türkiye'ye verdiği değerin göstergesi. Bush yönetiminde Türkiye Amerikan dış politikasında hak ettiği değeri görmemişti. Irak'ın işgali gibi bir konuda bile ciddi istişarelerde bulunulmadı. Baba Bush döneminde, Özal'ın cumhurbaşkanı olduğu 1991-92 yılları hatırlanırsa Amerika Dışişleri Bakanı Jim Baker Irak'ın Kuveyt'ten çekilmesi için Ankara'ya dört kez gelip ciddi istişarelerde bulunmuştu.

* Irak'ın işgalinin bile Türkiye'yle müzakere edilmeyişinde 1 Mart Tezkeresi'nin Meclis’te reddedilmesinin etkisi var mı?
1 Mart Tezkeresi'nin Meclis’ten geçmemesinin nedeni Amerika'nın Türkiye'ye yeterince değer vermemesi, Bush yönetiminin Türkiye'yi çantada keklik görmesiydi. Türkiye Amerikan dış politikasında gündeme üst perdeden giren bir ülke değil. Amerikan politikasında gündeme gelen ülkeler stratejik ortaklığı olan İngiltere ve İsrail'in yanında, kriz yaşayan ülkeler… Türkiye ancak Kuzey Irak'a girmeye karar verdiğinde, deprem gibi büyük afetlerde, terör saldırıları olduğunda gündeme taşınıyor.

* Normal olan da bu değil mi?
Normal olan bu, ancak sıradan vatandaş ve bazı entelektüel çevrelerden "Amerika Türkiye üzerinde büyük planlar yapıyor, Kürt devleti kurdurtup Türkiye'yi zayıflatmak istiyor. Bölgede güçlü olmamızı istemiyorlar" yorumlarını duyuyoruz. Türkiye kendini birçok orta ölçekteki gücün gördüğü gibi dünyanın merkezinde görüyor, Ankara dünyanın merkezindeymiş gibi hava estiriyorlar. Halbuki Türkiye Amerika'nın gözünde çok önemli bir yere sahip değil.

* Önemli bir yere sahip değilse Obama Türkiye'yi niye ziyaret ediyor?
Bunun iki nedeni var. Amerika Türkiye'yi kaybetmekten korkuyor. Türkiye dönüm noktasında. Dış politikasında yaşayacağı sorunlar nedeniyle Transatlantik ittifakı olan NATO ve AB'den uzaklaşıp Avrasyacı bir çizgiye yönelebilir. Bush Türkiye'yi o kadar ihmal etti ki yükselen anti-Amerikancı düşünce karşısında Obama'nın Türkiye'yi kazanmak gibi bir önceliği belirdi. Bunun yanında Türkiye'nin Ortadoğu’da ilişkilerin düzelmesi için oynadığı önemli rol pozitif bir anlam ifade ediyor. Türkiye'nin Hamas'la, Suriye'yle, İran ve İsrail'le olan diyaloğu Amerika için önemli. Amerika için Suriye ve Mısır, İsrail’le ilişkili olmaları nedeniyle daha fazla değer taşır o da ayrı bir konu. Ancak Türkiye'nin Suriye ile İsrail arasında arabulucu rolü üstlenmesi Amerika tarihinde görülmemiş şekilde medyada gündem oluşturdu ve Türkiye üzerinde ciddi analizler yapıldı.

* İkinci neden nedir?
Ermeni meselesi. Obama diğer Amerikan başkanlarından farklı olarak Ermeni meselesine çok angaje oldu. Bir Ermeni arkadaşımın hatırlatmasına göre Obama konuşmasında 22 kez “soykırım”dan bahsetmiş, yazılı olarak da üç veya dört kez Beyaz Saray tarafından soykırımın tanınacağını belirtmiş. Bu ciddi bir kriz.  Eğer Beyaz Saray bunu yaparsa Türkiye İncirlik Üssü'nü kapatabilir.

