Adana'da nikâhı olmadan 19 yıl bir adamla yaşayan Hülya D., üç çocuğunun babasının kendisini terk etmesi ve başka bir kadınla evlenmesi üzerine, "Haksız eylem nedeniyle" manevi tazminat davası açtı. Adana 2'nci Asliye Hukuk Mahkemesi, kadının tazminat istemini kısmen kabul etti.
Dosyayı görüşen Yargıtay 4'üncü Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını oy çokluğuyla bozdu.
Kararda, "Davacı ile davalı arasındaki gayriresmi birliktelik, Türk Medeni Kanunu anlamında gerçekleşen ve hukuk alanında geçerlilik taşıyan bir evlilik değildir. Davacı kadın, davalı ile rızasıyla birlikte olmuş, evlilik vaadiyle kandırıldığını kanıtlayamamıştır" denildi.
Karşı oy: Kadınlar sömürülüyor
Çoğunluğun bozma kararına Daire Başkanı Şerife Öztürk ile Üye Bilal Köseoğlu katılmadı. Köseoğlu karşı oy yazısında, olayı bu durumdaki kadınların sömürülmesi olarak niteleyerek, şöyle dedi: "Davalı erkek, kendine yeni bir cinsel arkadaş bulmakla davacı ile ilişkisine son vermiştir.
Davacı tazminat isterken evliliğe değil, geçmişe ve yıllara dayalı cinsel beraberliğe dayanmaktadır. Bir anlamda davacı, davalıya cinsel anlamda yıllarını vermiştir.
Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) hükümlerine göre açıklarsak, davalı davacıyı yıllarca cinsel olarak onun niyetini kötüye-boşa çıkararak sömürmüştür.
Kanun maddelerinin yetmemesine karşı CEDAW hükümleri davalının bu davranışını yasaklamakta ve sözleşmenin tarafı devletleri cinsiyet sömürüsüne karşı uyarmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti bu sözleşmeye taraf olmakla davacının tazminat hakkını korumakla görevlidir." Yargıtay 4'üncü Hukuk Dairesi daha önce de resmi nikâh yaptırmadan, davetliler huzurunda kendi rızasıyla evlenen 18 yaşından büyük bir kadının, birlikteliğin sona ermesi halinde tazminat talep edemeyeceğine karar vermişti.
Hukukçular ne diyor?
Yargıtay'ın kararına hukukçuların yorumları şöyle:
Eski aile hâkimi, avukat Eray Karınca: Medeni Kanun kapsamındaki ekonomik talepler, resmi nikâh olmadıkça istenemez. Bu talep ancak davacının 6284 sayılı Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Kanunu kapsamında olsaydı değerlendirmeye alınırdı.
Avukat Hülya Gülbahar: Yerel mahkemenin kararına katılıyorum. Türkiye'nin imzaladığı İstanbul Sözleşmesi'nde de kadına karşı şiddetin söz konusu olduğu durumlarda medeni hal ayrımcılığı yapılmaması gerektiği ortaya konuluyor. Dolayısıyla bu konu da CEDAW ve İstanbul Sözleşmeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Avukat Ayten Ünal: Çoğunluğun görüşüne katılmayan üyenin karşı oy yazısı vicdanlı bir yol. Bu görüş, yargı bağımsızlığından, hukuktan ve kadınlardan yana bir bakış.