Türk Ocakları bünyesinde faaliyet gösteren “Akademik Çalışma Grubu’nun” bu haftaki konuğu yazar Nihat Genç’ti. Türkiye ve dünyadaki gelişmeler üzerine görüşlerini paylaşan Genç, “Hiçbir dergi ya da gazetede adımı görmezsiniz. Ama bu durum, kitapları en çok satan yazar olmamı yine de engelleyememiştir.” diyerek iddiasını ortaya koydu. Nihat Genç konuşmasını şu şekilde sürdürdü: Benim en büyük özelliğim, ideoloji dışı bir hayatımın olmasıdır. Ankara’da sağ adına çıkan bütün dergilerde adım vardır.
SKYTÜRK’TEN HÜKÜMET ZORUYLA AYRILDIM
Televizyonlardan kendi isteğimle değil, hükümetin zoruyla ayrıldım. Mehmet Emin Karamahmet’in yüzüne 4 milyar Dolarlık adam olmasına rağmen, beni televizyona çıkartamadığını söyledim.
Genç, şu an programa çıktığı ART kanalının ise Kıbrıs’tan yayın yaptığını, böyle bir şeyin de bu topraklarda kitabı en çok satan birinin düştüğü durumu ifade etmesi açısından düşündürücü olduğunu belirtti.
KÜRESELLEŞMEDEN SONRA EN BÜYÜK SORUN ÖZELLEŞTİRMEDİR
80’li yılların takibindeki süreçte küreselleşmeden sonra en büyük kavram özelleştirmedir. Türkiye’de Milliyetçi Hareket Partisi ve Saadet Partisi’de dâhil, herkese özelleştirmeyi öğrettiler. O dönemden bu yana Türkiye’de satılarak özelleştirilenlerin listesi yerden tavana kadar ulaşır.
1980 sonrası gündemde kalan bir diğer önemli tartışma konusu da etnisitedir. Bu anlamda AB kavgası en büyük kavgadır.
Değişen tek şey paradır. Onun dışında her şey aynıdır. Önceden insanlar futbolu bile çayırlarda, alanlarda parasız oynarken bugün para vermektedir. Balığı kendisi tutan insan bugün aynı balığı para vererek almaktadır. Teknolojinin rahatlık olarak sunduğu bu yaşam, vahşi bir kontroldür. İnsanlık bu noktada infilak edecektir.
TV SAHİPLERİ BURJUVA SARAYLARI KURDULAR
TV’yi ellerine geçiren adamlar burjuva sarayları kurdular. Bu kişiler halkın beynini yıkamaları için kullanıldılar ve bunda da başarılı oldular. Saray medyasında, kendi görüşleri haricindeki başka görüşlere yer verilmez. Saray medyası, toplum önünde kavga eden kişileri çıkartmışlardı. Son dönemlerde bu durum değişikliğe uğramıştı. Fakat değişiklikte uzun sürmedi. Hükümet Ermeni Sorunu, Güneydoğu, Kıbrıs konularında benim gibi diş bileyecek bazı aydınları yeniden susturma yoluna gitti.
Türkiye’de müzakereyi Meclis adına medya yapar. Meclistekiler de medyaya uymuştur. Türkiye bunları tartışarak enerjisini kaybetti.
Medyada görünürde bir özgürlük söylemi yapılır. Medya, özgürlüğü ve demokrasiyi halk adına değil, kendi adına kullanmıştır. Büyük iş adamları da reklam ve halkla ilişkiler kanalıyla medyayı yönlendirirler.
Benim medya konusunda bir teklifim var: Tüm televizyon ve radyoları 5 yıl boyunca kapatalım. Ülke bu şekilde huzuru bulacaktır.
TÜRKİYE’YE GÖNDERİLEN ABD ELÇİLERİ İSTİHBARAT KÖKENLİDİR
Türkiye’ye gönderilen ABD elçiler hep istihbarat kökenlidir. Oysaki birçok ülkeye kültürel alan kökenli elçiler gönderilmektedir. Çin örneğinde olduğu gibi… Bu durum oldukça düşündürücüdür.
TÜRK’ÜN TAM KARŞILIĞI ASYALIDIR
Modern insan kendini başkasının yerine koyan insandır. Bosna’da, Irak’ta olanlara dünyadan ses çıkmadı. Türkiye’de de bunlara sessiz kalan yazarlar var. Lübnan’da Marunîler, Türkiye’de Ermeniler, İsrail ve Batılı devletler “Biz efendiyiz, siz kölesiniz” demekteler. İnsanların acılarına empati duygusu geliştiremediler, kendilerini karşıdakinin yerine koyamadılar. Bu insanların kafasında Ortaçağ görüntüsü var. Derebeylerinin sözünden çıkmazlar. En büyük korkuları ise parasızlıktır.
Batı kibrini engelleyemiyor. İstediği kadar özgürlük desin, kendini bu anlamda aşamıyor.
Bir toplumun(Osmanlı) Fas’a kadar gitmesi sadece fetih politikası ve hayvanları otlatmak için geniş arazilere gitme düşüncesiyle açıklanamaz. Türk’ün tam karşılığı Asyalıdır. Hintlilerle, Çinlilerle, Farslarla, Slavlarla, Araplarla en çok biz evlendik. Bu insanlar birbirleriyle 1500 yıldır karşılaşmakta. Bu da bizim toplum aydınlanmasında kendimize özgü “bigbangimizin/büyük patlamamızın” var olduğunu ortaya koyuyor. Bir öğretme kültürüyle çevreye, tüm Asya’ya yayılmışız. Asya’da gelen kültür ve İslam bencilliğe, kibre karşı olduğundan coğrafyadaki kültürlerle doğrudan iletişim içerisine girmiştir. Dünyada esir olmayan tek toplumun Anadolu’da olması bu iki kavramı muhteviyatında barındırmadığından dolayıdır.
İRAN’DA DA YAŞAM NORMALDİ
“Yazar Nihat Genç son olarak, “İran’da da gündelik hayatın normalmiş gibi gittiğini, ancak Haşimi Rafsancani gibi kişilerin maliyeyi, idareyi 5-6 yıl boyunca elinde tuttuğunu, gerekli alt yapıyı hazırladıktan sonra şeriat yönetimini İran’a getirdiklerini” ifade ederek, Türkiye’de de sürecin benzer şekilde gittiği imasında bulundu.
Konuşmanın sonunda ise söyleşiye katılan gençlerden bir kısmı, Nihat Genç’in argo ile küfrü karıştırdığını ve bunun saygınlığı açısından yazarın kendisine zarar vereceğini ifade ederek, serzenişlerini dile getirdiler.