* Obama Türkiye'yi Ermeni soykırımı iddialarına ikna etmek için mi geliyor?
Hayır... Neler olacağını ancak Obama biliyor. 24 Nisan'dan önce gelmesinin nedeni Türkiye'nin İncirlik Üssü’nü kapatma ihtimali. Biliyorsunuz Kırgızistan'daki Manas Üssü kapatılınca Amerika'nın Afganistan'a yapılacak aktarımları konusunda büyük sorunlar yaşandı. Amerika "Nasıl yaparız da İncirlik üssünü kapattırmayız"ın arayışları içerisinde. Eğer Türkiye İncirlik Üssü’nü kapatırsa Amerika, Irak'tan çekilen askerlerin Afganistan'a aktarımı konusunda büyük sorunlar yaşar. Bunun için Amerika'nın soykırım kelimesini kullanmaması gerekiyor. Çünkü bu işin şakası yok. Bunun çıkış yolu Türkiye'nin radikal bir adım atarak Ermenistan'la sınırı açması. Belki Türkiye bunu Mayıs ya da Haziran ayında yapacak ancak Amerika bir an önce olmasını istiyor. Amerika Türkiye'nin elini de güçlendirmek istiyor. 24 Nisan'dan önce Ermenistan'la Türkiye arasında bir anlaşma sağlanırsa Obama Ermeni cemaatine Türkiye ile Ermenistan arasında ciddi bir ilişki gelişmekte olduğunu söyleyerek bunu riske atmak istemediğini ifade edebilecektir. Böylece İncirlik’i kaybetme riskinden de kurtulunacaktır.

* Obama'nın Türkiye'yi ziyaretinde üzerinde ciddi istişareler yapılacak konular neler?
Tabii ki birçok konu var. Bunlardan birisi İsrail-Suriye ilişkilerinin ne seyir izleyeceği. Daha önemlisi zor bir dönem geçiren İsrail-Türkiye ilişkileri. Amerika'nın Türkiye ile İsrail'i barıştırması gerekiyor. İsrail'le ilişkiler konusunda yol haritası çizilebilir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün İsrail'i ziyaret etmesi konuları konuşulabilir. İsrail'le ilişkilerin düzelmesi Amerika için çok önemli. Bunun yanında İran konusu var. Amerika'nın Türkiye'den en çok memnun olduğu konu Kuzey Irak denebilir.

* Erbil ile Ankara arasındaki bu yakınlaşmanın Amerikan politikasının bir uzantısı olduğunu iddia edenler var. Ne dersiniz?
Amerikan politikası olduğuna inanmıyorum. Amerika istiyor Türkiye de PKK konusunda tavizler veriyor gibi bir izlenimim yok. Türkiye'nin gündeminde PKK'nın dağdan indirilmesi ve topluma kazandırılması konuları epeydir tartışılıyordu. Kürt meselesinde üç aşağı beş yukarı aynı pencereden bakan hükümet ve asker kültürel, sosyal açılımlar yapmayı planlıyor ancak siyasi platformdan uzak duruyorlar. Federasyon, vatandaşlık tanımı gibi konulara girmek istemiyorlar. PKK meselesini DTP ile değil AKP'nin kendi vekilleriyle konuşmak istiyorlar.

* Amerika'nın Kürt sorununa bakışıyla Türkiye'nin bakışında bir paralellik var mı?
Paralellikler var. Amerika, Kürt meselesinde askeri yöntemlerin yanında demokratik yöntemlerin de kullanılmasını istiyor. Olaya geniş çerçeveden bakılması gerektiğini konunun demokrasi, AB reformları çerçevesinde çözülmesini istiyor. AKP seçimlerden sonra demokratik bir anayasa paketi ortaya çıkarabilirse Obama yönetiminden daha büyük destek alacaktır.

 *ABD Türkiye'yi kaybederse ne olur?
Bu, jeostratejik önemi olan bir ülkenin Avrupa'ya ve Amerika'ya sırtını dönmesi anlamına geliyor. Yani Türkiye'nin Rusya, İran, Çin'e yakınlaşması demek. Ben bu tartışmayı demokrasiden uzaklaşma bağlamında tartışıyorum. Türkiye bölgede barışa yaptığı katkılar nedeniyle çok değerli bir ülke. Biz ister kabul edelim ister etmeyelim Türkiye İslam dünyasındaki en laik, en demokratik, en Batılı ülke. Amerika’nın bölge ülkelerinin de Türkiye gibi olmasını istemesi bazı çevrelerce ılımlı İslam tanımı üzerinden eleştiriliyor. Bence Amerika Türkiye’yi bölgede en Batılı ülke olarak algılıyor ve kaybetmek istemiyor. Darbe olması demek Türkiye modelinin çökmesi demek.

* 1980'de darbe için "Bizim çocuklar başardı" diyen ABD, bugün neden darbeyi desteklemiyor?
Soğuk savaş bittiğinden beri Amerika için komünizm tehlikesi ortadan kalktı. Onun içindir ki Amerika, "Bunlar bizi komünizme karşı koruyor" teziyle desteklediği, gerek Latin Amerika'daki gerek Asya'daki otoriter rejimlerin arkasında durmaz oldu.

* Amerika'nın Avrasyacılıktan çekindiğini söylediniz, peki Türkiye'yi yöneten muhafazakâr hükümetin İslam dünyasına açılmasından şeriat tehlikesi algısı çıkarıyor mu ABD?
Şeriat denince akla İran, Suudi Arabistan geliyor. Türkiye'nin doğasında böyle bir şey yok. Amerika'da yaptığım görüşmelerde riskin şeriat değil darbe olduğu kabul görüyor.

