Nuray Mert Beyaz Türkler'e çaktı

Nuray Mert hem muhafazakarlara hem Beyaz Türklere çaktığı yazısında iki taraf arasındaki amansız çelişkiyi çarpıcı bir şekilde analiz ediyor.

Hürriyet yazarı Nuray Mert çarpıcı bir yazıyla gündemdeki 'Beyaz Türk' tartışmalarında dahil oldu. Muhafazakarlar ile beyaz Türkler arasındaki amansız çelişkiyi analiz eden Mert, iki tarafa da ilginç eleştiriler yöneltiyor.

Beyaz Türklerin 'liberal ve şehirli' kimliğine karşın, güç karşısında geri çekilen, zayıf karşısında ise baskı kuran bir pozisyon edindiğini yazan Nuray Mert 'Zayıf karşısında heyheylenmekten de, güçlü karşısında tırsmaktan da hazzetmiyorum' diyor. Hürriyet yazarı, muhafazakarları ise göğüs gerdikleri baskılara karşın, 'kırsal/dindar, taşralı ve dolayısı ile kültürel olarak yeknesak ve kapalı, siyasal olarak baskıcı bir zihniyet dünyasını' temsil etmekle eleştiriyor.

"Bu açıdan, konu, en azından benim için, Beyaz Türkler değil, Beyaz Türklerin birçoğunun, bir yandan Batı karşısındaki kültürel kompleksleri, diğer yandan güç karşısında sergiledikleri tutum. Hal böyle diye, muhafazakar yazarlar ve o takıma eklenen bazı liberaller gibi, tüm tarihsel, toplumsal, siyasal sorunları Cumhuriyet devriminden, her habaseti Beyaz Türkler’den bilen biri hiç olmadım. Tam tersine, bu marazi düşünce biçiminin en kısa zamanda makule dönmesi umudu içindeyim.
Bence, muhafazakarların Cumhuriyet devrimine karşı tepkilerinin bir kısmı anlaşılır, gerisi düpedüz alerjiye dönmüş vaziyette. Zamanında, Kemalizm ile doğru dürüst hesaplaşamayan solun bazı temsilcileri de, benzer bir tepkisellik içinde sağ muhafazakar koroya katılmış, gözü kara bir ‘reddi miras’tan demokrasi çıkacağını sanıyorlar. Ben, Cumhuriyet devrimi nin kökünden eleştirel değerlendirilebilmesinden yanayım, ama bu ‘kökten eleştirellik’, ‘kötülemekten’ farklı bir şeydir, bu farkın anlaşılmadığı kanaatindeyim.
Diğer taraftan, Beyaz Türklere tüm eleştirilerime rağmen, ben Beyaz Türkleri dışlayan bir demokrasi ortamının kurulabileceğine inanmıyorum. Daha önce de yazdım, Beyaz Türklerin, hayat tarzları tehlikede duygusu ile siyasal otoriterliğe meylettiği doğru ama, Beyaz Türklerin liberal, şehirli kültürünü dışlayan bir demokratik ortam söz konusu olamaz. Referandum sonrasında, Mehmet Tezkan, ‘Hayır’ oyu veren kıyı şeridini otoriter ilan edenlere karşı, ‘o zaman, evet oyu veren demokrat şehirlere tatile niye gitmiyorsunuz?’ diye sorarak tam da bu soruna işaret etmiş oldu.
* * *
Muhafazakarlar, siyasal-tarihsel baskılara karşı geliştirdikleri demokratik dinamiğe karşın, kırsal/dindar, taşralı ve dolayısı ile kültürel olarak yeknesak ve kapalı, siyasal olarak baskıcı bir zihniyet dünyasını temsil ediyorlar. Kimse alınmasın ama, demokrasinin dinamiğini bu motora bağlarsak yandık demek isterim!
Son olarak, bunları söylüyorum diye ‘Beyaz Türkleri, ‘Beyaz atlı prensler’ olarak tanımlayanlardan da olmadığımı hatırlatmak isterim. Hatırladığım kadarı ile, Ertuğrul Özkök’ün tarifi, böyle dört başı mamur bir insan tipiydi. Asıl, bir ‘Beyaz atlı prens’ tarifi ise, İlber Ortaylı Hoca’ya aitti. Ama zaten biliyorsunuz, Hoca için, değil Beyaz Türk, adam yerine konmak için bile, dört beş dil konuşmak, tarih, edebiyat bilmek, mükünse birkaç enstrüman çalmak, kallavi bir aile tarihine sahip olmak ve daha birçok özellik lazım. Hoca, belli ki, kriterlerinin yüksekliğinin, kendisini
ciddiye alınmasını zorlaştırdığının
farkında değil."

 

Medyanaliz Haberleri