* Ancak Erbakan’ın İslam ülkelerini biraraya getirdiği D8 yapılanması ABD’yi rahatsız etmişti…
Türkiye'nin daha bağımsız bir dış politika geliştirmesinin ve İslam ülkelerine liderlik etmesinin Amerika'yı rahatsız edip etmeyeceği ayrı bir tartışma konusu. Ancak bunları NATO'dan ve AB'den uzaklaşmadan yaparsa soru işaretleri azalır. Amerika için önemli olan Türkiye'nin Doğu’yla Batı arasında köprü görevini devam ettirmesi ve dengede olabilmesi.

* Bu bağlamda Obama ziyareti sırasında AB konusuna değinir mi?
Obama'nın Türkiye'de yapacağı konuşmada en önemli konulardan biri AB olacaktır. Medeniyetler çatışması çerçevesinden hareketle Türkiye'nin AB'ye girmesinin dünya için neden önemli olduğunu anlatacaktır. AB konusunda Bush'un da Obama'nın da görüşleri aynıdır ancak Avrupa'nın Bush 'a ve Obama'ya bakışlarında dağlar kadar fark var. Obama geçen yaz Berlin'de yaptığı konuşmada 200 bin kişiye hitap etmişti. Bu açıdan bakıldığında Obama Avrupa'ya “Türkiye'yi üye yapmalısınız” derse bunun etkisi büyük olur.

* Türkiye'nin tam üyelik sürecinde Avrupa'da bazı ülkelerin halk oylamasına gitmeyi istediklerini biliyoruz. Peki Obama'nın Türkiye'yi desteklemesi halkları da etkiler mi?
Obama’nın kendi hayat hikâyesi, zorluklara rağmen başkan seçilmesi, ırkçılıkla ilgili yaşadığı sorunlar Avrupalıların gözünde büyük değer taşıyor. Obama Avrupa'da yapacağı konuşmada neden ırkçılığa karşı gelinmesi gerektiği, neden Avrupa’da yaşayan Müslümanları ve Türkiye'yi kucaklamak gerektiğine dair etkileyici bir açıklama yaparsa bu Avrupa’daki gençleri etkiler. Clinton döneminde olduğu gibi Amerika'nın popüler olduğu bir döneme doğru gidiyoruz. Obama'nın Amerika’sı “Türkiye'yi alın” dediğinde Bush'un Amerikası’ndan daha etkileyici olacaktır.

* Merak edilen bir konu da, Kemalistlerin ve askerlerin ABD ile aralarının neden açıldığı.
Amerika 11 Eylül'den sonra medeniyetler çatışması fikrine karşı Türkiye'yi model göstererek cevap verdi. Hem laik hem demokratik hem de İslami bir ülke... “Türkiye modeli” kelimesi Kemalist çevrelerde özellikle genelkurmayda alerji yarattı. Bu çevrenin anladığı, Amerika'nın ılımlı İslam modelini AKP üzerinden dünyaya ihraç ettiğiydi. Bunun yanında Amerika'nın Irak'ı işgali sırasında en yakın müttefiklerinin Kürtler olması ve sonrasında Amerika'nın Kürtlerle büyük bir işbirliğine girmesi Kemalist çevreler açısından rahatsız edici boyuta ulaştı. Birdenbire Amerika'nın imajı hem İslami konuda hem Kürt meselesinde cumhuriyetin, Kemalizmin düşmanı olarak belirmeye başladı. Öbür taraftan bakıldığında bir kısım Amerikalılar Türkiye'nin değiştiğini algılayamıyor. Yaşanan tartışmaları İslamcılarla askerler arasında kavga gibi algılıyorlar. Türkiye'de tartışmanın; ülkeyi atanmışlar mı yoksa seçilmişler mi yönetecek tartışması olduğunu görenler de var tabii.

* 4 Temmuz çuval hadisesi konusunda sizce ilişkiler yumuşadı mı? ABD askeri nasıl ikna edecek?
Bence bu oldu. PKK konusunda sıcak istihbarat paylaşımı üzerinden yürüyen yeni bir mekanizma var artık. Türkiye'de 2004 yılında zirveye çıkan anti-Amerikancılık 2005-2006’da gerilemiştir. Ergenekon sürecinde askerin de yeşil ışık yakmasıyla ordu içinden Avrasyacı askerlerin temizlenmekte olduğunu düşünüyorum.

* ABD Ergenekon sürecine destek mi veriyor?
Amerika'nın Türkiye'yi AB'den koparmayı planlayan Ergenekon örgütüne destek vermesi beklenemez. Avrasyacı dediğimiz türden generallerin darbeci olarak afişe edilip ortaya çıkarılmasından şikâyetçi olamaz. Ancak bu insanların yargılanması, hapishaneye girmesi konusunda bir şey yapamaz. Biz Amerika'ya var olduğundan daha büyük güçler atfetmemeliyiz. Ama Ergenekon davası sırasında asker-sivil arasında çok ciddi sorunlar çıkarsa, basın özgürlüğü konusunda büyük sıkıntılar meydana getirirse o zaman Amerika'nın olaya bakışı değişir. Amerika bunun cadı avına dönmesini istemez. Amerika Türkiye'nin demokratik çerçevede yakın tarihiyle yüzleşmesini istiyor.

ABD Dışişleri Başkan Yardımcılığı görevine atanması an meselesi olan Philip H. Gordon'un, "Türkiye'yi Kurtarmak" kitabıyla ilgili NTV'de yayınlanan "Canlı Gaste" programında usta gazeteci Can Dündar da uzun bir haber yaptı.

* Konuşmamızda ABD’nin Türkiye'yi kazanmak istediğinden bahsettik. ABD’nin Türkiye'yi kazanması zor mu?
Hayır değil. Türkiye'nin beklentisi; kendisine saygı duyulması, bölge konularında kendine danışılması, Obama'nın yapacağı türden ziyaretlerin daha sık yapılması. Türkiye Amerika'dan zor şeyler istemiyor çünkü artık Amerika'dan ekonomik yardım isteyen bir Türkiye yok. Türkiye Amerika'dan daha fazla diplomasi, ticaret ve işbirliği istiyor.

* Ermenistan konusunda Amerika -Türkiye arasında nasıl bir işbirliği öngörüyorsunuz?
Türkiye'nin derdi Azerbaycan'ı küstürmeden Ermenistan'ı ve Amerika'yı kazanmak. Amerika Azerbaycan'ı rahatlatmak için Ermenistan'a Karabağ'ın bazı noktalarından çekilmesi konusunda baskı yapabilir. Washington'un Ermenistan'dan Azerbaycan'ı ve Türkiye'yi rahatlatacak şeyleri istemesi gerekiyor.

* Obama’nın ziyaretinde İran konusunda neler konuşulabilir?
Bence Amerika Türkiye'nin arabuluculuğundan çok kendisi direkt masaya oturup konuşmak istiyor. Zaten yaklaşık beş yıldan beri Amerika ile İran arasında arabuluculuk yapan Fransa, Almanya, İngiltere vardı. Başbakan Erdoğan “İran bizi daha iyi anlayabilir” diyor ancak İran'ın soğukkanlı satranç oyuncuları olduğunu düşünüyorum. İran soğukkanlı bir şekilde Türkiye'den yararlanacağı şekilde yararlanır ancak kendini Türkiye'ye muhtaç hissetmek istemez. Türkiye sayesinde Amerika'yla barıştık demek İran'ın gururuna dokunur.

* Ziyaret sonrası Kıbrıs konusunda bir gelişme bekliyor musunuz?
Çok ciddi bir gelişme yaşanmasını beklemiyorum. Eğer Obama Türkiye’nin AB ilişkilerinin düzelmesini istiyorsa Türkiye'nin AB ile yaşadığı sorunların temelinde yer alan Kıbrıs konusunda Rum kesimine baskı yapmalı. Türkiye'nin Ermenistan sınırını açması konusunda Kıbrıs meselesini bir pazarlık konusu yapabilir.

* Başbakan'ın Davos çıkışından sonra Obama'nın uzun süre Türkiye'ye gelmeyeceği tahminleri yapılmıştı. Ne değişti de Obama geliyor?
Davos'ta yaşananlar Amerika'nın hoşuna gitmedi ancak Türkiye'nin İslam ve Arap dünyasındaki yükselen profili bir kenara not edildi. Obama bu konuda hassas olduğundan İslam dünyasına seslenmek Türkiye üzerinden daha mantıklı olur diye düşündü. Davos'tan sonra Türkiye kaybedilmemesi gereken bir yere oturdu. Türkiye'yi kaybetmek İslam dünyasına tavır alıyormuş imajı verebilecekti.

* İslam dünyası demişken Filistin sorunu konusunda bir açılım yaşanabilir mi?
İsrail'de sağ görüşlü şahinlerin seçimi kazanması barış sürecini zorlaştıracak bir durum. Açıkçası Amerika Hamas’la masaya oturmaya hazır değil. Filistin'de yeniden bir seçim yapılıp Abbas'ın daha güçlü olması isteniyor.

Perde Arkası Haberleri